Habibullah nedir? Allah’ın sevgilisi olur mu?
Beyin lobları bel altına odaklı çalışan insanlar İslami kelime ve kavramları değerlendirmeye kalkarsa çok komik durumlara düşebilirler. Özellikle kendini selefi akımların ortasında bulanlar hiçbir ilme dayanmadan Müslümanları şirkle suçlamak için bu hallere düşebiliyorlar.
Bu konulardan bir tanesi de: Resulüllah Efendimizin HABİBULLAH olmasıdır…
Bazı internet köşelerinde rastladığımız bir yazı da, yazar şöyle demiş: “Kutlu doğum haftaları şirk haftalarına dönüşüyor. Hıristiyanlar İsa Allah’ın oğludur dediler. Bu ne kadar yanlışsa Peygambere Allah’ın sevgilisi denilmesi o kadar yanlıştır. Allah’ın çocuğu yoktur, sevgilisi de yoktur”
Dediğimiz gibi bunlar aşk ve sevgili deyince iki kişinin karşılıklı şehvani olarak yakınlaşmasını anlarlar. Çünkü İslamı yüzeysel olarak bildikleri gibi kavramları da yüzeysel bilirler. Kabuktan içeri giremediklerinden, içeriği de kabuk zannederler…
ALLAH DOST EDİNİR
Şimdi Kur’an-ı Kerim’den bir ayet okuyalım:
“… Allah İbrahim’i (Halil) dost edindi.” (Nisa 125)
Ayeti kerimeye dikkat ediniz! Allahu Teala’nın İbrahim Aleyhisselam’ı dost edindiği açıkça ifade ediliyor. Aklı bel altına çalışan adam buradan ne anlar?
Aklına gelen ilk şey: bir kadının kendine başka bir adamı dost edinmesi gibi bir mana olacaktır. Dolayısıyla bu kişiler: “Habibullah” Allah’ın sevgilisi ifadesini de anlamayacaklardır.
Öncelikle “Halil” kelimesini izah edip, Habibullah’a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uzanalım..
HALİL NE DEMEKTİR:
Alimlerin beyanına göre Halil kelimesi, dost, işlerinin ve sılarının içine giren ve muhabbeti, sevdiği kimsenin kalbinin bütün cüzlerine sirayet eden (işleyen) kimsedir. Hiç şüphesiz ki bu, sevginin zirvesidir.
Hullet: Sadakat, mevvedet ve muhabbet gibi manalar ifade etse de aslında çok daha üstün bir dostluk demektir.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Eğer benim ümmetimden bir (Halil) dost edinecek olsaydım, Elbette Ebu Bekri edinirdim. Velakin (o) benim kardeşim ve arkadaşımdır.” (Buhari, Fezailu’s-Sahabe: 5, No: 3456, 3/1338, Müslim, Fezailü’s-Sahabe: 1, No: 2383, 4/1855)
Peygamberimizin böyle buyurması da onun insanlardan bir halil’i olmadığını ifade eder. Halbuki Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in dostları olduğu malumdur. Öyleyse Halil çok daha yüksek bir dosttur. O da ancak Allahu Teala’dır…
İbrahim Aleyhisselam, kendisine verilen imtihanları, Allahu Teala’ya olan teslimiyeti ve tevekkülü ile geçmiştir. Nitekim nemrut tarafından ateşe atılırken Cebrail Aleyhisselam’ı bile aradan çıkartıp “Hasbunallahu ve ni’mel vekil” Bana Allah yeter, O ne güzel vekildir demiş, Allahu Teala da ayeti kerimede geçtiği üzere “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” (Enbiya 69) buyurmuştu.
Allahu Teala ayeti kerimede İbrahim Aleyhisselam için “Halil” ifadesini kullanmıştır. Başka hiçbir Peygamber hakkında böyle bir hitap yoktur. Demek ki bazı Peygamberler diğerlerinden üstün kılınmıştır. Peki, yaratılmışların en hayırlısı olan Peygamberimizin Allahu Teala’ya olan yakınlığı nasıldır?
O HABİBULLAH’TIR
İbn Abbâs (Radıyallahu anh) den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından bazı kişiler, kendisini beklemek üzere oturmuşlardı. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çıktı onlara yaklaşınca onların konuştuklarını duydu. Bazıları şöyle diyordu: “Şaşılacak şey doğrusu Allah yaratıklarından birini dost edinmiş, İbrahim dost edinmiş diğer bir kısmı ise Musa’nın Allah’la konuşması daha hayret verici bir şeydir. Allah onunla apaçık konuşmuştur. Diğer bir kısmı ise İsa Allah’ın kelimesi ve ruhudur. Diğer bir kısmı da Adem, babasız şekilde yaratılmış, seçkin insandır, dediler.” Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların yanına geldi selam verip şöyle buyurdu: “Konuşmalarınızı ve hayret ettiğiniz şeyleri dinledim. İbrahim, Allah’ın dostu olup o bir gerçektir. Musa’da Allah’ın konuştuğu seçkin bir kimsedir, bu da doğrudur. İsa’da Allah’ın ruhu ve kelimesidir. Buda bir gerçektir. Adem: Allah seçmiştir. Bu da bir gerçektir. Dikkat ediniz “Allah’ın sevgilisi” övünmeksizin benim övünme yok. Kıyamet günü hamd sancağını taşıyacak olan benim övünmek yok… Kıyamet gününde ilk şefaat edecek olan benim şefaati kabul edilecek olanda benim. Fakat övünme yok… Cennetin kapılarının halkalarını ilk hareket ettirecek olan benim. Allah bana Cennet kapısını açacak beraberinde olan mü’minleri ve fakirleri Cennete sokacaktır, fakat övünme yok… Ben geçmişlerin ve geçeceklerin en değerlisiyim, fakat övünme yok…” (Tirmizi, Dârimî, Mukaddime: 27)
Görüldüğü gibi Resulüllah Efendimiz kendisini Allahu Teala’nın “habibi” sevgilisi olarak nitelendiriyor. Muhakkak ki O, bunu kendi hevasından söylemiyor. “O nefsani bir arzudan dolayı konuşmaz, O ancak vahyedilmekte olan bir vahiydir.” (Necm 3,4)
Dolayısıyla burada bir yakınlık söz konusudur. Ancak en başta da dediğimiz gibi bu sevgi ve yakınlık şehvetperestlerin anladığı sevgi ve yakınlık değildir.
“Halilullah” Allah’ın Halili demek nasıl ki “teslimiyet ve tevekkülde” son nokta ise, “Habibullah” Allah’ın sevgilisi de sevgi derecesinde son noktadır. Yani Allahu Teala’nın en sevdiği kulu manasındadır.
Allahu Teala sevgi kavramını Kur’an-ı kerimde bir çok yerde zikretmektedir. Allahu Teala’nın müttekileri sevdiği, zalimleri ve kâfirleri ise sevmediği gibi birçok ayet vardır.
“Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever” (Saff 4)
“Çünkü Allah, âdaletli davrananları sever.” (Hucurat 9)
“Allah, tevekkül edenleri sever.” (Bakara 159)
“Allah böbürlenip şımaranları sevmez” (Kasas 76)
Demek ki Allahu Teala’nın sevdiği ve sevmediği kategorideki insanlar var. Kimisi bu sevgiyi kazanırken kimisi de mahrum oluyor. Her halükarda burada Rabbimizin sevgisi söz konusu ve bu sevgiyi insana layık görüyor.
O halde kimse diyemez ki: “Yüce yaratan Allah nasıl olur da bir insanı sever. Bu şirktir” diyemez veya bu sevgiyi birbirini erkek ve kadının şehvani ilişkisine benzetemez.
Dolayısıyla Resulülalh’ın Habibullah olması, Habibullah denmesi de böyle değerlendirilemez. O, sevgi bakımından Allah’a en yakın olandır…
Öyle ki İbrahim Aleyhisselam’ın teslimiyeti, tevekkülü, sabrı yanında diğer Peygamberlerin bütün faziletleri O’nda cem olmuştur. Alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Vaad edilen Makam-ı Mahmud’un sahibidir.
SONUÇ
Tevhid örtüsü altında Peygamber düşmanlığı yapan cahiller artık saçmalamaya başlamışlardır… Özellikle selefilik adı altında vehhabiliği yaymaya çalışanlara dikkat edin. İngiliz casusun kurdurduğu bu mezhebe ve sözcülerine uyanık olun. Onlar bu konuları gündeme getirip Peygamber Efendimizi herhangi bir insan konumuna düşürerek, Müslümanların O’nunla olan ve zaten pamuk ipliği derecesinde zayıf olan bağını koparmak istiyorlar. Ehli Sünnet olarak bu oyuna gelmeyelim, Peygamberimiz her yerde müdafaa edelim…
www.ihvanlar.net