Müslümanlara lanet etmek – Her lanet tutar mı?
Yüce Allah buyuruyor:
(Ey Habibim!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik. (Enbiyâ – 107)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ben lânetçi olarak değil, ancak rahmet olarak gönderildim. (Müslim)
Uhud Savaşı’nda müşriklerin attığı taşlarla Peygamberimiz (s.a.v.) in alt dudağı yarılmış, bir dişi kırılmış ve miğferinin iki halkası kırılıp mübarek yanağına batmıştı. Âlemlere rahmet olarak gönderilen iki cihan serveri Hz. Muhammed’in ağzından ve yanağından kanlar akıyordu. Bu olay karşısında çılgına dönen sahabeler: “Ya Resûlallah! Müşriklere lânet et de, Allah onları kahretsin” dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.): “Ben lânetçi olarak değil, ancak
rahmet olarak gönderildim” buyurdu ve ardından “Allahım! Kavmime hidâyet et; çünkü onlar (benim hak peygamber olduğumu) bilmiyorlar” diye dua etti.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Birbirinize Allah’ın lâneti, gazabı ve cehennem azabı ile lânet etmeyin.
(Ebû Dâvûd – Tirmizî)
İslâm birliğinin bozulmaması ve müslümanların arasına fitne, fesat girmemesi için tüm gücüyle çalışan ve âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Müslümanların birbirine Allah lânet etsin, Allah gazab etsin (belânı versin) ve Allah seni cehennemde yaksın demelerini yasakladı, buna karşın birbirlerine dua etmelerini tavsiye etti.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Sıddîka (dinde dosdoğru olanlara) lânetçi olmak yakışmaz. (Müslim – Tirmizî)
Peygamberimiz (s.a.v.) “Ümmetim, ümmetim” diye yanarken, geceleri sabaha kadar ağlarken ve insanları cehennemden kurtarmak için kızgın çöllerde aç, susuz dolaşırken,
Dinde dosdoğru olan gerçek mü’minlerin birbirine lânet etmeleri gerçekten yakışmaz!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Mü’mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir. (Buhârî – Müslim – Nesâî – Tirmizî – İbni Mâce)
Bir mü’mine lânet etmek, yani onun şeytan gibi Allah’ın rahmetinden kovulup cehennemde ebedî yanmasını istemek, gerçekten din kardeşliği ile bağdaşmayan mânevî bir cinayettir.
Her lânet tutar mı?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Bir kimse bir şeye lânet ettiğinde o lânet gökyüzüne çıkar, (ancak) ona gökyüzünün kapıları kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır (yani yer, gök onu kabul etmez). Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamayınca lânet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lâneti hak etmişse onda kalır. Ya değilse, “lânet edene döner.” (Ebû Dâvûd – Tirmizî)
Her lânet tutmaz ama ağızdan çıkan lânet sözü de namlunun ağzından çıkan mermiye benzer. Bu nedenle lânet konusunda hiç kimse fevri hareket etmemeli, sağduyusunu yitirmemeli ve iyice düşünüp taşınmalıdır. Çünkü eğer haksız yere lânet etmişse, ağzından çıkan lânet bombası döner dolaşır ve sonunda kendi başında patlar.
Özellikle kadınlar bu konuda daha duyarsız oldukları için, Peygamberimiz (s.a.v.) onlara şöyle buyurdu:
“Ey kadınlar! Sadaka veriniz ve çok istiğfar (tevbe) ediniz. Çünkü ben cehennem ehlinin çoğunun sizden olduğunu gördüm.”
O kadınlardan biri: “Niçin biz cehennem ehlinin çoğunluğuyuz?” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.): “Çünkü siz çok lânet eder ve kocalarınıza karşı nankörlük edersiniz” buyurdu. (Müslim – Ebû Dâvûd – Tirmizî – İbni Mâce)
Gerçekten kadınların daha çok lânet ettiği bir gerçektir. Özellikle öfkelendikleri zaman kocalarına ve yavrularına bile “Allah lânet etsin, Allah belânı versin” deyiverirler. Gerçi öfkeleri geçince pişman olurlar ama ağızlarından çıkan lânet, namlunun ağzından çıkan mermiye benzediğinden, sonuçta ya dünyada ya da âhirette bunun bedeline katlanma zorunluluğunda kalırlar.
İmrân İbni Husayn radıyallahü anhüma diyor ki:
Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte bir seferde idik. Deve üzerindeki Ensardan bir kadın (devesine kızıp) daraldı ve ona lânet etti. Resûlullah (s.a.v.) bunu duyunca buyurdu ki:
“Üzerindekileri (kadını ve eşyaları) alın, deveyi bırakın gitsin. Çünkü o deve lânetlenmiştir.” İmrân diyor ki: “Şu anda devenin hâla insanların arasında dolaştığını görüyorum ama hiç kimse ona dokunmuyor.” (Müslim)
Peygamberimiz (s.a.v.), lânetlenen bir devenin üzerine binilmesini ve
hatta ona yaklaşılmasını bile yasakladığına göre, bu konunun üzerinde durmamız ve güzel düşünmemiz gerekmektedir.
Neden mi?
Çünkü eşine lânet edip aynı yatakta yatanlar, yavrusuna lânet edip kucağına alıp sevenler arabasına lânet edip üzerine binip gezenler, işyerine lânet edip orada çalışanlar ve sevmediği yiyeceklere, içeceklere lânet edip onları yiyenler, içenler günümüzde çok olduğundan,
Gerçekten başımızı iki elimizin arasına alıp derin derin düşünelim ve tevbe edip Yüce Rabbimizden bizi ve lânet ettiğimiz kimseleri bağışlamasını dileyelim.
Ahmet Tomor Hoca – www.ihvanlar.net