AŞURA GÜNÜ VE KERBELA

   Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin büyük müjdeler verdiği bir aydır. Bu ayın AŞURA günü olarak isimlendirilen 10. gününde bir takım önemli hadiseler cerayan etmiştir. O hadiseler kitaplarda şöyle sıralanmıştır:

Hazreti Âdem Aleyhisselam’ın tövbesinin kabûl edilmiştir. 
Hazreti. Nuh Aleyhisselam’ın gemisi Cudi Dağının üzerine demirlemiştir.
Hazreti Yûnus Aleyhisselam’ın balığın karnından çıkması, 
Hazreti İbrahim Aleyhisselam’ın dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması 
Hazreti İdris Aleyhisselam’ın göğe çıkarılması, 
Hazreti Süleyman Aleyhisselam’a saltanat verilmesi, 
Hazreti Yakub’un oğlu Hazreti Yusuf Aleyhisselam’a kavuşması, gözlerinin görmeye başlaması, Hazreti Yusuf’un kuyudan çıkması  
Hazreti Eyyûb’un hastalıktan kurtulması, 
Hazreti Musa’nın Kızıldeniz’i geçmesi ve Firavun ordusu ile birlikte helak olması, 
Hazreti İsâ’nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşure günü oldu. 
Hazreti Musa Aleyhisselam’ın Firavun’un şerrinden kurtulması 
Hazreti Hüseyin Radıyallahu anh’ın şehid edilmesi 
Kıyâmetin kopması da Aşûre günü olacaktır.
Hazret Aişe’nin belirttiğine göre, Kabe’nin örtüsü daha önceleri Aşura gününde değiştirilirdi.
  Ayrıca Allah’u Teala (Celle Celaluhu)nun yerleri ve gökleri yaratması, dağları ve denizleri yaratması, Levhi ve kalemi yaratması, Hazreti Adem ile Hazreti Havva’yı yaratması, Cenneti yaratması ve Hazreti Adem Aleyhisselam’ı cennete koyması aşura gününe denk gelmektedir.

KERBELA OLAYI VE MUHARREM

   Allah’u Teala’nın bir hikmeti ve takdiridir ki, Peygamber Efendimizin iki gülünden biri olan Hazreti Hüseyin (Radıyallahu anh) Efendimiz de bu günde şehit edilmiş ve Kerbela olayı vuku bulmuştur.

   Ancak Muharrem ayının bu önemli günü nedense Hazreti Hüseyin’in şehid edilmesine bağlayıp, matem günü olarak anmak ülkemizde de yaygın hale getirilmeye çalışılıyor. Halbuki yukarıda gördüğünüz gibi çeşitli Peygamberler Allah’ın rahmetine bu günde kavuşmuştur. Zaten peygamber Efendimiz de bildiğiniz gibi Musa Aleyhisselam’ın Firavun’un şerrinden kurtulması nedeni ile Muharremin 10. gününe ayrıca önem vermiş, Ramazan orucu farz olana kadar bu günde oruç tutulmuş. Hatta Yahudiler de bu gün oruç tutuyor diye, onlara muhalefet olması içn bir gün öncesinin veya sonrasının da tutulmasını emretmiştir.

   Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, bu gün bir matem ve yas günü değildir. Zaten İslam’da yas yoktur:

   Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in zevcesi Ümmü Habîbe radıyallahu anhâ’nın babası Ebû Süfyân İbni Harb vefat ettiğinde Ümmü Habîbe’nin yanına gitmiştim. Ümmü Habîbe, içinde safran veya başka bir şey bulunan güzel bir koku istedi. Bu kokudan önce bir câriyeye sonra kendi yanaklarına sürdü. Daha sonra şöyle dedi:

   Allah’a yemin ederim ki, benim kokuya hiç ihtiyacım yok; şu kadar var ki, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in minberde şöyle buyurduğunu duydum:

   “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının ölü için üç günden fazla yas tutması helâl değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutabilir.” Hadisi rivayet eden Zeyneb Binti Ebû Seleme der ki:

   Daha sonra ben, kardeşi vefat ettiğinde Zeyneb Binti Cahş radıyallahu anhâ’nın yanına da gitmiştim. O da koku isteyip süründü ve sonra şöyle dedi:

   Allah’a yemin ederim ki, benim koku sürünmeye ihtiyacım yok; ancak ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim:

“Allah’ ve âhiret gününe iman eden bir kadının ölü için üç günden fazla yas tutması helâl değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutabilir.”[Buhârî, Cenâiz 31, Talâk 46; Müslim, Talâk 58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Talâk 43, 46; Tirmizî, Talâk 18; Nesâî, Talâk 55, 58, 59; İbni Mâce, Talâk 35.]

   Kişinin bir yakını öldüğünde üç gün üzülüp yas tutması mübah sayılmıştır. Bir kadının kocası öldüğünde ise dört ay on gün iddet süresi beklemesi gerekir, bu süre zarfında süslenme, koku sürünme, sürme çekme, kına yakma gibi makyaj işlerini terk eder.

   Hayat arkadaşından ayrılan bir kadının bu kadar süre içerisinde süslenmesi kadar çirkin ve şuursuz bir hal tasavvur olunamaz. Kadının bu yas ve üzüntü hali hem hayat arkadaşının hatırasına hürmet, hem de kocasının hayatta olan aile fertlerine karşı bir saygı ifadesidir. Aynı zamanda bu süre kadının eski kocasından hamile olup olmadığının belirlenme süresidir. Bu süre içerisinde başka bir erkekle o kadın evlenemez.

İSLAM’DA OLMAYAN ŞEYLER

   Şimdi bazı saptırılmış mezhepler, maalesef bu günü matem ve yas olarak kutlarlar ve kendilerine türlü türlü işkenceler yaparlar. Bu, Resulüllah’ın ve O’nun torunu Hazreti Hüseyin (Radıyallahu anh) ın yolu değildir. Hazreti Hüseyin (Radıyallahu anh) nice şehadetler görmüştür ama böyle yas tutuğu vaki değildir. Şimdi bu insanlara ne oluyor ki, kendilerini parçalıyorlar? Hem şehadet sevinilmesi gereken bir durumdur. Çünkü şehitlik bir Müslüman’ın ulaşacağı en yüce makamdır.

   Yani anlatmak istediğimiz şudur: Bir Müslüman, Hazreti Hüseyin (Radıyallahu Anh)ın şehit edilmesine üzülebilir, hüzünlenebilir. Bu Ehli beyt sevgisinden gelir. Ancak bu günü matem günü, yas günü olarak kutlamak ve bedenine eziyet etmek İslam’da yoktur.

   Gördüğünüz görüntüler, İran’dan iki kare. Böyle niceleri var. Kendilerini zincirleyenler, kesenler vs.. Bunların hepsi sapıklıktır, İslamiyette yeri yoktur.

   Bu ümmet Hazreti Hamza (Radıyallahu Anh) gibi şehitlerin efendisini, Hazreti Ömer (Radıyallahu anh) gibi adalet güneşini, hazreti Osman gibi Kur’an aşığını ve iki nur sahibini, Hazreti Ali (Radıyallahu anh) gibi Allah’ın kılıcını şehit vermiştir. Peygamber Efendimiz dahi yedirilen etten zehirlendiği için şehittir ki şehitlerin seyididir.

   Eğer yas tutulması gereken biri varsa o da kainatın Efendisi Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dir. Ancak dediğimiz gibi İslam’da yas tutmak yoktur.

HAZRETİ MUAVİYE RADIYALLAHU ANH’I İLİŞKİLENDİRME

   Bir çok yerde verilen konferanslarda Kerbela olayı anlatılırken cahillikten veya kasıttan olsa gerek vahiy katibi Hareti Muaeviye (Radıyallahu anh)ı bu olaya karıştırma derdine düşüyorlar. Bu o sahabeye çok büyük bir iftira ve haksızlıktır. Çünkü kişi, çocuğunun yaptığı işlerden sorumlu değildir.

SEVİNÇ VE HUZUR İLE İHYA EDİN

   Konuyu özetlersek bu ay hicret ayıdır. İslam’ın devletine kavuştuğu aydır. Şeriatın hâkim olduğu bir aydır. Bu gün, Müslümanların, İslam devletine kavuşmak ve diğer Peygamberlerin zafere ulaşması nedeniyle sevinç günüdür. Mutlu olunması gereken bir gündür. Şükür için oruç tutulması gereken bir gündür.

   “Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” (Tirmizi, Savm: 47)

   Bakınız Peygamberimiz ne buyuruyor: “Kim Aşura günü ehline ikramda bulunursa Allah’u Teâlâ senin diğer günlerinde de ona ikramda bulunur.” (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2:116.)

   Demek ki bu gün yas ve matem günü değil, adeta bir bayram günüdür… Orucumzu tutarak, ü’minlere selam vererek, bir ilim meclisine katılarak bu günü ihya edelim…

www.ismailaga.info

PAYLAŞ