Müslümanların yardımına koşmak, ihtiyacını karşılamanın fazileti
Dünyanın telaşından mı yoksa maneviyattan uzaklaştığımızdan mıdır bilinmez Müslümanlar olarak birbirimizin ihtiyaçlarını giderme hususunda çok gafletteyiz. Adeta birbirimizden kaçar olduk. İki kişi karşılaştığında varlıklı olanın “Acaba yine benden borç mu isteyecek” diye düşündüğü hatta bu endişeyle karşılaşmamak için yolunu değiştirdiği bir dünyada yaşar olduk. Halbuki dünya ve ahiret sıkıntılarından kurtulmak aslında Müslüman kardeşimizin sıkıntısını gidermekten geçiyor…
“Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)
Kıyamet sıkıntılarını, 50 bin yıllık mahşeri gözünüzde canlandırın, bir düşünün ve kıyas edin… Bakalım hangisi daha karlı gelecek…
İbn-i Abbas (Radıyallahu anh) anlatıyor:
Ben, Mescid-i Nebevi’de itikafa girmiştim. Bir adam geldi, selam verdi. Oturdu. Ona:
-“Ne oldu? Seni üzgün ve solgun görüyorum” dedim. Adam:
-“Evet, üzgünüm, ey Resulüllah’ın amcasının oğlu. Falanın bende alacağı var, fakat şu kabrin sahibinin hakkı (Hazreti Peygamber) için onu ödeyecek durumda değilim.” Diyerek dert yandı. Ben:
-“Senin için onunla konuşayım mı?” dedim. Adam:
-“İstersen” diye cevap verdi. Ayakkabılarımı giydim, mescitten dışarı çıktım. Adam:
-“İtikafta olduğunu unuttun mu yoksa?” diye sorunca, ben de:
-“Hayır, fakat aramızdan ayrılalı çok olmayan bu kabirde yatandan (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bir söz duymuştum” dedim ve gözlerim yaşararak naklettim:
“Müslüman bir kimsenin yardımına koşup, onun ihiyacını karşılamak, on sene itikafta kalmaktan daha hayırlıdır. Kim, Allah’ın rızasını kazanmak için itikafa girerse, Allahu Teala o kimse ile Cehennem arasında üç hendek meydana getirir ve bu hendekler arası da mağriple meşrik (doğu ile batı) arası kadar uzaktır.” (Taberani; Beyhaki, Tergib: 2/272)
İtikafın mükafatı çok büyük ama kabul olma endişesi var. Belki de riya karıştı… Ama bir kardeşinin ihtiyacını giderirsen on sene kabul olunmuş itikafın mükafatını alıyorsunuz… (İtikafa girmeyin manası çıkmaz, Müslümana yardım etmenin mükafatı anlatılmaktadır)
Hazreti Ali (Radıyallahu anh) da şöyle buyuruyor:
“Ben ihtiyacını karşılayabileceğimi, yahutta benim vasıtamla işlerinin kolaylaştıracağını umarak bana müracaat eden bir kimsenin ihtiyacını karşılamaktan daha büyük nimet bilmiyorum. Bir Müslümanın ihtiyacını karşılamak, benim için yeryüzü dolusu kadar altın ve gümüşümün olmasından daha iyidir.” İbnü Ebi Hati; Darimi, Beyhaki)
O halde ey Müslümanlar! Birbirimizin ihtiyacını karşılamak için yarışalım… Bu illaki maddiyatla olmaz. Mesela bir kardeşinizin evi taşınacak. Nakliyeci tutamamış, tek başına canı çıkacak neredeyse. kimseye de gel yardım et diyememiş hayasından. Sen de bunu gördüğün halde gidip Müslüman kardeşine yardım etmiyorsan Müslümanlığını sorgulamalısın.
Birbirimizin hayrı için yaşayalım. Dünyevi hesapları değil ahiret hesaplarını ön planda tutalım… Belki böyle olsaydık bu gün bankaların bile Müslümanların ülkesinde yeri olmazdı…
www.ihvanlar.net