Hasan Basri ve Kaderiyye
Kimi zaman çürük ve zayıf fikirleri kabul ettirmek güçlü şahsiyetler üzerinden gerçekleştirilir. Bu kolay olur. Burada da inanç mühendisliği devreye girer. Tabir caizse mesele veya tez, itibarlı şahıslar üzerinden pazarlanır. Bundan dolayı İslam tarihinde des/medsus diye bir tabir türemiştir. Nasıl intihal ve ilim hırsızlığı varsa bunun tersi de caridir. Bu da, muteber adamlara taşımadıkları fikirleri veya görüşleri bühtanla nispet etmektir. Mesnevi’nin yedinci cildiyle ilgili değerlendirmeler böyledir. Keza Abdulvahhab Şarani müstensihlerin kendi kitaplarına katma ve karıştırma (des) yaptıklarını ileri sürmüştür. Tam da bu noktada, kaderin inkârı meselesi veya Kaderiye anlayışı muteber bir isim olan Hasan Basri üzerinden ispatlanmaya çalışılmıştır. Kader münkirleri ya da Kaderiye mensupları veya erken Mutezile diyebileceğimiz gruplar bu fikri tutturmak için bir doktrin mühendisliğiyle birlikte kendi fikirlerini veya tezlerini ispata çalışmışlardır. İki grup Hasan Basri ismini kullanmıştır. Bunlardan birisi Kaderiye mensupları olup kendi fikirlerini ve tezlerini güçlendirmek için Hasan Basri’yi Kaderiye ekolüne nispet etmişlerdir. Bir diğer grup ise Hasan Basri’den nefret eden gruptur ve bunlar da Hasan Basri’yi itibarsızlaştırmak için bu yola başvurmuşlar ve büyük imamı Kaderiye’ye nispet etmişlerdir.
Bu noktada Hasan Basri’nin Abdulmelik Mervan’a kaderle ilgili bir risale yazdığı ve gönderdiği rivayet edilmiştir. Bu mesele yıllardan beri tartışılır. Bir zaman kader konusunda Hasan Basri’den bir hefve veya sekme sadır olmuştur. Bununla birlikte ulemanın söz birliğiyle Hasan Basri bu sekmesinden geri dönmüştür. Abdulmelik Mervan’a yazıldığı ileri sürülen ve kaynağı meçhul olan bu risale tamamen Kaderiye anlayışına uygun bir dille yazılmış ve kaderi nefyeden ve reddeden bir muhtevaya sahiptir. Muhtemelen bu kitabı Hasan Basri’nin meclisinden ayrılan Vasıl İbni Ata kaleme almıştır. Hasan Basri’ye nispeti yanlıştır ( Hasan İbni Yesar el Basri, Mustafa Saidü’l han, Daru’l Kalem, s: 55, Şam). Hasan el Basri söz üstadı ve mirkelam bir zattır ve bazı sözleri anlayış kıtlığı içindeki kimseler tarafından muhtemelen yanlış anlaşılmıştır. Allah’ın hallakiyetinden o kadar bahseder ki, Kaderiye mensupları onu Cebriyeye nispet ederler. Öte yandan kulun sorumluluğu ve iktisap ve kesbi üzerinde o kadar durur ki Sünniler de onu Kaderiye’ye nispet ederler. O ise Kaderiye’den beri olduğu gibi bütün bidatlerden de beridir. Tabiin’in ulularından birisidir.
Zehebi, Mizan el İtidal adlı eserinde Kaderiye konusunda Hasan Basri’nin tahkikattan geçtiğini ve suçlamalardan aklandığını yazmıştır. Bununla birlikte Emeviler idaresi altında sıkıntılı bir dönemden geçmektedir. Said İbni Cübeyr gibi Emevi idaresinden gizlenmektedir ve bazen görüşlerini açıktan ifadeden kaçınmaktadır. Sözgelimi Hazreti Ali’den duyduğu hadisleri mürsel olarak rivayet etmiş. Yani Hazreti Ali’yi zikretmeden ya da bypass ederek doğrudan Resulûllah’ın (S.A.V.) ağzından aktarmıştır. Bunu Emeviler’in hışmından çekindiği için yapmıştır.