Kafir Çin'in Doğu Türkistan Müslümanlarına zulmü
Çin’in 65 yıldır uyguladığı topyekûn dinsizleştirme politikası had safhaya ulaştı…Müslümanların gece yarısında sahura kalkıp kalkmadığını bile kontrol ediyorlar…
Yine Müslüman toprağı, yine acı, yine zulüm… Kâfir zulmüne maruz kalan ümmet, milyarlık Müslüman kardeşliğine rağmen yalnız başına çaresiz. Dev bir canavar gibi Doğu Türkistan’a çöreklenen Çin’in bölgeyi İslâm’dan koparmak için Müslümanlara yaptığı zulümler son 65 yılın zirvesine ulaştı. Uygur Müslümanları yalnız, çaresiz, kimsesiz.
“Çin işkencesi”nin dozu gittikçe artıyor
Yıllardır dünyanın unuttuğu, Çin işgali ve zulmü altındaki Doğu Türkistan’da Müslümanlara fiziki işkencelerin yanı sıra akıl almadık psikolojik işkenceler yapılıyor. Bölgede 65 yıldır dinsizleştirme politikası yürüten Çin hükümeti, Müslümanların oruç tutmalarını yasaklarken teravih namazı kılmalarını bile engelliyor. İslâm düşmanları, Müslümanların oruç tutmadığından emin olmak için sahur vaktinde evleri denetliyor, gündüzleri bedava yemek fişleri dağıtıyor. 65 yılın en baskıcı dönemini yaşayan Uygur Müslümanlarına sayısız yasak konmuş durumda: Tesettürlü kadınların resmi dairelere girmesi, taksi ve otobüslere bile binmesi yasak. Hastanede namaz kılmanın cezası var. Erkeklerin sakal ve bıyık bırakması yasak.
Kültür, İnanç ve Medeniyetimiz Aşağılanıyor
Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, “Çin’in 65 yıldır topyekûn dinsizleştirme politikası uyguladığını”, oruç yasağının da “sistematik asimilasyon politikasının bir parçası” olduğunu söyledi. Doğu Türkistan Maarif Derneği Genel Başkanı Hidayet Oğuzhan da bölgede temel insan haklarına yoğun bir baskı olduğunu söyledi. Oğuzhan, “Doğu Türkistan, Çin yönetimi altındaki 65 yıllık dönemde en kötü günlerini geçiriyor” ifadesini kullandı. Uygur asıllı olan Yrd. Doç. Dr. Alimcan Buğda ise, “Çin, Doğu Türkistan’daki halkın ayaklanmasını istiyormuş gibi bir tavır takınıyor. Anayasada açık maddeler olmasına rağmen, Doğu Türkistan kültürü, inancı, medeniyeti tamamen aşağılanıyor” dedi.
Kapalı kadınların resmi dairelere girmesi YASAK. Başörtülü kadınların taksi ve otobüslere dahi binmesi YASAK. Hastanede namaz kılamazsınız, aksi takdirde cezalandırılırsınız. Erkeklerin sakal ve bıyık bırakmasını da dini ögeler olarak görüyorlar. Her yerde insanları gözetleyen kameralar var. Bir mahalleden başka bir mahallenin camisine gidip namaz kılmak Yasak.
Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde okullar, devlet daireleri ve yerel kamu kurumlarında çalışan Müslümanlara oruç tutmamaları uyarısı yapılması yoğun tepkilere yol açarken, sivil toplum kuruluşu temsilcileri bölgenin “adeta açık hava hapishanesine dönüştüğünü” belirtiyor. “Doğu Türkistan” olarak da bilinen Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde hükümetin resmi internet siteleri aracılığıyla yayımladığı duyuruda, ramazanda oruç ve benzer ibadetlere uyulmaması çağrısının ardından, bölgede bazı okul ve eğitim kurumlarında da “ramazan ayı çerçevesinde öğrenci ve öğretmenlerin oruçtan uzak tutulması gerektiği” yönündeki adımlar, bölgede yaşanan baskıyı bir kez daha gözler önüne serdi. Bölgede, ramazan boyunca “çalışanların oruç tutmamaya” çağrılması yeni bir uygulama değil. Bölgede her yıl ramazan ayında benzer yasaklar uygulanıyor ve birçok devlet dairesi memurların ramazan boyunca oruç tutamayacağını belirten bildiri ve uyarılar yayımlıyor. Bazı devlet kurumlarının da ramazan ayında ücretsiz yemek fişleri dağıttığı ifade ediliyor.
Başörtüsü Zaten Yasaktı
Doğu Türkistan Maarif Derneği Genel Başkanı Hidayet Oğuzhan, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, bölgede temel insan haklarına yoğun bir baskı olduğunu söyledi. Oğuzhan, “Doğu Türkistan, Çin yönetimi altındaki 65 yıllık dönemde en kötü günlerini geçiriyor” ifadesini kullandı. Uygur Müslümanlarının oruç tutup tutmadıklarının yoğun bir kontrol altında olduğunu belirten Oğuzhan, “Müslümanların gece yarısında sahura kalkıp kalkmadığını bile kontrol ediyorlar. Özellikle dairelerin ışıklarının yanıp yanmadığına bakıyorlar. Mum ışığında sahur yapmak zorunda kalanlar var, teravihler de yasaklandı” diye konuştu. Bölge genelinde insanların dinlerini yaşama konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığını vurgulayan Oğuzhan, şunları kaydetti: “Kapalı kadınların resmi dairelere girmesi yasaklanmıştı. Hatta başörtülü kadınların taksi ve otobüslere bile binmesi yasak. Hastanede namaz kılamazsınız, aksi takdirde cezalandırılırsınız. Erkeklerin sakal ve bıyık bırakmasını da dini ögeler olarak görüyorlar. Her yerde insanları gözetleyen kameralar var. Bir mahalleden başka bir mahallenin camisine gidip namaz kılmak yasak. Doğu Türkistan’da ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz.” Bölgenin “Çinlileştirilmesi” yönünde politikalar uygulandığını söyleyen Oğuzhan, çocukların ilköğretimden itibaren bu tarz bir eğitime tabi tutulduğuna işaret etti.
Çin yönetimi çifte standartlı
Uygur asıllı olan Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Alimcan Buğda ise Çin’in bölgedeki uygulamalarına tepki gösterdi. Çin yönetimini “çifte standartlı” davranmakla suçlayan Buğda, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslümanlara yönelik kültürel ve dini alanda aşırı bir baskı uyguladığını söyledi. Bu “yoğun baskının bölgedeki Müslümanları radikalliğe ittiğine” işaret eden Buğda, şöyle devam etti: “Çin, Doğu Türkistan’daki halkın ayaklanmasını istiyormuş gibi bir tavır takınıyor. Anayasada açık maddeler olmasına rağmen, Doğu Türkistan kültürü, inancı, medeniyeti tamamen aşağılanıyor. Bundan dolayı Çin hükümeti, sıradan bir adet veya geleneğimizi bile aşırıcılığın bir yansıması olarak görmeye başladı.” Bölge halkının uzun yıllardır İslamı benimsediğini ve buna göre yaşadığını ifade eden Buğda, “Uygurlar, İslamiyeti en güzel biçimde yaşayagelmiş bir halktır, aşırılıklarla hiç bir ilişkisi yoktur” dedi.Çinde yaşayan Uygur Türklerinin kendi inançlarını muhafaza etmek için İslamiyete “sımsıkı sarılmış durumda” olduğuna değinen Buğda, “Çin’in bunu yasakladığını ve bu nedenle halkı ayaklanma yönünde kışkırttığını” söyledi./AA
“Yaşam, eğitim, seyahat ve ibadet özgürlüğü istiyoruz”
Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk de “Çin’in 65 yıldır topyekun dinsizleştirme politikası uyguladığını”, oruç yasağının da “sistematik asimilasyon politikasının bir parçası” olduğunu söyledi. Tümtürk, “21. yüzyılda Doğu Türkistanlılar insanca yaşam istemektedir. Uluslararası hukuk çerçevesinde, yaşam, eğitim, doğum hakkı, seyahat ve ibadet özgürlüğü gibi haklarının verilmesini talep etmektedir” dedi. Bölgenin “gerçek sahipleri” olarak nitelendirdiği Uygur Türkleri’nin, “vatanlarını, ailelerini, bütün kutsallarını terk ederek ülkeden göçmesinin en büyük sebebinin Çin” olduğunu söyleyen Tümtürk, “Çin’in Doğu Türkistan vatandaşlarına en azından ramazanda Allah’a kulluk vazifelerini özgürce yerine getirme hakkını sağlamasını talep ediyorum” dedi.
Milli Gazete