Muharrem ayı orucu nedir?
Ebû Hureyre (R.A.) den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimize; Farz namazdan sonra hangi namazın ve Ramazan ayı orucundan sonra hangi orucun daha faziletli olduğu soruldu da, Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Farz namazdan sonra en faziletli namaz: Gece yarısı kılınan (teheccüd) namazıdır. Ramazan ayından sonra en faziletli oruç: ALLAH Teâlâ’nın ayı olan Muharremde tutulan oruçtur,”1 buyurdular.
Hadis-i şerifte Muharrem ayı için: “ALLAH Teâla’nın ayı” denilmesi, bu ayın şerefine işaret içindir. Aslında bütün aylar, bütün yıllar, bütün zamanlar, bütün mekanlar, bütün varlıklar, bütün insanlar, cümle eşya her şey ALLAH Teâla’nındır. Ama her şey ALLAH Teâla’nın iken, “Muharrem ALLAH Teâla’nın ayıdır” demekten maksat ne?.. Burada maksat, “Muharrem ayında ALLAH Teâla Hazretleri, kulları çok afv ü mağfiret ediyor; kulları çok affettiği, tevbe eden kullarını çok bağışladığı bir aydır.” demek oluyor.
Hz. Ali (R.A)dan rivayete göre bir adam kendisine Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurursunuz, diye sormuş. Hz. Ali (R.A) da şöyle dedi. Ben bu konudan soran hiçbir kimseyi işitmedim. Sadece ben Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yanında otururken bir adamın Ona:
– Ya ResûlALLAH! Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersiniz? diye sorduğunu işittim. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Eğer Ramazan ayından sonra oruç tutacaksan, Muharremi tut. Çünkü o, ALLAH Teâlâ’nın ayıdır. O ayda bir gün var ki, ALLAH Teâlâ o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiştir, diğer bir kavmin de tevbesini kabul eder.”2 buyurdu.
Hadisi şerifte ALLAH Teâla’nın tövbesini kabul ettiği belirtilen kavim, Hz. Musa A.S’ın kavmidir. İsrailoğullarının firavundan kurtarılışı, firavun ve ordusunun denizde boğulması kastedilmektedir.
Muharrem ayında tutulacak orucun fazileti iki şekilde yorumlanmıştır. Birincisi, söz konusu fazilet, hadisin ifadesinden anlaşıldığına göre, muharrem ayının herhangi bir gününde tutulacak nafile oruç için geçerlidir. İkincisi, ondan maksat, o ayda bulunan âşûrâ gününde tutulacak oruçtur. Muharrem ayı söylenmek suretiyle onun bir parçası olan âşûrâ günü kastedilmiştir.
Binaenaleyh içinde bulunduğumuz bu mübarek ayda mümkün mertebe oruç tutmaya gayret etmemiz lâzımdır. Hiç olmazsa pazartesi ve perşembe günleri orucunu, hele hele aşura günü orucunu kesinlikle ihmal etmeyelim.
Aşûre, on mânâsına gelen “aşr” kelimesinden alınmıştır. Hicrî senenin birinci ayı olan Muharrem ayının onuncu gününe: Aşûre günü denilmiştir.
Muharrem ayının onuncu günü olan Aşûre günüyle beraber ya ondan bir gün evvel ya da ondan bir gün sonra (yani Muharrem’in 9 ve 10 veya 10 ve 11) olmak üzere iki gün oruç tutulur ki sünnettir.3 Büyük mükâfatı vardır. Ebû Katade (R.A.)den rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
“Aşûre günü orucunun, önceki yılın günahlarına keffaret olacağını ALLAH Teâlâ’nın rahmeti’nden umarım”4 buyurmuşlardır.
Hz. Aişe (R.A.) şöyle demiştir; Cahiliyyet devrinde Kureyş aşûre günü oruç tutardı. Hicretten evvel Resûlullah (S.A.V.) de aşûre orucu tutardı. Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman da adeti üzere bu orucu tuttu ve sahabelere de bu orucu tutmalarını emretti. İkinci sene Ramazan orucu farz kılınınca aşûre günü orucunu terk etti. Artık isteyen bu orucu tuttu, dileyen de onu terk etti.5
Abdullah b. Abbas (R.A.)’dan rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimiz:
“Aşûre günü oruç tutunuz ve o hususta Yahudilere muhalefet edin. Binaenaleyh aşûreden bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun,6 buyurmuşlardır.” Bu bakımdan sadece aşûre günü oruç tutmak: mekruhtur.7
dipnot
(1) Müslim, Sıyam:203, Ebu Davûd, Sıyam: 56. Tirmizi, Mevakıt: 207, Sıyam: 40. Neseî. Kıyamü’1-Leyl: 6, Darimi. Savm: 45, A. b. Hanbel. 2/342, 344,345
(2) Tirmizi, Savm:40
(3) Alemgir, el-Fetava’l-Hihdiyye. 1/202
(4) Tirmizi. Savm: 48
(5) Buhari, 1, 69,Tefsir, sure: 2, 24, Savm:, Menakıbü’l-Ensar: 26; Müslim, Sıyam: 114-116, Ebû Davud, Sıyam: 64. Tirmizi, Savm: 48, Darimi, Savm: 46, Muvatta, Sıyam: 33 A. b. Hanbel. 2/57, 143, 4/29, 50, 6/162
(6) A.b. Hanbel, 1/241, Beyheki, Şuabu’l-iman, 3/365
(7) Alemgir, el-Fetava’l-Hihdiyye. 1/202