Tarikata şirk diyenlerin getirdiği delillerinin izahı

   Tarihte tasavvuf erbabı ile zahiri ilimlerle meşgul olanların ihtilafına hep şahit olmuşuz, okumuşuzdur. Bu alanda ilmi tartışmalar hep olmuştr. Ancak bu günün inkarcıları bu tartışmaları gerçeği bulmak amacıyla değil, hakikatleri gizlemek amacıyla yapmaktadırlar. Ve bu uğurda ayeti kerimelerin manasını değiştirmekten, yanlış tevil etmekten kaçınmamaktadırlar. Kur’an-ı kerimdeki puta tapan müşriklere hitap eden ayetleri bir iki kelimenin yerini ve manasını değiştirerek mutasavvıflar için kullanıp onları şirk ile suçlamaktadırlar. Müslümanlarda maalesef tefsir ve meal ilmine sahip olmadığından, bilmediğinden ve araştırmadığından böyle kişiler sebebiyle Müslüman kardeşini şirk ile suçlayabilmekte, büyük bir günaha düşebilmektedir. Bu yazımızda, kendilerince delil aldıkları bazı ayet-i kerimeleri sizlerle birlikte inceleyeceğiz.

ZÜMER SURESİ 3. AYETİ KERİMESİ
    Ayet-i Kerimenin ilgili kısmının kelime kelime manası şöyle:

وَالَّذِينَ Öyle kimseler ki
اتَّخَذُوا Edindiler
مِنْ دُونِهِ    O’ndan (Allah’tan) başka
أَوْلِيَاءَ Yardımcılar, dostlar
  مَانَعْبُدُهُمْ  (Derler ki) Biz ibadet etmiyoruz
إِلَّا Ancak (şunun için ibadet ediyoruz)
لِيُقَرِّبُونَا Bizi yakınlaştırsın için
إِلَى اللَّهِ Allah’a

زُلْفَى Tam bir yakınlıkla

   Toplu manası şöyle: “Allah’tan başka yardımcı (dost) edinenler (Derler ki) biz bunlara ancak bizi Allah’a tam bir yakınlıkla yaklaştırsınlar için ibadet ediyoruz”

   İnkarcılar ise şöyle meal vermektedirler: “Biz onlara tapmıyoruz, bizi Allah’a yakınlaştıracağına inanıyoruz”

   İnkarcıların verdiği manaya göre müşrikler puta tapmıyor, Allah’a yaklaştıracağına inanıyor. Bu nedenle bir mutasavvıf “biz mürşide tapmıyoruz, vesile Ediniyoruz” dediği zaman yanlış mana verdiği bu ayeti sözde delil olarak getiriyor: “İşte müşriklerde tapmıyor ama yaklaştıracağına inanıyorlar” diyorlar.

   Dediğimiz gibi eğer siz bir iki kelime ile oynarsanız bilmeyen insanlara dolma gibi yutturursunuz.

   Değerli kardeşlerimiz ayeti kerimedeki “İlla” istisna edatıdır. Olumsuzlukla başlayan bir fiilden sonra geldiği zaman olumluya çevirir ve tekid eder, manayı kuvvetlendirir.

   Yani “biz ancak ve ancak yaklaştırsınlar için ibadet ediyoruz” demektir.

   Bu ayeti kerimeye aynı manayı ifade etmesi bakımından başka örnekler verilebilir.
    “Ve ma erselna ke İlla mübeşşiran ve nezira” Biz seni ancak müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik. (İsra 105)

   Bu ayette de önce “biz seni göndermedik” buyurduktan sonra manayı kuvvetlendirmek için “illa” gelmiş ve mana: “Biz seni ancak müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik” olmuştur. İnkarcıların yukarıdaki ayete verdiği manadan yola çıkarak mana verirsek: “Biz seni göndermedik, müjdeleyici ve korkutucusun” gibi ilmi olmayan saçma bir mana çıkar ortaya.

   Başka bir ayette de: “Ve ma erselna ke İLLA rahmetnen lil alemin” Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya 107)

   Zümer Suresinin 3. Ayeti bütün meallerde de olması gereken şekliyle geçmektedir. Birkaç misal verecek olursak:
 Diyanet meali: O’nu bırakıp da putlardan dostlar edinenler: “Onlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” derler.

   Elmalılı Hamdi Yazır: “O’ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: “Biz onlara sadece bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.”

   Hasan Basri Çantay: “Onu bırakıb da kendilerine bir takım dostlar edinenler (derler ki:) «Biz, bunlara ancak bizi Allaha daha fazla yaklaşdırsınlar diye tapıyoruz»

   Bütün bunlar gösteriyor ki Zümer Suresi 3. Ayetin manası şöyledir: “Biz ancak (o yardımcılara) bizi Allah’a yakınlaştırsın diye tapıyoruz.”

   Yani bu ayeti kerime, taptığı şeyi, kendisini Allah’a yakınlaştırsın diye kullananları beyan etmektedir. Dolayısıyla bu ayeti şeyh ve mürit ilişkisine delil olarak getirmek akıl ve mantık dışıdır. Çünkü tarikatta şeyhe tapmak, taparak vesile edinmek söz konusu değildir.

MERYEM SURESİ 81. AYETİ KERİME

   “Onlar kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah’ı bırakarak tanrılar edindiler.” Bu ayeti kerime de aynı şekilde Allah’ı bırakıp başka başka tanrılara tapanlar hakkındadır. Yukarıda dediğimiz gibi tasavvufta tapmak söz konusu olmadığı gibi, Allah’ı bırakmak değil ona ulaşmak vardır.

   Tevbe 3, Yunus 18, Yasin 23, Yasin 74. Gibi ayeti kerimeler hep aynı şeye işaret etmektedir. Allah’ı bırakıp, başka ilahlar edinenleri, Allah’tan başka tanrı olarak gördükleri şeye tapanları hedef almaktadır.

   Tasavvufta ise şeyhe tapınmak diye bir şey söz konusu değildir. Bunu en az bizim kadar inkarcılar da biliyorlar.

TASAVVUFU İNKÂR ETMEK İÇİN
    Bütün bunlardan şunu anlıyoruz: Tasavvuf inkârcıları sırf tasavvufu inkâr etmek için Kur’an-ı Kerimde puta ve başka başka tanrılara tapanlar hakkında inen ayeti kerimeleri tasavvuf için kullanıyorlar.

   O halde bu insanların ruh halini beyan eden iki seçenek var. Birincisi ya çok cahiller, bilmiyorlar ve öyle zannediyorlar. İkincisi ise hakikati bildikleri halde gizliyorlar.

   Her iki halde de Müslümanları “şirk” ile itham ederek “müşrik” ilan etmek bunu yapanın kendi aleyhine döner. Çünkü tekfir edilen kişi kâfir değilse tekfir edenin imanı tehlikeye girer. Ve iftira etmiş olduğundan ayrı bir vebali yüklenmiş olur.

ŞEYHLERİ KARALAYIP KENDİ OTORİTELERİNİ KURUYORLAR
Tasavvufu inkâr edip, tarikat ehlini şirk ile suçlayanlar nedense kendilerinin çok aydın olduğunu ileri sürerler. Bu kişiler geçmiş müctehidleri de beğenmeyip kendilerini zamanın müctehidi ilan ederler.

   Amaçları, İslamın özünün bu güne kadar muhafaza edilmesini sağlayan, Resulüllah’ın sünnetini ihya eden mürşitleri etkisiz hale getirmektir. Bunu yaptıkları zaman aldatma sahasının genişleyeceğini bildikleri için 10 cümlelerinden birisi tasavvuf inkârına dayanır. Kitaplarında sözü dolandırır, evirip çevirir tarikata getirir ve nihayetinde tasavvuf ehlini şirk ile suçlarlar.

   Bu gün Türkiye’de, Arabistan’ın Vehhabi vakıflarının maddi desteği ile işini yürüten bazı vakıflar bu işi ele almış durumdadırlar. Bu vakıfların kuruluş amacı Türkiye’de tasavvuf düşmanlığını, vehhabinin inanç felsefesini (belli etmeden) yaymak, insanların zihinlerine Osmanlı ve Osmanlı’da yaşamış önemli şahsiyetler hakkında düşmanlık tohumu ekmektir. Bundan başka Abdulvehhab’ın yapamadığı Dinde Reformu yapmalarını sağlamak, “dini yeniden yorumlama” adı altında hadis-i şerifleri ve ayeti kerimeleri hiçbir sebebe dayanmaksızın kendi kafalarına göre yorumlamaktır.

   Allah’u Tela Ümmeti Muhammedi şerlerinden muhafaza eylesin…

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ