Almanya'daki Müslümanların içler acısı hali

“BİZ HIRİSTAYAN OLDUK HABERİNİZ OLSUN!”
   Çocuklarını Almanya gibi bir yerde yetiştirmeye çalışanlar çok büyük sorunlar ile karşılaşıyor. Bu sorunların en başında da MİSYONERLİK geliyor. Merhum Mehmet Oruç, Almanya’daki Müslümanların kaybedilen gençliğini şu şekilde acı bir hatıra ile anlatıyor:
   Almanya’dan yaşlı bir teyze aramıştı. Ağlamaktan konuşamıyordu. Kendine gelmesi için telefonda bekledim. Biraz rahatladıktan sonra anlatmaya başladı. Evladım yirmi senedir, Almanya’dayız. Karı-koca gece gündüz çalışarak çocuklarımızın iyi bir öğrenim görmesini sağladık. Oğlum 27, kızım 25 yaşında okullarını bitirdiler. İşe başladılar. Keyfimize diyecek yoktu artık. Yirmi sene çok sıkıntı çekmiştik fakat sonunda çocuklarımızın geleceğini sağlama almıştık. Mutluyduk.
   Fakat bu mutluluğumuz uzun sürmedi, ancak bir sene sürdü. Bir haftadır gözümü kırpmadım, iki gözüm iki çeşme, durmadan ağlıyorum. Çünkü, geçen hafta işten dönen çocuklarım, “Biz Hıristyan olduk” haberiniz olsun dediler. Biz şiddetli tepki gösterince de evi terk ettiler. Şimdi misyonerlerin kaldığı bir evde kalıyorlar. Bu olay bizi yıktı. Ne olur bize yardımcı ol, çocuklarımı nasıl dinimize döndürebilirim?”
   Bir kaç ay sonra Türkiye’ye geldiklerinde ziyaretime de geldiler. Uzun uzun konuştuk. Kendilerine sordum, “Bu güne kadar çocuklarınıza, dinimizi hiç anlattınız mı ve dinimizi anlatan kitap okuttunuz mu?” Şöyle cevap verdiler: “ Biz kafaları karışmasın diye, hiç dinden bahsetmedik, dersleri aksamasın bir an önce okullarını bitirip iyi bir işleri olsun düşündük!”
   Bu olay zannetmeyin ki tek, başka yok. Almanya’da yaşayan Türkler arasında buna benzer yüzlerle olay var. Şu cehalete bakın. Neymiş efendim, kafaları karışırmış, şimdiye kadar İslamiyet kimin kafasını karıştırmış, İslamiyeti yaşadığı için kim okuyamamış. Aksine bu yaşlarda, Kur’an-ı kerimi ve din bilgilerini öğretmek çocuğun zihnini açar, hafızasını kuvvetlendirir. Üstelik bu çocukların babaları öğretmen. Eğitim psikolojisi okumuş bir kimse. Çocuğumuza bu yaşlarda, kendi kültürümüzü, dinimizi öğretmediğimiz zaman bir daha öğretemeyeceğimizi nasıl bilmez! Akılları karışmasın diye diye gençleri bu hale getirdik.
   Kendilerine dedim, çocuklarınız müslüman iken Hıristiyan olmuş değiller. Zaten onlar Müslüman değillerdi. Çünkü, akıl baliğ olmuş bir gençler, dinimizin bildirdiği zaruri temel iman, itikat bilgilerini bilmezlerse, bu şekilde inanmazlarsa Müslüman olamazlar, mürted olurlar.
   Zaten İslamiyeti bilen kimse din değiştirmez. Bugüne kadar, Müslüman iken Hıristiyan olan görülmemiştir. Dinsiz iken Hıristiyan olan olmuştur fakat, Müslüman iken Hıristiyan olana İslam tarihinde hiç rastlanmamıştır.
Almanya’dan söz açılınca aklıma geldi. Bir gazetemiz çok güzel bir bayram ilavesi verdi Almanya’da. Bu konulara onlar da değinmişler. Almanya’daki üçüncü kuşak gençlerimizin hali şöyle anlatılıyordu bu ilavede:
   “Hem de Ramazan ayında özellikle hafta sonlarında erkek ve kızlardan oluşan beş bin Türk genci, Almanya’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir şehir kulübünde kucak kucağa yarıçıplak vaziyette sabahlara kadar dans edip eğleniyorlar. İçkinin su gibi tüketildiği, çılgınca dans edilen diskotek sadece Türk gençlerinin devam ettiği bir yer.. Bunu öğrenince “başkalarının bizi asimile etmesine lüzum yok ki. Biz kendi kendimizi eritiyoruz. Hem de ‘bira kültürü’ içinde. Bazıları da, sahurda eğlencelerini keserek oruca niyet ediyorlar.
   Bazıları bunda ne var, bak oruç tutan da var diyebilir. Kazın ayağı öyle değil. Bu zamanla anlaşılacak ama, artık iş işten geçmiş, atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak. Belki bu durumu, genelleştirmek yanlış olabilir. Ancak gözle görülemeyen virüs vücuda girdiğinde milyarlarca hatta trilyonlarca sağlam hücre ona karşı koyamıyor. Bir ay, bir sene veya on senede kocaman vücudu eritip tüketiyor. Tıpkı sepetteki çürük bir elmanın diğerlerini de çürüttüğü gibi.”
Almanya böyle de, Türkiye sütten çıkmış ak kaşık mı ?
Mehmet Oruç – DİNLERARASI DİYALOG TUZAĞI ve Dinde reform

PAYLAŞ