Çalışmak diğer ibadetlerin yerine geçer mi?

   Bazı iş verenler, fabrika sahipleri çalışanlarına: Dinimizde çalışmak da bir ibadettir, bu sebeple iş saatine rastlayan namazları kılmaya gerek yok, diyorlar. Bu, kesinlikle yanlıştır.

   Evet helal bir işte çalışmak, bir ibadettir. ALLAH Teâlâ çalışana ibadet sevabı vermektedir, fakat hiçbir ibadet, bir diğerinin yerini tutmaz. Namaz kılana: Sen namaz kıldın, oruç tutmana gerek yok! Denebilir mi? Elbette denemez. Çünkü her bir ibadetin yeri ayrıdır, hiçbiri bir diğerinin yerini dolduramaz, tutamaz.

   Bu sebeble farz-vacip bütün ibadetlerin zamanında ifası gerekli olup, amme yararına da olsa “çalışmak” farz ve vacip olan ibadetlerin yerine geçemez.

   Çalışmak, İslâm’ın namaz, oruç, zekât, hacc ve cihad gibi rükünlerini yerine getirmekten hiçbir zaman beri kılamaz. Bu bakımdan, bazı kimselerin: “Çalışmak ta ibadettir” deyip, bunları ihmal etmesi veya diğer bir kısım insanların da: “Din, namaz ve oruçtan ibaret değildir. Esas olan kalp temizliğidir. Sen kalbime bak. Ben namaz kılmıyorum amma benim kalbim temizdir” deyip, ibadeti terk etmeleri büyük bir cehalet ve yanlışlıktır. Bu tip Müslüman geçinen kimselerin başta kendilerine olmak üzere, Müslüman topluma büyük zararları vardır. ALLAH Teâlâ hidayet nasib eylesin. Amin.

   Farz olan ibadetlerini yerine getiren bir Müslüman’ın çalışması nafile ibadetten daha faziletlidir. Çünkü nafile ibadet şahsi olduğu halde, çalışmanın sonuç ve ürünlerinden Müslümanlar da istifade edeceklerdir.

   Muaz b. Cebel (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

   “İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır. En yüksek noktası da cihaddır.” Buyurmuşlardır. Rabbimiz de şöyle buyurmaktadır:

   “… Ve namazı da kıl. Çünkü namaz, kötü ve iğrenç şeylerden vazgeçirir…”

   İbret verici şu tarihî hâdise de hepimizin kulağına küpe olmalıdır. Osman b. Ebu’l-Âs (R.A.) den rivayete göre: Sekîf temsilcileri, Sekîf halkının Müslüman olmaları için koşulan üç şarttan biri: Namazla mükellef tutulmamaları, yani namazdan muaf olmaları idi. Diğer iki şartı kabul buyuran Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, bu şart ileri sürüldüğünde:

   – Amma namazdan muaf tutulmaya gelince; içinde namaz bulunmayan bir dinde hiç bir hayır yoktur, buyurmuşlardır. Bunun üzerine Sekif temsilcileri:

   – Ya Muhammed! Bizim için bir küçüklük ve eksiklik olsa da bu isteğini yerine getireceğiz, demişlerdir.

Muhtelif Helal Kazanç Yolları

   İnsanoğlu sadece dünyaya gelmesini değil, dünyada elde ettiği bütün imkânları da ALLAH Teâlâ’ya borçludur. Hem bizi hem de görünüşte bizim bakıp beslediğimiz veya beslemediğimiz diğer bütün canlıları asıl barındırıp yaşatan, yedirip içiren, kondurup göçüren ve şöyle buyuran ALLAH Teâlâ’dır.

   “Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için gerekli birçok geçim vasıtaları yarattık.”

   “Muhakkak sizi yeryüzüne yerleştirdik ve sizin için orada gerekli birçok geçim vasıtaları yarattık, siz pek az şükrediyorsunuz.”

   “Cuma namazı kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve ALLAH Teâlâ’nın lütfundan isteyin. ALLAH Teâlâ’yı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.”

   Bu ayet-i kerimeler bize helal ve temiz rızıkları kullanmamızı, haram yollara, haramlara başvurmamamızı, yeryüzünde birçok helal ve geçim vasıtalarının bulunduğunu, yeryüzüne dağılıp ALLAH Teâlâ’nın lütfundan bunları istememizi emretmektedir. Haramlardan kaçınmak gibi helal kazanç sağlamak da farz bir emirdir.

   Ziraat, sanat, organizetörlük, komisyonculuk, nakliyecilik, hizmet (memurluk-işçilik), ticaret, cihat belli başlı helal kazanç yollarındandır. İslâm’ın ölçülerine ters düşmedikten sonra, insanlığın yararına olan her meslek güzeldir, saygındır. Ancak bu yollarla elde edilen kazancın helal olması için: Bütün bunların dinimizin emir ve yasaklarına uygun bir şekilde yapılmış olması, herhangi bir aldatma ve hilenin bulunmaması şarttır.

Mehmet Talu Hocaefendi – www.ihvanlar.net

PAYLAŞ