Ramazan Hilalinin Gözetlenmesi ve Görülmesi

Oruç tutmaya mükellef her insanın, ramazan ayını oruçlu geçirmesi farzdır. Ramazan orucu İslâmın beş şartından biri olup, Ramazan ayına özeldir. Bu nedenle Ramazan ayının başladığının tespiti gereklidir. Ra-mazan ayının başladığının tespiti, Ramazan hilalinin görülmesidir.
Ramazan ayı kameri aylardandır. Kameri aylar, yirmi dokuz veya otuz gün olur. Her kameri ayın başlangıcı, ya hilalin görülmesiyle, ya da bir önceki ayın otuza tamamlanmasıyla tespit edilir.

Bu farz ibadete başlanabilmesi için şart olan hilali araştırma görevi, farz-ı kifaye olup, kimi insanların yapmaları ile diğer insanlardan bu yükümlülük düşer.
Hilal görüldüğü zaman, “hilal, hilal!” diye seslenme gibi cahiliye geleneklerinden sakınıp, tekbir ve tehlil getirerek dua edilmelidir.
Hilalin zamanı ve yeri: Ramazan hilali, Şaban ayının son günü akşamı, güneş batımından hemen sonra, güneşin battığı yönde görülür. Böylece Şaban ayının yirmi dokuzuncu günü akşamı, hilal gözetlenir. Hilal görülürse, ertesi gün oruca başlanır. Hava bulutlu ve kapalı olup hilal görülemezse, Şaban ayı otuza tamamlanır ve bir sonraki gün oruca başlanır. Bu sebeple Şaban ayının hilalini de, Recep ayından gözetlemek gereklidir. Şaban ayının kaç gün olduğu daha iyi anlaşılmış olur. Ramazan ayının yirmi dokuzuncu gecesi de, Şevval ayının hilali gözetlenir. Görülürse, ertesi gün bayram yapılır. Görülemezse, Ramazan otuza tamamlanır.

Hilalin görülme vakti: Hilalin güneşin batımından hemen sonra, güneşin battığı yerde görülmesi doğru kabul edilir. Gündüz vakti görülen hilalle, ne oruca başlanılır, ne de bayram yapılır. Çünkü gündüz görünen hilal, gelecek geceye aittir.

Hilalin değişik bölgelerde görülmesi: Hilalin ayrı bölgelerde görülmesine itibar olunmaz. Hilalin bir yerde görülmesi halinde, diğer bölgelerdeki Müslümanlar da buna uyar. Çünkü “Ramazan hilalini görünce oruç tutunuz” hadisindeki oruca başlama şartı olan hilalin görülmesi gerçekleşmiş olmaktadır. Fakat bazı Hanefi fıkıh âlimleri, birbirinden uzak bölgelerde hilalin ayrı zaman ve gecelerde görülebileceğini kabul etmişlerdir. Buna göre, her bölge hilali görme ve ona göre hareket etmede serbesttir. Başka bir bölgede görülen hilalle amel etmeleri şart değildir. Bunun için bölgeler arası uzaklığın en az “120 km” olması gerektiğini unutmamak lazımdır. Bu sebeple birbirine yakın bölgelerden birinde hilalin görülmesi ile diğerinde de görülmüş kabul edilir.

Hilali görme: Hava bulutlu veya kapalı ise, Ramazan ayının başlaması için Müslüman, akıllı, adil, ergenlik çağına girmiş herhangi bir kimsenin (kadın-erkek) hilali görmesi yeterli sayılmıştır. Hilali gören kişi, hemen o gece ilgili makama veya yoksa halkın toplu bulunduğu bir yere gidip, hilali gördüğünü duyurmalıdır. Eğer bu kimsenin şahitliği kabul edilmezse, yine de hilali gören kişinin oruç tutması gerekir. Tutmazsa, kaza etmelidir. Hava açık ise, güvenilir kalabalık bir topluluğun veya en az iki kişinin hilali görmeleri yeterlidir. Bayram için Şevval hilalinin görülmesinde ise, eğer hava kapalı ise, bir kişinin şahitliği yeterli olmaz. Bu durumda en az iki erkek veya bir erkek ve iki kadının şahitliği aranır.

Göz mü, bilim mi? Son yıllarda, özellikle Kutsal Topraklar ile diğer bölgeler arasında, Ramazan’ın başlangıcı veya süresi konusunda birbirini tutmayan görüşler meydana gelmektedir. Bu ihtilaf, hilalin gözle görülmesi ya da bilimsel takvim hesapları ile tespit edilmesiyle alakalıdır.

Hangisine güvenmeliyiz? “hilali gördüğünüz zaman oruç tutunuz” hadisinde açıkça ifade edilen gözle görmeye mi, yoksa sayısız teknik imkânlara sahip bilimsel hesaplara mı güvenmeliyiz?
Dinimiz hilalin bilim adamlarına sorulmasını emretmemiştir. Yine ilerlemiş bilimsel tekniklerle hilali araştırmak da icap etmemektedir. Bu her yerde mümkün olmayabilir ve dinin gösterdiği kolaylığa uymaz.
Göz ile görmede hatalar olabileceği gibi, bilimsel hesaplarda da hata olabilir. Matematik hesaplar kesin olsa da, bu hesapları yapan kişilerin hatasız olmaları kesin değildir. Bu yüzden takvimler arasında farklılıklar olmaktadır.

Dinimiz orucu sonsuza dek değişmeyecek basit bir şarta, hilalin görülmesine bağlamıştır. Bilimsel hesaplara göre kameri aylar, otuz veya yirmi dokuz gün olmayıp, küsuratlı olmaktadır. Oysa emredilen oruç, ya yirmi dokuz, ya da otuz gündür.
Oruç ibadeti matematik hesaplara değil, hilali görmeye dayalıdır. Bu yüzden hilal doğmuş olsa bile, herhangi bir kimse görmediği takdirde, oruca başlamamız gerekmez. Bunun gibi hilali görenlerin şahitliğinin aksi ispat edilemediği halde ve hilal doğmamış olsa bile, oruca başlamamız gerekir.
Ayrıca “yalnız gözle görme yeterlidir, bilimsel hesaplara güvenilmesin” görüşü de doğru olamaz. Günümüzde fen bilimleri sayesinde, yüzyıl sonrasının bile ay ve güneş hareketlerini, doğuş ve batış zamanlarını, hatta güneş ve ay tutulmalarını an ve an tespit etmek mümkün olmaktadır. Bu, gelecekten haber vermek değildir, yaratıcımızın koyduğu muhteşem düzende olayların nedenlerini bilme ilmidir.
Rabbimiz, hilal için bilimsel hesaplara bağlanmamızı emretmediği gibi, tespit için teknik imkânlardan yararlanmayı da yasaklamamıştır. İslâm, bilime karşı değildir. Nasıl bilimsel hesaplarda yanılma olabileceği gibi, hilali gördüğünü iddia edenlerin yalan söylemesi veya başka bir şeyi hilale benzetmeleri mümkündür.

Sonuç olarak, hilali görmek, Ramazan ayının başlaması için bir emirdir. Bu görme işlemine yardımcı olacak teknik araçları kullanmakta sakınca yoktur. Bu olay, daha iyi, net duyabilmek için işitme cihazı kullanmaya benzer.

Bu durumda yapılacak olan şudur: Yılın tüm aylarının hilalinin tespit edilmesi gereklidir. Yeryüzünde her yerde Müslüman vardır ve bu bölgelerde birer rasathane kurulmalı ve ay sürekli izlenerek, rasathaneler arası devamlı irtibat sağlanmalıdır. Önceden yapılan teknik hesaplarla hilalin görülebileceği kuşak tespit edildikten sonra, bir yandan Müslümanlar kendi bölgelerinde hilali gözetlemeye devam ederken, bir yandan da adil şahitler o bölgeye gönderilerek, hesapla yapılan tespit, mutlaka çıplak gözle doğrulanmalıdır.

PAYLAŞ