Bel'am ibn Baura ve Müslümanların aleyhine çalışanlar

   Günümüzde dünya malına tamah edip Müslümanların aleyhine çalışan, ilmini Allah’ın düşmanlarına hizmet için kullanan hoca sıfatlı insanlar, Kafirleri bırakarak Müslümanlara karşı savaşanlar Belam’ın düştüğü akıbeti beklemelidirler.
   Hazreti Musa (Aleyhisselam) zamanında yaşayan, A’raf suresinin 175-176’ncı ayetleri münasebetiyle ismi çeşitli tefsir ve tarih kitaplarına girmiş olan Bel’am İbn Bâura (veya Bel’am İbn Eber)’ nın, İsrâiloğulları’ndan, devler ülkesinden, Yemen diyarından veya Ken’an ilinden Allah’ın dinini öğrenmiş, ilim ve irfan sahibi, duası müstecap, yanında Allah’ın ismi a’zamı bulunan ve fakat sonradan itaatsızlığa düşmüş bir kimse olduğu şeklinde rivayetler vardır. (Taberî, Tefsiru’t-Taberî, Mısır, 1373/1954, IX, 119-120; Fahruddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Mısır, 1308, XV, 54; D. B. Macdonald, İA, “Bel’âm İbn Bâura” Mad.)
   Bel’am’a konu teşkil eden ayet meâlleri şöyledir: “Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler. “ (A’raf, 7/175-176).
   Bel’am’la alakalı olarak İslâmî kaynaklarda şunlar anlatılmaktadır: “Rivayete göre Mûsa (Aleyhisselam), Ken’âniler’ in Şam’daki topraklarına girmişti. Bu sırada Bel’am, el-Belkâ köylerinden Bal’â’da bulunuyordu. Ken’âniler’den bazıları ismi azam duasıyla duaları kabul olan Bel’am’ın yanına gelerek: “Ey Bel’am, Mûsa İbn İmrân İsrâiloğulları’nın başında olduğu halde bizi yurdumuzdan sürmek ve öldürmek üzere geldi. Bizim ülkemize İsrâiloğulları’nı yerleştirecek. Senin kavmin olan bizlerin ise yerleşecek bir yerimiz yok. Sen duâsı kabul edilen bir kimsesin. Onları defetmesi için Allah’a duâ et”, dediler. Bel’am: “-Yazıklar olsun size! O Allah elçisidir; melekler ve mü’minler de onunla beraberdir; onlar aleyhine nasıl duâ edebilirim! Bildiğimi bana Allah öğretti” diye red cevabı verdi. Kavmi duâ etmesi hususunda ısrar ettiler. Bel’am da eşeğine binerek, İsrâiloğulları’nın çıkmakta olduğu dağa doğru ilerledi. Bu dağ, Husban dağıdır. Biraz gittikten sonra eşeği yere çöktü. Eşeğine binerek biraz ilerledikten sonra hayvan yine çöktü. Bel’am biraz evvelki gibi hareket ettikten sonra tekrar hayvanına bindi. Biraz yol alınca eşek yine çöktü. O, yine eşeği yerinden kalkıncaya kadar dövdü. Nihayet eşek, Bel’am aleyhinde bir delil teşkil etsin diye, Allah’ın izni ile konuşarak şöyle dedi: “Ey Bel’am, nereye gidiyorsun? Meleklerin önümde durarak beni yolumdan çevirdiklerini görmüyor musun? Allah elçisi ile mü’minler senin kavmin aleyhinde duâ etmektedirler.” Fakat Bel’am, buna aldırış etmeden eşeğini döverek yoluna devam etti. Nihayet eşek onu Husban dağına çıkardı, Mûsâ (a.s.)’ın ordusunun ve İsrâiloğulları’nın karşısına götürdü. Bel’am onlara bedduâ etmeye başladı; fakat İsrâiloğulları’na beddûa ederken Allah onun dilini kendi kavmi aleyhine çevirdi. Yanında bulunan halk, onun kendi aleyhlerine bedduâ etmekte olduğunu görünce: “Ey Bel’am! Ne yaptığını biliyor musun? Sen İsrâiloğulları’na hayır duâda, bize bedduâda bulunuyorsun” dediler. O: “Ben bunu kendi ihtiyarımla yapmıyorum, Allah dilime hâkim oldu” dedi. Bunun üzerine dili ağzından çıkarak göğsü üzerine sarktı. Sonra kavmine: Dünya ve âhiret benim elimden gitti, artık hileye başvurmaktan başka çare yoktur…” dedi. (Taberi, a.g.e., IX, 124-126; Râzî, a.g.e., XV, 54; İbnü’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Târih, Beyrut 1385/1965, I, 200 vd; İbni Kesir, e!Bidâye ve’n-Nihâye, Riyad 1966, I, 322 vd.)
   Ayetlerde bahsi geçen kişinin, Bel’am’ın dışında, Ümeyye İbn Ebi’s-Salt, er-Râhib Ebu Amr, İsrâiloğulları’ndan duâsı makbul bir kişi, münafık olan her kişi veya yahudi, hristiyan ve haniflerden olup da Hakk’tan ayrılan herkes olduğu şeklinde de rivayetler vardır. (Taberi, a.g.e, IX,119 vd; Râzî, a.g.e, XV, 54; Zemahşeri, el-Keşşaf, Beyrut 1366/1947, II, 78; Mes’üdî, Mürûcü z-Zeheb, Mısır 1384/1964, I, 52; İbni Kesir, a.g.e., I, 322).
   Öyle anlaşılıyor ki âyetler, Bel’am ve hareketleri itibariyle onun gibi olan herkese şâmildir. Çünkü Allah’ın âyetlerini yalnız bir veya birkaç kişiye hasretmek doğru olmaz; onlar geniş kapsamlıdırlar.
   Bel’am, İnsanları “Allah (c.c.) adını kullanarak”‘ aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için “Ehli Sünnet akîdesini” tahrip eden dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah’ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamını temsil etmektedir.
    “Bel’am’ın” etkisi korkunçtur. İslâm topraklarında; kâfirlerin istilâsını hazırlayan güç, “Bel’am”dır.
   “Allah (c.c.) adını kullanarak” aldatan, görünürde Prof, Hoca olup gerçekte İslamın ve müslümanların aleyhine çalışanların; Kur’ân’daki ifâdeyle “köpek sıfatlı” kimselerin ortak ismi Bel’am’ dır.
   Müslümanlar dinini iyi bilmeli ve Belamlara karşı donanımlı olmalıdır…
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ