MEKTUBAT’TA RAMAZAN-I ŞERİF
İMAM-I RABBANİ HAZRETLERİ’NİN 45. MEKTUBU
Bu mektûb, yine nakîb seyyid şeyh Ferîde yazılmıştır. Kendine teşekkür etmekte ve insanın muhtaç yaratıldığını, Ramazan-ı şerifi, orucu ve namazı bildirmektedir:
Allahü teâlâ sizi, çok kıymetli olan dedelerinizin yolundan ayırmasın! Sonu pişmanlık olan işlere karıştırmasın! Âmîn. Allahü teâlâyı sevenler, Allahü teâlâ ile berâberdir. Çünkü, hadis-i şerifte, (İnsan, sevdiği kimse ile berâberdir) buyuruldu. İnsanın aslı, ruhudur. Ruhun beden ile birleşmesi, Allahü teâlâ ile olmasına biraz mani olmuştur. Bedenden ayrılıp, bu karanlık yerden kurtulunca, Rabbi ile berâber, Ona yakîn olur. Bunun için, (Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşturan bir köprüdür) buyuruldu. Ankebût sûresinin, (Allahü teâlâya kavuşmak istiyene, o vakit, elbette gelmektedir) meâlindeki beşinci âyeti, Onun âşıklarına tesellî olmaktadır. Fakat, büyüklerin huzuru, sohbeti ile şereflenmiyen zevallıların hâli haraptır. Büyüklerin ruhlarından istifâde edebilmek için de şartlar vardır. Herkes bu şartları yerine getiremez. Bütün nîmetlerin sahibi olan Allahü teâlâya hamd olsun ki, bu korkunç hâdise ve başımıza gelen vahşîce hücûmlar karşısında, kimsesi olmıyan bu fakirlerin imdâdına yine, din ve dünyanın efendisinin Ehl-i beyti yetişmektedir. Bu sûretle büyüklerin yolu bozulmaktan kurtuldu. Feyzleri kesilmekten korundu. Evet, bu mübârek yol, memlekette gizli kalmış ve yolcuları, hemen yok gibi olmuştu. Ehl-i beytin açtığı yol olduğundan, tâmîrinin, temizlenmesinin de, Ehl-i beyt tarafından yapılması yakışırdı. Başkalarına ihtiyaç olmaması lâzım idi. Ehl-i beytin bu hizmetine Şükretmek, bu fakirlere lâzım olduğu gibi, bu devlete Şükretmek, onlara da lâzımdır. İnsanların, bâtını cem’ etmesi [kalbini, ruhunu toparlayıp, Allahü teâlâdan başka, hiçbirşeye bağlanmaması] lâzım olduğu gibi, zâhirde birleşmek, yardımlaşmak da lâzımdır. Hattâ, bu topluluk, berâberlik, daha önce lâzımdır. Çünkü, bütün mahlûklar içinde, en muhtaç olan insandır.
İnsanların, çok muhtaç olmasına sebep, insanda herşey bulunduğu içindir. Bunun için, herşeyin muhtaç olduklarının hepsi, insana lâzımdır. İnsan muhtaç olduğu şeye bağlanır. O hâlde, insanların bağlılığı, başkalarının bağlılıklarından daha çoktur. Her bir bağlılık, insanı, Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Bundan dolayı, Allahü teâlâdan en uzak olan, en mahrum kalan mahlûk, insandır. Fârisî iki beyt tercümesi:
Mahlûkların en üstünü insandır,
yüksek makamdan mahrum da odur.
Eğer, toparlanıp, geri dönmezse,
ondan daha mahrum, yoktur kimse.
Hâlbuki, insanın, her mahlûktan, daha üstün olmasına sebep de, yine herşeyin, kendisinde bulunmasıdır. Herşeyi kendinde topladığı içindir ki, insanın aynası mükemmeldir. Bütün mahlûkların aynalarında görünenlerin hepsi, yalnız onun aynasında, bir arada görünmektedir. Bunun için de insan, mahlûkların en iyisi olmuştur. Mahlûkların en muhtacı, en mahrumu, en kötüsü de, yine bu sebebden insandır. Bunun içindir ki, Muhammed gibi bir Peygamber insandır ve Ebû Cehl gibi bir mel’ûn da insandır.
Bu fakirlerin, bir araya toplanmasına, Allahü teâlânın sebep kıldığı, büyük nîmet, şüphe yok ki, sizsiniz. Bâtınların cem’ıyyeti de, sizin sâyenizdedir. Elbette, (Evlat, babası gibi olur) müjdesine bakarak, bütün Ümitler sizdedir.
Lutf ettiğiniz kıymetli mektûb, bizleri mübârek Ramazan ayında şereflendirdi. Bunun için, bu büyük ayın üstünlüklerinden birkaç satır yazmak hâtırıma geldi:
Mübârek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile namaz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir orucluya iftâr verenin günahları affolur. Cehennemden âzâd olur. O oruclunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruclunun sevabı hiç azalmaz. Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur. Cehennemden âzâd olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resûlullah, esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işliyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. [Bu ayı fırsat bilmelidir.] Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadr gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnettir. Resûlullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısı ile herşeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbâdet etmek de zaten bu demektir.Hurma ile iftâr etmek sünnettir. İftâr edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ) duâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm okumak mühim sünnettir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslüman affolur, âzâd olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübârek ayda Onun şânına yakışacak, kulluk yapmağı ve Rabbimizin râzı olduğu, beğendiği yolda bulunmağı, hepimize nasip eylesin! Âmîn.
[Oruç tutmak güç olan yerlerde, oruç tutanlara ve din düşmanlarının yalanlarına aldanmayıp, oruclarını bozmıyanlara, daha çok sevap verilir. Ramazan-ı şerif ayı, islâm dîninin nâmusudur. Âşikâre oruç yiyen, bu aya hurmet etmemiş olur. Bu aya hürmet etmiyen, islâmiyetin nâmus perdesini yırtmış olur. Namaz kılmıyanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması lâzımdır. Bunların orucu kabûl olur ve îmanları olduğu anlaşılır.]