Mustafa İslamoğlu: Ben şia değilim çünkü Mehdi’yi inkar ediyorum

mustafa islamoğlu   Kadınlarla ters ilişkiye cevaz verip, reddiyeler neticesinde fetvayı sitesinden kaldıran, İsa Aleyhisselam’ın nuzulünü inkâr eden, Kader tartışmalı fazlalık diyerek inkâr eden, Peygamberimizin faziletlerini inkâr edip tenkıs etmeye çalışan, uyduruk ehli beyt mezhebini gündeme getirmeye çalışan, Muaviye (Radıyallahu anh) gibi sahabelere hakaret eden Mustafa İslamoğlu nedendir bilinmez yıllar sonra “ben şia değilim” açıklaması yapmak zorunda kalmış. Şia olmadığını isbat etmek için birkaç meseleyi sayan İslamoğlu, bir sebep olarak da kendisinin Mehdiyi inkâr ettiğini söylüyor.

Mustafa İslamoğlu şöyle diyor:
   “3. sü Şia Mehdi’ye inanır. Düşünebiliyor musun, ben ve Mehdi! Hepiniz mehdisiniz diyen ben değil miyim. Evet, Mehdi hidayete ermiş demek. Hidayete ermeseniz burada ne işiniz var? Bi iznillah mehdi sizsiniz.
   Gelecek ha! O ta Zerdüşt dininden kalan, Yahudilikten süzülen, Hıristiyanlıktan süzülen kırk kere dönmüş takla atmış ve ondan sonra süzülüp gelmiş, önce şianın içine girmiş, sonra da sunilerin içine girmiş. Şu mehdi gelecek diye bekleyen sunnileri ne ilan edelim?”

   Evet, aslında doğru söylüyor. Şiilerin bile “ne lanet adam, bizden uzak olsun” dedikleri Ali Şeraiti gibi bir sapığı ölçü alan insanın şii olması da beklenemez. Ama İran’da okumasının izlerinin üzerindeki varlığını da kimse inkar edemez. Kendisi de inkar edemez. (Kadir Mısıroğlu: Babası Mısır’a gönderdi, o İran’a gitti)

MEHDİLİK NERDEN GELİYOR
   Her inancın kendine göre beklediği bir kurtarıcısı olabilir. Evveli hak olan dinlerde de bu görüşler mevcut olabilir. Ancak Peygamberimizin haber verdiği mehdi inancının ne Hıristiyanlıkta, ne Yahudilikte ve ne de Şia’da yeri vardır.

   Şiâ bunu çok ileri seviyede akideyi ilgilendiren bir mesele olarak takdim etmiştir. Şia’da Mehdî’nin on ikinci İmam olduğu ifade edilmekle birlikte daha önceleri beşinci İmam olan Muhammed Bakır’ın Mehdî olduğu da ileri sürülmüştü. Hatta Ca’fer-i Sadık’ın da Mehdî olduğunu ifade eden görüşlere de tesadüf edilmektedir.
   Şiâ’nın bütün kollarında Mehdîlik önemli bir husus olup sürekli işlenen ve Mehdî beklentisinin hâkim olduğu bir inanç görülmektedir. Şiâ’nın gizli imamı Mehdî’dir. Şiâ’ya göre bu gizlilik mutlaka bir gün sona erecek, yeryüzündeki bu zulüm ve adaletsizlikler yok olacak ve tarih boyunca haksızlığa uğratılan Ehl-i beytin intikamı alınacaktır.

   Sahabelerin inancı olan Ehli Sünnete göre ise böyle bir mehdi inancı yoktur. O’nun amacı ehli beytin intikamını almak değil, dünyayı huzur ile doldurmaktır.
“Mehdî ben (im neslim) dendir. O açık alınlı ve ince burunludur. Dünyayı zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak ve yedi sene hü¬küm sürecektir.” (Tirmizî, Fiten 52.
Sünen-i Ebu Davud )

ŞİA SONRADAN OLUŞTU
   Şia’ya sonradan girdi denilen inancı Peygamberimiz bildiriyor ve sahabeler de rivayet ediyordu. Şia akımı haricilik gibi sonradan oluştuğuna göre Mehdilik inancı onlardan İslam alemine yayılan bir inanç değildir. Tam aksine Şiiler zaten var olan bu inancı kendi mezheplerine göre eğip bükmüşlerdir.

   Dolayısıyla bu inanç zaten vardır. Şia yok iken de bu rivayetler vardı. Şia kendine göre eğdi büktü… Bunu anlamamak için aklı ters istikamete çok zorlamak lazım…

HIRİSTİYANLARDA DA VAR!
   Bir düşünce veya inanış başka bir dinde var diye biz HAK olan bir itikattan vazgeçecek değiliz. O halde ahirete de inanmasınlar! Hıristiyanlarda yarım yamalak da olsa bir ahiret inancı vardır. Ona da mı inanmayacağız? Dua ediyorlar, biz dua etmeyecek miyiz?

   Yani böyle bir saçmalık olamaz…

   Mehdi inancını inkâr etmek için de Hıristiyanlardan, Yahudilerden ve Zerdüştlerden süzülüp geldiğini söylemek büyük bir garabettir.

Şİİ DEĞİLİM, SUNNİ DE DEĞİLİM?
   Bakın Mustafa İslamoğlu Şii değilmiş. Çünkü o Mehdiyi inkâr ediyormuş. Sunni de değil, çünkü Mehdi’yi suniler de bekliyor. Suniler İsa Aleyhisselam’ın ineceğine, kadere, Peygamberimizin faziletlerine inanıyorlar. Yahudileşme Temayülü adlı kitabında İmam-ı Azam’ı da Yahudiliğe meyletmekle suçluyor. Dolayısıyla bir mezhebe de tabi değil.

   Peki, siz nesiniz? Kendi uydurduğunuz Ehli Beyt mezhebinden misiniz?

İSLAM KAYNAKLARINI KABUL ETMEZ, HIRİSTİYAN KAYNAKLARI KABUL EDER
   Bakınız diyor ki: “O ta Zerdüşt dininden kalan, Yahudilikten süzülen, Hıristiyanlıktan süzülen” demek ki Hıristiyan, Yahudi kaynakları okumuş ve onlarda böyle bir inanç olduğunu kabul ediyor. Aynı kişi muteber hadis kitaplarını hiç okumamış mı? Tirmizi, Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel gibi âlimlerin rivayetlerini neden görmezden geliyor?
İmam Sahavî ve İbn Hacer el-Heytemi gibi âlimlerin yanı sıra İmam Celâleddin es-Suyûtî “el-Örfü’l-Verdî fi Ahbâri’l-Mehdî” ve “Kitabü’l-Keşf” adı altında Mehdî ile ilgili hadisleri bir kitabında toplamıştır. Bu eser Ali b. Hüsameddin el-Muttaki tarafından “el-Burhan fi Alâmâtî Mehdiyyi Âhiri’z-Zaman ” adıyla yeni bir tasnif ile ilim dünyasına kazandırılmıştır. İbn Hâcer el-Heytemî de bu konuda “el-Kavlu’l-Muhtasar fi Alâmâtil-Mehdiyyil-Muntazar” adlı eserini telif etmiştir. Bu her iki eser Müşerref Gözcü tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Mehdî ile ilgili hadisler yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Ebu Davut, Tirmizi, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel gibi büyük âlim ve muhaddisler tarafından kaydedilmiş hadislerdir.

   Hıristiyan kaynaklarda gördüğü bir rivayeti kabul ederek onlarda bu inancın olduğunu iddia ediyor, İslam eserlerindeki bunca rivayeti görmezden gelerek bu inancın dinimize sonradan girdiğini iddia ediyor.

   Bu çelişki değil de nedir?

   Zaten hep çelişmiyorlar mı? Bid’at dedikleri şeyi kendileri yapmıyorlar mı? BURADAN BAKABİLRİSİNİZ

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ