Allah dostu Veli gaybı bilebilir mi?
Allahu Teala’nın rızasını ve sevgisini kazanabilmek amacıyla tasavvuf yoluna giren mü’minlerde bazen ifrat ve tefritten dolayı insanı yanlışa götürecek inançlar hasıl olabiliyor. Bu yanlışa düşmemek için şuurlanmamız gerekiyor.
Özellikle tarikata yeni giren cahil sofilerin bu zaafından istifade etmeye kalkan vehhabi=selefiler de bir hakikati perdelemek istiyor ve Allah dostlarının gaybı bilemeyeceğini, aksini düşünmenin şirk olduğunu iddia ediyorlar. İddialarının kaynağı ise ilimlerinin yetersizliğine dayanıyor…
GAYBIN ANAHTARI ALLAH KATINDADIR
Öncelikle şunu kesin bir surette bilmeliyiz ki, gaybın anahtarı sadece Allahu Teala’nın katındadır.
Gaybın anahtarları (gizli şifreler) O’nun (Allah’ın) katındadır. Onları O’ndan başka hiç kimse bilemez. Karada ve denizde ne varsa (hepsini) O bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane (tohum), yaş ve kuru ne varsa hepsi mutlaka apaçık bir kitap’ta (Levh-i Mahfûz’da yazılı)dır. (En’âm – 59)
“Gaybı bilen (ancak) O’dur. Gaybı (gizli sırları) kimseye bildirmez. Ancak seçtiği peygamberler bunun dışındadır.” (Cin – 26 – 27)
Allahu Teala bildirmedikten sonra hiçbir Peygamber de bilemez.
Bu konuda Kur’an-ı Kerimde bir çok misal bulunabilir
Allahu Teala’nın Yusuf Aleyhisselam’ın haberini verinceye kadar, Yakub Aleyhisselam’ın onun Mısır’da olduğunu bilememesi…
Süleyman Aleyhisselam cinlere ve rüzgarlara hükmedebildiği halde Hüdhüd kuşunun “Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim” (Neml 22) diyerek Belkıs ve kavminden haber vermesi.
İbrahim Aleyhisselam’ın Lut kavmi için önderilen ziyaretçilerinin melek olduğunu bilmemesi ve onlar için buzağı kesmesi. (Hud 70-81)
Nuh Aleyhisselam’ın “Ben gaybı da bilmem” (Hud 31) diyerek bu hakikati anlatması misal olarak verilebilir.
PEYGAMBERLERİNE BİLDİRİR
Ancak Allahu Teala gaybı Peygamberlerine bildireceğini buyurmuştur:
“Allah size gaybı bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediği seçer.” (Ali İmran 179)
“O, bütün gaybı bilir. Gaybına kimseyi muttali kılmaz; Ancak razı olduğu Peygamber müstesna” (Cin 26, 27)
Bütün bunlardan Allah Teala’nın Peygamberi de olsa bildirilmediği halde gaybı bilemeyeceği, ancak Allahu Teala’nın bildirdiği kadarını bileceği anlaşılmaktadır.
VELİLER GAYBI BİİR Mİ?
Peki, bir Allah dostu gaybı bilir mi? Gelecekten veya görünmeyenden haber verir mi? Bu konuda muhakkak yaşanmış kerametler anlatılır. Ve bu gün bile buna şahit olan insanlar vardır. Peki bu konuda nasıl itikat etmek (düşünmek) gerekir?
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
“(Gerçek) mü’minin rüyası, peygamberliğin kırk altı cüzünden (bö¬lümünden) biridir.” (Buhârî-Müslim-Ebû Dâvûd-Tirmizî-İbni Mâce)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
“Sizin en doğru rüya göreniniz, sözü en doğru olanınızdır.” (Müslim)
Bu hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere Salih kulların rüyaları Peygamber Efendimizin mucizesinden ümmetine bahşedilen bir damla rahmettir ve ileride gerçekleşecek olayları haber verebilmektedir.
“Nübüvvetten sonra, sadece mübeşşirât kalmıştır”
(Sahâbeler:) Mübeşşirât nedir? diye sordular. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Rüya-yı sâlihâ (gerçek ve güzel) rüyadır” buyurdu. (Buhârî-Müslim-İbni Mâce-Ebû Dâvûd-Tirmizî-Nesâî)
Son peygamber olan Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefatı ile nübüvvet yani peygamberlik ve vahiy dönemi kapandığından, geriye sadece peygamber¬liğin bir cüzü (bölümü) olan ve “mübeşşirât” denilen gerçek mü’minleri müj¬deleyici güzel ve doğru rüyalar kalmıştır
Herhangi bir Müslüman bile bazen gördüğü rüyanın ertesi gün gerçekleştiğine tanıklık edebilmekte, rüyada yaşadığı hali bir zaman sonra uyanıkken yaşayabilmektedir. Allah dostları ise nefislerini terbiye edip, devamlı surette Allahu Teala’nın zikri ile meşgul olup, gafil olmadıklarından rüya ve zuhuratları (Allah’ı zikretme esnasında gelen geçkinlik hali) bir işaret olabilmektedir.
Dolayısıyla veliyullahın rüya ve zuhurat ile bilinmeyen şeylere ve geleceğe dair bazı olayları haber vermesi doğal bir şeydir. Ancak her ne kadar da olsa bunun vahiy gibi algılanmaması gerekir. Bunlar ilham kabilindendir. Allahu Teala rüya ve zuhurat ile ilham edebilir. Nitekim bal arısına bile Rabbimiz ilham eylemiştir:
“Rabbın bal arısına da şöyle vahyetti: dağlardan ve ağaçlardan ve kuracakları köşklerden göz göz evler edin” (Nahl 68)
Musa Aleyhisselam’ın annesine de ilham yolu ile ne yapması gerektiği bildirilmiştir:
“Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:” (Taha 38)
Bütün bunlardan da şunu anlıyoruz: Allahu Teala Peygamberlerine vahiy ile gaybı bildirdiği gibi, ümmetlerine de rüya ile ilham ederek bazı şeyleri bildirebilmekte, gaybdan haber verebilmektedir.
SAHABE’DEN MİSALİ VAR MI?
Bu konunun sahabe-i kiraramdan da misalleri mevcuttur:
Esbağ İbni Nübate (Radıyallahu anh) şöyle bir nakil yapıyor:
“Biz hazreti Ali (Radıyallahu anh) ile beraber Hazreti Hüseyin (Radıyallahu anh) ın ileride gömüleceği kabrinin yerine geldiğimizde o şöyle buyurdu: “Develerinin çökeceği ve yüklerinin konacağı yer burası! Kanlarının döküleceği yer de şurası! Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in ehli beytinden bir takım gençler bu arsada şehit dileceklerdir. Gök ve yer onlara ağlayacaktır.” (Ebu Nuaym, Delailü’n-nübüvve, No:530, 2/581)
Ebu Bekr-i Sıddık (Radıyallahu anh) ölüm hastalığında hanımı hamile iken, kızı Aişe alidemize:
“Onlar senin iki erkek iki de kız kardeşindir. Allahu Teala’nın kitabına göre kalanı bölüşün” diye vasiyet buyurunca, Aişe (Radıyallahu anha) nın: “Ey babacığım! Eğer öyle olsaydı elbette ben hakkım olmayan şeyi bırakırdım. Benim kız kardeşim ancak Esma’dır, peki diğeri kimdir? Demesi üzerine Ebu Bekr (Radıyallahu anh):
“Harica kızının (kendi hanımı) karnındakini kız görüyorum” buyurdu ve dediği gibi çıktı. (İmam-ı Malik Muvatta, Akdıye: 33 No: 1474, sh. 494, Lalikai, Keramatü evliyaullah, No: 63, sh:117)
Bütün bunlar gösteriyor ki, evliyaullah (Allah dostları), Allahu Teala’nın ilham yolu veya rüya vasıtasıyla “bildirdiği kadarıyla” gaybı bilebilirler.
Bu şekilde inanmak şirk olmaz… Vehhabi=Selefi kafalar her yerde oluğu gibi burada da hata etmektedirler. Bu da Kur’an ve sünnet bütünlüğünden haberleri olmadığındna veya kasıtlı olarak insnaları ifsada sürüklemek istemelerinden kaynaklanmaktadır.
Tekrar altını çizerek söylemeliyiz ki kim olursa olsun ancak ve ancak “Allahu Teala’nın bildirdiği zaman, bildirdiği kadarıyla” bazı şeyleri bilebilirler. Bu konuda aşırıya gitmek de zararlıdır. Özellikle tasavvuf ehli bu konuda şuurlandırılmalıdır.
www.ihvanlar.net