Mahmud Sami Ramazanoğlu (Sami Efendi) – (1892-1984)

   Mahmud Sami Efendi, 1892 yılında Adana’da doğmuştur. Hukuk Fakültesini birincilikle bitiren Mahmut Sami Ramazanoğlu, çevresinde hakkaniyetli ve adilane yapısı ile tanınmıştır. Madde aleminden mana alemine duyduğu yakın ilgi onu tasavvufa yöneltmiş ve ilk olarak Gümüşhaneli Dergahı’nda daha sonra da Kelami Dergahı’nda bulunmuşlardır. Buradaki hocası, dergahın şeyhi Erbilli Esad Efendidir. Onun vesilesi ile maneviyat aleminde kısa zamanda büyük aşamalar kat etmiştir. Daha sonra Adana’da tebliğ görevine başlamıştır. Hayatı aralıksız hizmetle geçen, pek çok değerli talebe yetiştirmiş ve çok sayıda insanın Kuran ahlakını tanımasına vesile olmuş olan Mahmut Sami Efendi, 12 Şubat 1984 günü vefat ederek Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.

 Allah ve Resulüne Olan Sevgisi, Kuran’a Duyduğu Hürmeti
   Mahmut Sami Efendi’nin ayet ve hadisleri kaynak alarak yaptığı sohbetleri, Peygamberimiz (sav)in, diğer peygamberlerin, sahabenin ve onların yolunda olan İslam büyüklerinin hayatlarıyla süslenmiştir. Bütün bunları doyumsuz bir manevi zevkle anlatırken, her haliyle de Peygamberimiz (sav)in ahlakının örneklerini sergilemiştir.
Sohbetlerinde sık sık edep konusunun üzerinde duran Sami Efendi, Kuran’a büyük bir hürmet gösterirdi. Sohbetleri daima Allah’a hamd ederek, Peygamberimiz (sav)’e salat-ü selam getirerek başlar, Kuran okunarak sona ererdi.
İnsanlara din ahlakını tebliğ ederken Peygamberimiz (sav)’i kendisine örnek alırdı. Peygamber Efendimiz (sav) gibi, kimsenin kusurunu yüzüne vurmaz, hatalarından dolayı insanlara olumsuz tavır göstermez, şahsıyla ilgili sebeplerden dolayı kızmazdı.

   Hiç kimseye, açıkça şunu yap, bunu yapma gibi emirler vermez, bunları dolaylı olarak ve adaba uygun olacak şekilde anlatmaya çalışırdı. Sohbetleri çok samimi ve içten bir atmosferde geçerdi.
”Ya hayır söyle, ya sus!” hadis-i şerifini dikkate alarak, mecbur kalmazsa konuşmazdı. Sessiz kaldığı bu zamanlarda daima Allah’ı anmakla ve tefekkür etmekle meşgul olurdu.

Mahmut Sami Efendi’nin Nasihatları
   Mahmut Sami Efendi, talebelerine birçok konuda nasihat vermişlerdir. Ancak, üzerinde en çok durduğu konulardan biri insanın nefsiyle mücadele etmesi gerektiği olmuştur. Bu konudaki sözlerini şöyle örneklendirmek mümkündür:
İnsanın bir sureti, bir de sıreti vardır. İnsan sıretiyle, kalbiyle insandır. Kalıbıyla değil. İnsan kalıb olarak ahsen-i takvim (en güzel biçimde) olarak yaratılmıştır. Ama bu ahsen-i takvim oluşu kalbinin ihyasına bağlıdır. Kalbin ihyası (dirilmesi) da nefsin ölümüne (terbiyesine) bağlıdır.

 İnsanları sürekli Allah’a yöneltmeye çalışan Hoca Efendi, yalnızca Allah’tan yardım dilemek gerektiğini şöyle anlatmışlardır:
   Binâenaleyh, bütün işlerinizde Allah-u Teâlâ’dan yardım talep edin. Zirâ düşmanların şerrini sizden defedecek O’dur. Ondan gayrı bir Mevlâ yoktur. İtâat ile murad, onlarla müşâveredir. Ve sâir husûsâtta (diğer hususlarda) emirlerine itâattır. Ayetteki hüsran, dünyâ ve ahirete şâmildir (geçerlidir). Dünyâda hüsrân; kâfirlere itâat ve tezellül (aşağılanmak) ve düşmana arz-ı ihtiyâç etmek (ihtiyaç duymak) gibi şeylerdir. Düşmana boyun eğmek, envâ-ı zilleti câmi (bütün aşağılanma)dir. Ahirette hüsran; cehheneme girmek ve cennetten mahrûm olmaktır.

Hoca Efendi insanları şu sözleriyle Allah’a şükretmeye çağırmıştır:
   Bir insan bir kula hizmet ediyor, mukabilinde ücretini, mükâfatını alıyor. Şu halde mahlûkattan mükâfat alınırsa Cenâb-ı Hakk için çalışan acaba mükafatsız mı kalır? Bir kimse bir kuldan müteaddid (çok) defalar ihsân görürse ona dâima minnettâr kalır. Ve hatırından çıkarmaz. Şu halde Cenâb-ı Hakk’ın binlerce ni’metini gördük, şükretmek lâzımdır. Tefekkür edilmezse küfrân-ı ni’met (nimet inkar) edilmiş olur.

   Mahmud Sami Hoca Efendi bir sözlerinde dünyanın geçiciliğine ve ahiretin varlığına dikkat çekerlerken boş zaman geçirmemeleri için inananları şöyle uyarmışlardır:
“O halde, akıllı kimseye yakışan odur ki: İyi insanlarla sohbeti tercih etsin, gece ve gündüz âhirete hazırlansın, mal ve makama aldanmasın ve uzun uzun emellerle Allah’tan uzaklaşmasın. Zirâ dünyâ fânidir (geçicidir) ve dünya üzerindeki herkes de fânidir. Öyle ise her an ve her zaman Allah’tan korkunuz”.

Eserleri :
1. Hazreti İbrahim (AS)
2. Hazreti Yusuf (AS)
3. Yunus ve Hud Sureleri Tefsiri
4. Bedir Gazvesi ve Enfal S.
5. Uhud Gazvesi
6. Tebük Gazvesi
7. Hazreti Ebu Bekir (RA)
8. Hazreti Ömer (RA)
9. Hazreti Osman (RA)
10. Hazreti Ali (RA)
11. Hazreti Halid İbni Velid (RA)
12. Ashab-ı Kiram (RA) (1-2)
13. Musâhabe ( 1-6)
14. Mükerrem İnsan
15. Fatiha Suresi Tefsiri
16. Bakara Suresi Tefsiri
17. Dualar ve Zikirler.
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 03. sayı (Eylül 2004) 46. sayfada yayınlanmıştır.

PAYLAŞ