Kabir, haşr, neşr, sırat ve mizan konuları
Ahirete iman etmek, öldükten sonra asıl olan, ebedi bir âlemin varlığına inanmaktır. Ölüm ile başlayıp cennet ve cehennemde noktalanan bu âlemde olacak hadiseler, Allah ve Resulü tarafından bize bildirilmiştir.
Bu gerçeklerden bazıları şunlardır:
KABİR AZABI
Kabir azabını bize Allah’ın şeriatı (dini) bildirmektedir.
”Onlar (kabirlerinde kıyamet gününe kadar) sabah ve akşam ateşe arz edileceklerdir. Kıyamet koptuğu gün, ”Firavunun kavmini en şiddetli azaba sokun’ denilecektir.”(Mümin 46)
Resulüllah’ın ve selef-i salihin, kabir azabından istiaze ettikleri (Allah’a sığındıkları) sabittir ve bu husus meşhur bir hakikattir. Kabir azabı, haddizatında mümkün bir keyfiyettir. Bu azabın vaki olacağına iman etmek vaciptir.
Kabir azabı hakkında bir çok hadisi şerifler vardır.
”Kabir azabının çoğu idrar serpintilerinden kaçınmamaktandır” (hacetini giderirken idrar sıçramasından sakınmayanlar)
”Diş ağrısı kabir azabındandır.”
HAŞR VE NEŞR
Haşr ve neşrin manası ölümden sonra iade olunmak ve diriltilmek demektir. Diriltmek, tıpkı başlangıçtaki yaratmak gibi Allah’ın kudretine dahildir.
”De ki:’Onları ilk defa yaratan diriltir ve O, her yaratılanı, tamamıyla bilir.”(Yasin 79)
Bu ayet ile Allah’u Teâlâ, ”çürüyen kemikleri Allah nasıl diriltecek” diyen sefihlere cevap vermektedir. Bu iddia aslında Allah’ı tam manasıyla tanımamak ve cahillikten meydana gelir. Allah’ın bila nihaye gücünü bilmeyenlerin inançsızlıklarından meydana gelir.
Büyükler bu konuyu şöyle bir misalle anlatırlar: Eşi bulunmayan ve alanında ilk olan bir eseri meydana getirmek belki zordur. Ancak, bu eser bir örnek teşkil eder ve çok kolay bir şekilde taklit edilebilir. Yahut bu eseri ilk yapan sanatçı ikincisini yapmakta zorlanmaz. Ampulün buluşunu düşünelim. Ne zorluk ve denemeler ile bulunmuştur. Sonraları ise seri imalata geçilmiş, sayısız şekilde ampul üretilmektedir.
Nasıl ki ilk yapan, ikinciyi yapmaya daha tecrübelidir ve ona ikinciyi yapmak daha kolaydır, Mevla Teâlâ için ilk olması önemli değildir. O, ”ol” der, o da hemen oluverir.
Ahireti, öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlere, ”tekrar nasıl yaratacak?” diyenlere düşündürücü ve susturucu bir cevaptır bu.
”Hepinizin (yoktan) yaratılmanız da, öldükten sonra diriltilmeniz de, ancak tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir.”(Lokman 28)
MİZAN
Hazreti Aişe (Radıyallahu anha) şöyle anlatıyor:Cehennemi hatırlayıp ağladım. Resulü Ekrem:
-‘Seni ağlatan nedir?’ buyurdu.
-‘Cehennemi hatırladım da onun için ağladım.Siz peygamberler kıyamet günü ailenizi hatırlar mısınız?”
-‘Üç yerde kimse kimseyi hatırlamaz. Mizanda sevabının ağır mı hafif mi geldiğini öğreninceye kadar,
Amel defterinin verilmesi anında, sağından mı solundan mı yoksa arkasından mı verileceğini öğreninceye kadar,
Cehennemin üzerine kurulan sırattan geçip kurtuluncaya kadar kimse kimseyi hatırlamaz’.(Ebu Davud)
Mizan haktır ve vardır.
”Biz kıyamet gününde adalet terazileri kuracağız. Artık hiç kimse en ufak bir zulme uğramayacaktır. Yapılan amel bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getirir tartıya koyarız. Hesap gören olarak biz kâfiyiz.”(Enbiya 47)
”O zaman (ahirette) kimin hasenat tartıları ağır gelirse işte onlar zafere kavuşacaklardır. Kimin de tartıları hafif gelirse işte kendilerini hüsrana düşürenler bunlardır.Cehennemde ebedi olarak kalırlar.”(Müminun)
Tartının keyfiyeti şöyledir: Allah Teâlâ, amel sayfalarına, nezdindeki derecelere göre ağırlık verir. Yapmış oldukları amelleri, kulların kendilerine malum olur. O zaman cezada adaletsizlik yapılmadığı, afta fazilet cihetine gidildiği ve sevabın kat kat artırıldığı görülecektir.
SIRAT
Sırat, cehennem üzerine kurulmuş, kıldan ince ve kılıştan keskin bir köprüdür. Şu ayet bize Sırat’ın varlığını açıklamaktadır:
”Onları cehennemin yoluna (sırata) sürün.(Saffat 23)
Sırat köprüsü mümkinattandır, binaenaleyh ona inanmak vacibtir.
İnsanlar amellerine göre, şimşek gibi, hızlı koşan atlı gibi, koşar insan gibi geçeceklerdir. Kimisi de sürünerek geçmeye çalışacaktır.
Sırat köprüsü mümkinattandır, binaenaleyh ona inanmak vacibtir. Çünkü kuşları havada uçuran kadir-i mutlak, insanları cehennem üzerinde kurulmuş bir köprüden geçirmeye de muktedirdir.
Umeyr oğlu Ubeyd (Radıyallahu anh) Resulüllah Efendimiz’in şöyle dediğini rivayet ediyor:
“Cehennemin üzerindeki sırat köprüsü kılıncın keskin tarafı gibi incedir. İki tarafında kancalar ve dikenli ağaçlar vardır. Sıratı geçerken (ameli kötü olanlar) kancalara ve dikenlere takılırlar.”(Beyhaki)
CENNET VE CEHENNEM
Cennet ve cehennem şuan var mı? tartışmaları hep olmuştur. Rabbimiz bir ayeti kerimesinde tartışılan bu meseleye son noktayı koymuştur:
“Rabbinizin mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan cennete koşun! O cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır.”(Ali İmran 133)
Bu ayeti kerimede ki ‘hazırlanmıştır’ tabiri cennetin şu anda mevcud olduğuna delildir. Cennetin mevcudiyeti muhal olmadığından, ayeti kerimeyi tevil etmeye gerek yoktur.
‘Cennet ve cehennemin ceza gününden önce hazırlanmasında hiçbir fayda yoktur’ denilemez. Çünkü:
“Allah, yaptıklarından sorumlu değildir.” (Enbiya 23)
www.ihvanlar.net