Zaman Gazetesinde BÜYÜK diyalog SKANDALI

   Zaman Gazetesi Dinler Arası Diyalog süreci ile başlatılan oyuna yeni bir skandal daha ekledi. Peygamberimizi yanlış tanısa bile aklen Allah’ın varlığına ve birliğine ulaşanların cennete gireceğini zırvaladı.

   Öncelikle yazıya bir göz atalım. 3 Nisan 2013 tarihli nüshanın 24. sahifesinde Ümit Kesmez imzasıyla kaleme alınan yazının başlığı şöyle: “La ilahe illallah diyen cennete girer mi?”

   Yazının başında halkın tepkisi dile getirilerek şöyle deniyor: “Son günlerde, ‘Sizler, şunu-bunu, Peygamberi kabul etmeyeni cennete sokuyorsunuz” diye ısıtılarak yeniden “servis” yapılan bir konu var”

   Bu başlıktan sonra öyle güzel bir giriş yapılıyor ki zannedersiniz yazıyı bir Şeyhü’l İslam kaleme almış. Peygamberimize inanmayanların kesinlikle cennete giremeyeceği, aslında Muhammedün Resulüllah’ın da La ilahe illlah cümle-i tayyibesinde olduğu gibi ifadelerle tenkitlere cevap niteliğinde seyreden bir yazı… Ancak yazı ilerleyen satırlarda birden seyrini değiştiriyor…

   Anlayacağınız iş yine kalem ustalığı ve kelime kalabalığına getiriliyor…

   Yazının dördüncü maddesinde aynen şöyle diyor.. Gazetenin görüntüsü:

PEYGAMBERİ YANLIŞ TANISA BİLE!

   Gazetenin başlığını büyük puntolarla verdiği yazıyı kaleme alan şahıs konuyu bağlayıp fetvayı veriyor:

zaman gazetesi-zaman-zaman-gazete   “Günümüz dünyasının yarısı Allah Resulü’nü tanıyor, tanıyanların da yarısı yanlış tanımaktadır. Bunlar arasında herhangi birisi aklıyla Cenab-ı Mevla’nın varlık ve birliğine ulaşsa, ancak O’nun Peygamberi hakkında malumat sahibi olmadan vefat etse hüküm aynıdır”

Yazıya göre:

   Yani Yahudi Hıristiyan vb. de olsa bir insan sadece Allah var ve birdir diye bir düşünceye kapılsa… (ki bu gün böyle bir düşüncede olan kâfire rastlamak imkânsızdır. Çünkü misyonerler bütün dünyada kendi batıl ilah inançlarını yaymışlardır.)  Böyle bir düşünceye kapılsa ama Peygamberimizi yanlış tanıttıkları için ona küfretse, hakaret etse, Kur’an-ı Kerimi yalanlasa “Arapların çöl kanunu” dese bu adam cennete girebilirmiş!

   Yani bir insan Allah’ın varlığına ve birliğine inansa ama Peygamberimizi yanlış tanıdığı için onu yalanlasa, karikatürünü çizip hakaret etse yine de cennete girebilirmiş!

   Yani bir insan Allah’ın varlığına ve birliğine inansa ama öldükten sonra dirileceğine inanmasa veya öldükten sonra kedi, fare veya bir bitki gibi tekrar dünyaya geleceğine inansa yine cennetlikmiş!

   Yani bir adam Allah vardır ve birdir gibi bir düşünceye sahip olsa ama imkanı olduğu halde araştırmayıp Peygamberimize inanmadan, İslam dinine girmeden ölse cennetlikmiş!

   Peygamberimiz zamanında, özellikle Yahudiler Peygamberimizi kendi çocuklardan daha iyi tanıyorlardı. Bu hakikat ayet-i kerimede şöyle belirtiliyor:

  “Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı bile bile gerçeği gizlerler” (Bakara 146)

   Böyle olduğu halde Peygamberimiz Yahudi ve Hıristiyanları İslam dinine davet etmiş, Kur’an-ı kerimde de Peygamberi tanısa bile inanmayan, inkar eden ehli kitabın cehennemlik olduğu beyan edilmiştir.

   “Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.” (Beyyine 6)

   Yazar kendisi ile de çelişmektedir. Öncelikle verdiği misal “Peygamberin risaletine ulaşamayanlar” olduğu halde sonra işi Peygamberi tanıyanlara kadar getirmektedir.

HEZEYAN ÖTESİ BİR YAZI!

   Değerli Gönül Dostları! Öncelikle şunu beyan edelim ki, bir kişinin Allah vardır ve birdir demesi,  Peygamberimize ve getirdiğine iman şartı ile birlikte Müslüman olması gerekir. Yani burada asıl mesele Müslüman olmaktır. Çünkü müslüman olmayan kurtuluşa eremez.

   Dikkat ettiyseniz Kur’an-ı Kerimde çeşitli ayetleri bir araya getirdiğimizde Allah’a, Resulüne, meleklerine, kitaplarına ve diğer iman hususlarının inanmanın zaruriyetinden bahsedilirken kişinin, Allah katında kabul edilmesini ise MÜSLÜMAN olmasına yani İslam dinine girmesine bağlamıştır.

   “Şüphesiz ki Allah katında tek din İslam’dır…” (Al-i İmran 19)

 “Peki onlar, Allah’ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de istemese de- O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedirler.” (Al-i İmran 83)

   “Kim İslam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de hüsrana uğrayanlardandır.” (Al-i İmran 85)

   Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Necaşi ve diğer krallara yazdığı mektupta da “İslam Dinine” davet etmiştir:

   “Allah’ın kulu ve Rasûlü Muhammed’den, Bizans’ın Başı Herakliyus’a.  Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun… Bundan sonra ey kral, seni İslâmiyete davet ediyorum. Müslüman ol……”

    Görüldüğü üzere kişinin Allah’ın varlığını ve birliğini idrak etmesi yeterli olmuyor. Kişi İslam’a girmeden kurtulmuyor. İslam dinini çeşitli vasıtalarla bütün dünyanın tanıdığı şu dünyada böyle bir idrakin hiçbir değeri kalmıyor.

    “Allah, kimin göğsünü İslam’a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir” (Zümer 22) Diğerleri ise karanlıklar içerisindedir.

KELİME OYUNLARI İLE KANDIRMAYIN HALKI!

   Nedendir bilinmez cennet ve cehenneme kimin gireceği konusunu işledikleri zaman “fetret ehlini” (Allah’ın dininin ulaşmadığı insanlar) ileri sürerler ve öyle bir yazı kaleme alırlar ki, yukarıda gördüğünüz gibi kelime kalabalığında herkesi sokmuşlar cennete. Adama sormazlar mı: “Nedir bu fetret ehli ile işiniz?”

   Öyle ya adı üstünde fetret ehlidir ve Allahu Teala’nın dini ve Peygamberi o dönemde kendilerine ulaşmamıştır. Onların böyle bir fetvaya da amel edemeyecekleri için ihtiyacı yoktur. O halde nedir derdiniz?

   Derdiniz kafa karıştırmaktır…

   Allem edip kallem edip lafı fetret ehline getirip fetvayı verirsiniz:

   “Günümüz dünyasının yarısı Allah Resulü’nü tanıyor, tanıyanların da yarısı yanlış tanımaktadır. Bunlar arasında herhangi birisi aklıyla Cenab-ı Mevla’nın varlık ve birliğine ulaşsa, ancak O’nun Peygamberi hakkında malumat sahibi olmadan vefat etse hüküm aynıdır”

LA İLAHE İLLAH DİYEN CENNETE GİRER!

   Yazar daha fetret ehli konusunda bile fikir yürütmekten başka bir delil getiremese de bu hadisten yola çıkarak ağzındaki baklayı çıkarıyor: “Zaten Allah (Celle Celaluhu) bizi, ne cennetin ne de cehennemin kapısına bekçi tayin etmiştir! Aynı zamanda cennet, bize miras kalan üç dönümlük bir alan da değildir ki başkasının oraya girmesi bize tahsis edilen alanı daraltmış olsun! Bizim yapmamız gereken, bu işin hakikatini anlamaya çalışmak, ihtilaflı gibi duran yerleri te’vil ve mucibince amel etmektir.”

   Yazara sormazlar mı ki: “Cennete kimseyi sokmamak bize kalmadı da herkesi doldurmak, Allah’ın giremez dediğine de girer demek size mi kaldı?”

   Allah’ın dinini savunmayı “cennette yer kavgasına” çeken yazar bir de ihtilaflı(!) olan yerleri te’vil edip mucibince de amel edecekmiş… Sizin te’viliniz ancak bu kadar olur.

   Bir kere Peygamberimizin “La ilahe illallah diyen cennete girer” sözünün muhatabı kimdir bunu bilin. Peygamber Efendimiz bu hadis-i şerifi neden söylemiştir bunu bilin. Bunları bilmez iseniz, bilmediğinizin cahili olup konuyu ihtilafı zannedersiniz. Sonrada kendi yolunuza (size dayatılan diyalog oyununa) göre tevil edip hataya düşersiniz…

   Hadis-i şerif İslam’daki tevhid inancının ve imanın bir hulasası niteliğindedir. Bir kişi Allah’a ortak koşmadan “İhlas suresinin” manasında ifade edilen hakikat gibi temiz ve pak bir inanç ile ölürse, imanını bu halde muhafaza eder ve kurtarırsa cennete girer demektir. Yani hadis-i şerifin muhatapları Müslümanlardır. Bu konunun kaynağı olan ayet şudur:

   “Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını kesinlikle affetmez, şirk dışındaki günahları dilerse affeder. Kim Allah’a şirk koşarsa gerçekten büyük bir günah işleyerek iftirada bulunmuş olur.” (Nisa 4/48)

   Görüldüğü gibi hadis-i şerif ayeti tefsir, ayet de hadis-i şerifi teyit etmektedir.

   Sahabe-i kiram bu hususta Resulüllah Efendimize ısrarlı sorular yöneltmişler ve kesin cevaplar almışlardır. Mesela onlardan bir tanesi de şudur:

  Ebû Zer’den (Radıyallahü anh) anlatıyor:

   Rasûlullah’ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seilem) yanına geldim, üzerinde beyaz bir elbise vardı ve uyuyordu. Sonra konuşmak için tekrar geldim, yine uyuyordu. Bir müddet sonra tekrar geldim, baktım ki RasûluMah uyanmış, dizinin dibinde oturdum. Bana dedi ki:

   “Bir kul Allah’tan başka ilâh yoktur der ve bu iman ile ölürse kesinlikle cennete girer.”

Ben ona:

   “Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?” diye sordum.

Rasûlullah şöyle buyurdu:

   “Evet, zina etse de, hırsızlık yapsa da.,” (Müsned-i Ahmed)

   Bu müjdenin Müslümanlara olduğu aşikardır. Hadis-i şerifin ravisi devamla şöyle demektedir:

   “Daha sonra Hazreti Peygamber’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) huzurundan ayrıldık ki bunu insanlara müjdeleyelim. Yolda Ömer b. Hattab (Radıyallahü anh) karşımıza çıktı, (olayı öğrenince) bizi Rasûiullah’a geri getirdi ve i(Ey Allah’ın Rasûlü! Buyurduğunuz müjdeli haber insanlara duyurulduğu takdirde buna güvenirler (de ibadeti azaltabilirler), ” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sükût etti (bir şey demedi).

   Bu hadis-i şerife göre bir mümin ne kadar günahkâr olsa da şirk bulaşmamış bir iman ile ölmesi halinde cennete girecektir. İşlediği günahları kabir, mahşer gibi sıkıntılar temizlemedi ise (Allah’ın rahmeti ile affettikleri hariç) cehennemde yanacak ve nihayetinde muhakkak cennete girecektir. Yine bu konuyu izah eden bir haidis-i şerif şöyledir:

   “Kalbinde bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır (yâni iman) bulunduğu halde “lâ ilahe illallah diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde bir buğday (tanesi) ağırlığınca iman bulunduğu halde “Lâ ilahe illallah” diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre ağırlığı kadar hayır iman bulunup da “Lâ ilahe illallah” diyen herkes de cehennemden çıkacaktır.” (ibni Mace, Zühd)

   Bu manayı destekleyen başka bir hadis-i şerif şöyledir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şirk üzere ölmeyen ve kalbinde zerre kadar imanı olan Müslümanlara şefaat edecektir.

   Bize Ebû Bekr ibnu Ayyaş tahdîs etti ki, Humeyd et-Tavîl şöyle demiştir: Ben Enes(ibn Mâlik) ten işittim, şöyle dedi: Ben Peygamber(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den işittim, şöyle buyuruyordu: “Kıyamet günü olduğunda (Allah tarafından) umûmî şefaate ben me’mûr edilirim.

Ben:

– Yâ Rabbi, kalbinde hardal tanesi kadar îmânı olanları cen­nete koy! diye niyaz ederim.

Bunlar cennete girerler. Sonra ben:

– Yâ Rabbi, kalbinde hardal tanesinden daha az îmânı olanları da cennete koy! diye şefaat ederim”.

   Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere “La ilahe illallah diyen cennete girer” hadis-i şerifi Müslümanları muhatap almaktadır. Sahabe, tabiin, muhaddisler, müfessirler bundan başka bir mana çıkarmamışlardır.

   Yazar devamla şöyle diyor: “Zira söylemediği bir beyanı Allah Resulüne izafe ederek hakkında hadis uydurmak ne ise O’nun beyan buyurduklarını da yok saymak aynı şeydir”

   Peygamberimizin söylemediği bir hadisi uydurmak çok büyük günah da, o hadisi kendi keyfinize göre yorumlayıp kafirlere uyarlamak günah değil mi? Bir de sanki bu hadis iddialarına delilmiş gibi “yok saymanın” da büyük bir vebal olacağını söylüyor.

DİYALOG OYUNU DEVAM EDİYOR…

   Evet, biz bütün bu kelime oyunları arasında dayatılan “Müslüman olmayanlar da cennete girer” mesajından anlıyoruz ki, bunlar “dinler arası diyalog” oyununa devam ediyorlar. Başlattıkları ihaneti görmezden geliyor, kendilerini Peygamberimizi tanıtan gönüllüler gibi lanse ediyorlar. Halbuki dinler arası diyaloğun amacının Müslümanlaştırmak olmadığını herkes biliyor..

   Fıkıh üstadı olarak kabul ettiğiniz ve Abant Plaformunda alkış tuttuğunuz konuşmasında Hayrettin Karaman ne demişti:

   “Bütün insanların Müslüman olmaları’ dinin, Kur’ân’ın hedefi değildir.” (Polemik Değil Diyalog, s. 41);
   “Müslümanların çoğu ‘Peygamberin, bütün din sâliklerini İslâm’a çağırdığına’ inanırlar”(Polemik Değil Diyalog, s. 35);
   “Peygamberimiz ‘Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor, ‘Hıristiyaanlar mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor.”(Polemik Değil Diyalog, s. 35);
   “Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı” (Polemik Değil Diyalog, s. 36);
   “Kur’ân-ı Kerîm’de Ehl-i Kitab’la ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah’a iman, âhirete iman ve amel-i salihdir. Kur’ân birçok âyette bunu söylüyor; yani ‘Peygambere iman edin’ demiyor.” (Polemik Değil Diyalog, s. 37);

www.ihvanlar.net

   Diyalog toplantılarında ne oluyor? Bakın bir misal: OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

   Diyaloğun sonucu nedir? İŞTE VİDEOSU:

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=zfUJoN4uhW0?rel=0]

PAYLAŞ