Sitemizde Efendi Hazretlerimizin yaşadığı bir hatırayı paylaşmamızın (burdan okuyabilirsiniz) ardından analiz merkezi adındaki bir sitede bu keramete ayetlerle destek verilerek sözde reddiye yapılmış. Ancak cahillikleri sebebiyle Kur’an ile çeliştiklerinden haberleri yok. Şöyle diyorlar:
“Buna göre ‘Allah’ın Dostu’ tabir edilen bir sınıf için zaman ve mekan kavramı ortadan kalkıyor. Bu kişilerin uykularında bile cephelere gittikleri, fakirleri doyurdukları, insanların isteklerini Allah’a bildirdikleri gibi hurafeler gerçekmişgibi anlatılarak, cemaate saf ve herşeyden habersiz insanların katılımı sağlanmaya çalışılıyor.“
ZAMAN VE MEKAN KAVRAMININ ORTADAN KALKMASI
Bu insanlar Kur’an-ı Kerimden habersiz oldukları için kopyala yapıştır yaptıkları bir iki ayet ile reddiye yapacaklarını, akıl yürüterek sonuca ulaşabileceklerini zannediyorlar.
Bakın Kur’an-ı Kerim, Allah dostlarının, salih kullarının kerametini açıkça nasıl ifade ediyor:
Süleyman Aleyhisselam’ın vezirine dair gelen ilahi haberdir. Şöyle ki o, (Seba melikesi) Belkıs’ın tahtını uzak mesafeden kısa bir zaman içerisinde getirmiştir. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:
”Ben, gözünü yumup açmadan önce onu sana getiririm, dedi. Bir de Süleyman (Aleyhisselam) o nu yanında hazır görünce:’Bu Rabbimin lutfundan doğan bir şeydir”… dedi”(Neml 40)
Ayette geçen hadise Süleyman (Aleyhisselam) ın, Belkıs’ın tahtını kimin daha çabuk getireceği sorusu ile başlamıştır. Kuranda geçen anlatımıyla bir cin ”Ben makamınızdan kalkmadan getiririm” dedi. Süleyman (Aleyhisselam) ise sabah oturduğu makamından devlet işlerini halledip öğlene dopru kalkardı. Bunun geç olacağını düşünerek kabul etmedi.
Yine Kuran’da buyrulduğu üzere ‘onlardan ilim sahibi Ben, gözünü yumup açmadan önce onu sana getiririm.” dedi. Kuran’da geçen bu ilim sahibi ise Süleyman (Aleyhisselam)’ın kâtibi idi.
Peygamber, cin, melek olmayan ancak Allah’ın salih bir kulu olan bir insandan meydana gelen bu hal bir keramettir.
Gördüğünüz gibi ayet-i kerime salih bir kulun zaman ve mekan kavramını altüst ederek nasıl bir fiil gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Kerameti inkar edenlerin düştüğü sapkınlık, bu hadisleri de inkar etmeye yöneltiyor.
ZÜMER SURESİ 3
Allah dostlarına saldırmak için hemen Zümer Suresi 3. ayeti kopyalayıp yapıştırıyorlar. Kur’an-ı Kerimi sözde biliyorlar ya. Sitede şöyle diyor:
“Evliya’nın bir ‘marka ve mitoloji unsuru’ olduğu toplumlarda bu tip akla ve dine aykırı sözler hemen müşteri bulurken, Kur’an’la tanışmış insanlar içinse Zümer Suresi 3.ayet başta olmak üzere pek çok ayete göre bu tip bir uydurma ‘Cahiliye İnanışı’ olarak tespit ediliyor.
İyi bilin ki halîs/saf/katıksız din Allah’ındır.
O’nun berisinden (Allah’a yakın olduğu vehmiyle) evliya’ya tutunanlarsa şöyle demektedirler:
“Biz onlara İbadet etmiyoruz, ancak bizi Allaha yaklaştırsınlar diye (böyle inanıyoruz)”
Şüphesiz Allah, onların aralarında ihtilâf edip durdukları şeyde hükmünü verecek!
Her halde Allah, yalancı ve nankör olan kimseyi doğru yola çıkarmaz!“
AYETİN GERÇEK MANASI
Kur’anla tanış mış olanlar hemen Zümer’den buluyorlarmış işi. Ayetin manası yukarıda geçtiği gibi: “Biz onlara İbadet etmiyoruz, ancak bizi Allaha yaklaştırsınlar diye (böyle inanıyoruz)” değildir.
Ayetin manası şudur: “Onu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar”
Bakın inkarcı zihniyet iki kelimeyi çarpıtarak sonuca varmaya çalışıyor. Halbuki Ayette putperest müşriklerin halleri beyan ediliyor. Ve “taptıklarının” altı çiziliyor.
Mürid ve mürşid arasında üst derecede muhabbet olmasına karşılık bir tapma, tapınma söz konusu olmadığından bu iddiaları da boşa çıkıyor.
Demek ki aslında kendileri bilgisiz insanları inkara sürüklemenin derdine düşümşler!
İnsanları bu güne kadar hakka yönelten, batılın karşısında, reformistlerin karşısında insanları İslamiyetin hakikatine çağıran Allah dostlarına karşı olan güveni ve sevgiyi yıkmaya çalışıyorlar. Halbuki yaşadıkları toprakları da tarihte var olan Allah dostlarına, tarikat şeyhlerine borçlular.
wwww.ismailaga.info