Peygamberimizin idrarını ve kanını içen sahabe meselesi – Vehhabilere Cevaplar
Vehhabi=Selefiler sahabe-i kiram efendilerimizin yaşadığı ve yaptığı bazı olaylar üzerinden Peygamber Efendimize ve ashabına düşmanlık ediyorlar. Peygamberimiz ve ashabı hakkında edepsizce konuşuyorlar.
Bu olaylardan bir tanesi de Peygamber Efendimizin mübarek kanını ve idrarını bir sahabenin içmiş olması.
Peygamber Efendimizi tahkir etmek için “Peygamber sidiğini içmişler” benzeri ve burada yazamayacağımız ifadelerle saldıran vehhabi kafalar sahabeyi de aşağılamaya çalışıyorlar.
Peki, nedir bu olay?
Bir kere Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kan aldırmıştı ki, Abdullah ibni Zübeyr (Radıyallahu anh) kanı dökmek için alıp hemen içiverdi. (Hakim, El-Müstedrek, No:6343, 3/638)
Ümmü Eymen (Radıyallahu anha) da Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in idrarını içivermişti.
Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların bu fiiline itiraz etmek bir yana bu sayede cehennemden kurtulduklarını müjdeledi. (Hakim, el-Müstedrek, no: 6912, 4/70; Taberani, el-Mucemü’l-Kebir, no:230, 25/89; Ebu Nu’aym, Hilyetu’l Evliya, 2/67; Ebu Nu’aym, Delailü’n-nübüvve, no: 365, 2/444)
KAN VE İDRAR İÇMEK HARAM DEĞİL Mİ?
Şimdi bu olayı “Resulüllah’ı aşırı yüceltmemek” adına inkâr etmek veya Peygamberimizi ve ashabını tahkir etmek için “kan ve idrar içmek haram değil mi? Sahabe kan mı içmiş” diyenlere cevap verelim…
Değerli Müslümanlar!
Peygamberler insanlar arasından seçilmişlerdir ancak diğerler insanlar gibi değildirler. Bunu bir kere aklınızın bir kenarına çıkmayan kalem ile yazmanız gerekmektedir. Onların vücutlarına değen ve vücutlarından çıkan her şey de bir bereket vardır. Bakınız Kur’an-ı Kerimde bu konuda ne buyruluyor:
“Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi.
Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.
Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.
Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi. (Yusuf Suresi 93, 94, 95, 96,)
Yusuf Aleyhiselam’ın vücuduna değen bir gömlek Kur’an ayetleri ile de sabit olduğu üzere aynı zamanda Peygamber olan babasının âmâ olan gözlerini (Allah’ın izniyle) açmıştır.
Peygamberimiz ise varlığı ile rahmet ve bir nurdur:
“Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107)
“Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi.” (Maide/15)
Cabir bin Abdillah (Radıyallahu anh)den rivayet edildiğine göre Resulüllah Efendimiz: “Allah’ın ilk yarattığı benim nurumdur” buyurmuştur (Abdü’Rezzak, Musannef, Kastalani, Mevahibü’l-Ledünniye: 1/71)
SANKİ BÜTÜN SAHABELER YAPMIŞ GİBİ!
Evet, kan ve idrar içmek caiz değildir ancak Sahabe-i Kiram efendilerimizden sadece iki kişi bunu kendilerinde var olan, coşkun bir aşk sebebiyle yapmışlar, gayri ihtiyari bir refleks ile bu fiili işlemişlerdir. Eğer bu bir günah ise o sahabe günah işlemiş ve hata etmiştir. Günah, insanı dinden çıkarmaz. Hata etmiş ise tövbe eder, af olur. Yaptığını bir hata olarak kabul edecek olsak bile (bu kimsenin haddine değil) Resulüllah’ın “cehennem ateşi dokunmayacağı” ile müjdelemesi yine bizler için eleştiri kapısını kapatmaktadır.
Diğer bir mesele ise bunun sadece bir kere yaşanmış olmasıdır. Yani bu devamlı tekrar eden bir olay değildir. Dolayısıyla bir ya da iki sahabenin yaptığı fiil ile bütün sahabeleri tenkit etmek veya Peygamberimizi tahkir etmeye çalışmak “bir Müslümanın” takınacağı tavır değildir.
O’NUN HERŞEYİ BEREKETTİR
Kaldı ki, o bir nurdur ve vücuduna değer her şey bereket sebebidir.
Hudeybiye anlaşması yapıldığı senede Kureyş, Urve bin Mes’udu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gönderdiğinde, ashabının O’na yaptığı tazimlerden (çok acayip) şeyleri gördüğünde şöyle demiştir:
“Abdest alınca artan suyunu almak için koşuşurlardı, öyle ki neredeyse bunun için birbirleriyle vuruşacaklardı.
Tükürdüğü veya sümkürdüğünde, avuçlarıyla onu kaparlar ve yüzlerini ve bedenlerini onunla ovarlardı. O’ndan bir kıl düşse, hemen süratle onu kaparlardı.
Onlara bir iş ile emretse, sür’atle emri yapmaya koşarlardı. Bir söz söylese, yanında seslerini kısarlardı. O’na karşı tazimlerinden dolayı bakışlarını O’na yöneltmezlerdi.”(Buhari 1/67)
Kureyş’in yanına dönünce şöyle demiştir: “Ey Kureyş topluluğu! Ben, Kisra, Kayser ve Necaşi’ye saltanatları vaktinde gittim, Allah’a yemin olsun ki ben, bunlardan hiç birinde, Muhammed’in ashabı içindeki durumu (yani O’na gösterdikleri hürmet) gibisini görmedim.”
Peygamber Efendimiz de kendi mübarek saçı ile bereketlenilsin diye dağıtırdı:
Bu hadisi Müslim, İbn Sîrîn’den şu lafızla rivayet etmiştir: Hazreti Peygamber, şeytan taşlayıp kurbanını kestikten sonra berber onun saçının sağ tarafını kesti. Sonra Hazreti Peygamber Ebû Talha’yı çağırarak saç kıllarından ona verdi. Sonra berber saçın sol tarafını kesti. Hazreti Peygamber sol tarafın kıllarından da Ebû Talha’ya vererek şöyle buyurdu: “Bunları insanlara dağıt.” [ Müslim, Hac, 56. (Çev.)]
Abdülkasım bin Me’mun hazretlerinin yanında, Peygamber efendimizin bir çanağı vardı. Bundan su verdiği hastalar şifa bulurlardı. Peygamber efendimiz abdest aldığı zaman, Eshab-ı kiram, Onun abdest suyuna dokunmak ve düşen bir kılını almak için yarışırlar ve bununla bereketlenirlerdi. O da bu hareketlerini kabul buyururdu. Hatta, mübarek başını tıraş ettiği zaman, bereketlenmek için, mübarek saçını, Eshabı arasında paylaştırmasını Ebu Talha hazretlerine emrederdi. (Buhari)
Onun vücudundan çıkan teri misk gibi güzel kokar, vücuduna değen şey şifa verirdi:
Resulullah efendimiz aleyhisselam çarşıya çıkıp, bir entari satın aldı. Giderken gördü ki, bir a’ma oturmuş, “Allah rızası için ve Cennet elbiselerine kavuşmak için, bana kim bir gömlek verir” diyordu. Almış olduğu entariyi buna verdi. A’ma, entariyi eline alınca, misk gibi güzel koku duydu. Bunun, Resulullah efendimizin mübarek elinden geldiğini anladı. Çünkü, Resulullahın bir kere giydiği her şey, eskiyip dağılsa bile, parçaları da misk gibi güzel kokardı. Âmâ dua ederek, “Ya Rabbi, bu gömlek hürmetine, benim gözlerimi aç” dedi. İki gözü hemen açıldı. (Zad-ül Mukvin)
HADİS ÜZERİNDEN PEYGAMBER DÜŞMANLIĞI
Yukarıda da beyan ettiğimiz üzere İslam’ı tahrif, Peygamberi tenkıs, sahabeyi tahkir etme gayreti içerisine girenler bu gibi hadiseleri bahane ederek alay edici bir üslup ile yazılar kaleme almakta, kinlerini bu şekilde kusmaktadırlar. “Peygamberimizi aşırı yüceltici” olduğu gerekçesi ile kimisi hadisleri inkar etmekte, kimisi sahabelere saldırmaktadırlar.
Peygamberimizin kabrine dönmeyi, şefaat istemeyi bile şirk sayan bu zındıklar, maalesef aşktan ve muhabbetten yoksundurlar. Bu yüzden sahabeyi anlayamazlar.
Sahabe-i Kiramın Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e olan aşkı gerçekten de dikkate şayandır:
Resulüllah efendimizin azatlısı Sevban (Radıyallahu nah) Resulüllah’a karşı çok muhabbetli olup, O’nsuz hiç durmazdı. Bir gün rengi değişmiş ve yüzünde üzüntü eseri olduğu halde Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in huzuruna geldiğinde, Resulüllah (Sallallah Aleyhi ve Sellem) ona:
“Senin rengini ne değiştirdi” diye sordu. O da:
“Ya Resulallah! Bende hiçbir hastalık ve ağrı yok. Ancak seni görmediğim zaman, tekrar sana kavuşuncaya kadar çok sıkıntı çekiyorum. Sonra ahireti düşündüğümde seni hiç göremeyeceğimden korkuyorum. Çünkü sen Peygamberlerin makamına yükseleceksin, ben ise cennete girsem de, senin makamından daha aşağı bir mertebede olacağım. Cennete giremezsem, o vakit seni ebediyen göremeyeceğim” diye cevap verince:
“Her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, işte onlar, Allah’u Teâlâ’nın kendilerine in’am ettiği peygamberler, sıddiklar, şehitler ve Salihlerle beraberdirler. Bunlar ne güzel arkadaştırlar.” (Nisa suresi 69) ayet-i celilesi nazil oldu. (Begavi, Me’alimü’t-Tenzil: 1/450; Ebu ishak es-Sa’lebi, El-Keşfü ve’l beyan, 3/341; Kurtubi, el-Cami’u li ahkami’l Kur’an; 57175, Vahidi, esbabü’n-nüzul, No:334, sh: 168; Ebu Hayyan, el-bahru’l Muhit, 37286)
www.ihvanlar.net