İmamlık bayağı bir meslek haline geldi
Müslümanlara önderlik, liderlik makamı olan imamlık bu gün iyi imkanları sayesinde bir ekmek kapısı olarak görülüyor. Bu sebeple imamlığa yoğun bir talep var.
Cemaatini ihmal ederek İmamlığın gereklerini yerine getirmeyip bal satmakla, hurma ticareti ile meşgul olanlardan tutun, müzikle haşır neşir olup konser verenlere ve internette şov peşinde koşanlara kadar binbir türlü şuursuz imam türedi.
İster İmam hatip olsun ister düz lise olsun günümüz okullarında yetişen nesilden nasıl bir verim beklenebilir ki zaten. Okul sistemi imam olacak gence maneviyatı ve mesuliyet duygusunu aşılayamıyor. Dolayısıyla imamlığı ekmek kapısı olarak gören, sinek kaydı traşlı, giyimi kuşamı, hal ve hareketi, ahlak ve maneviyatı ile örnek olamayan imamlar ordusu oluşuyor.
Öyle ki artık İmamlar ahlakları ve hizmetleri ile değil, müzisyenlikleri gibi çeşitli saçmalıklarla gündeme geliyor.
Bakınız Ahmet Tomor Hoca imamların sorumluluğunu nasıl hatırlatıyor:
İmamların sorumluluğu:
Yüce Allah buyuruyor:
O gün insanların hepsini imamları (önderleri) ile birlikte (mahşere) dâvet edeceğiz. (İsrâ -71)
İmamlar hem kendi namazlarından hem de cemaatin namazından sorumlu oldukları için, mahşer yerine cemaati ile birlikte gelecek ve kıldırdığı namazların her birinden ayrı ayrı sorgulanacaktır.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
İmam olan kimse namazı vaktinde ve ta’dîl-i erkânı ile güzelce kıldırırsa, hem kendi hem de cemaati (çok) sevab kazanır. Eğer namazı noksan (ve acele) kıldırırsa, günahı imama aittir. (Ebû Dâvûd İbni Mâce – Hâkim – Ahmed İbni Hanbel)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
(İmamlar) Sizin için namaz kıldırırlar. Eğer tam ve güzel kıldırırlarsa, sevabı hem size hem de onlaradır. (Buhârî)
Peygamber mesleği olan imamlık kutsal olduğu kadar mânevî sorumluluğu da ağır olduğundan, bu kutsal görevi üstlenenler mihraba doğru yürürken, üstlendiği görevin mânevî sorumluğunu unutmamalı ve namazı en güzel bir şekilde kıldırmaya özen göstermelidir. Çünkü kıldırdığı her namaz ya sevab ya da günah olarak amel defterine yazılacak ve mahşer yerinde mîzanına konulacaktır.
Kırk yıl imamlık yapan ve bir gün bile izine ayrılmayan Ebû Cafer hazretleri
diyor ki:
Namaz kıldırmak için mihraba doğru yürürken, Peygamberimizin ve Hulefâ-i Râşidîn’in de mihraba doğru yürüdükleri aklıma gelince, elim, ayağım titrer, sesim kısılır ve güçlükle tekbir alırdım.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Kim takvâ (Allah’tan korkan) bir imamın arkasında namaz kılarsa, sanki bir peygamberin arkasında namaz kılmış gibidir. (Halebi)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Sizin için hayırlınız ezan okusun ve kıraât (ilim) de üstün olanınız imam olsun. (Ebû Dâvûd)
www.ihvanlar.net