Allah, yarattıklarına benzemez! İşte delilleri
Kâinatın yaratıcısının cisim, cevher veya araz olması, suret ve şekil tartışması, bir yönde veya bir yerde bulunması muhaldir.
Yahudiler, müfrit Rafiziler, Müşebbihe ve Kerramiyye, Allah’ın cisim olduğunu iddia etmiştir.
Hişam bine el hakem (Ebu Muhammed-Kufeli’dir. Kelmacılığı ve münazaracılığı ile tanınmıştır. Devinde imamiyyenin reisi sayılırdı. 190h./805m. yıllarında vefat etmiştir.) onu suretle vasıflandırıyordu.
Müşebbihe ile Kerramiyye onun arş üzerinde mekân tuttuğunu ileri sürmüştür. Bazıları ”o, mekân tutma manasında olmaksızın Arş üzerindedir” diyerek onun için üst yön kabul etmiştir.
Neccariyye”O, zatı ile her mekânda”,
Mutezile de ”zatı ile değil, ilmi ile her mekândadır” demiştir.
Bu görüşlerin hepside yanlıştır. Zira bunlarda yaratılmış belirtileri mevcuddur. Hâlbuki Allah, bu nevi belirtilerden münezzehtir. Şöyleki cisim, cevherlerden teşekkül etmiştir. Her birleşik şeyin parçalarına ayrılması mümkündür.
Yine cisim belirli bir hacme sahiptir. Onun, taşıdığı bu hacimden daha büyük veya küçük olması da mümkündür. O halde sahip olduğu hacimde karar kılması ancak bir tahsis edicinin ona bu hacmi vermesiyle mümkün olmuştur. Varlıkların taşıyabileceği şekiller ve suretlerde muhteliftir. Allah’u teala’nın bütün bu şekillere girmesi muhal (imkansız) dır. Bu şekillerin kendisine tahsis edilmesi de, kendisinden daha üstün bir güce delalet eder. Bu da muhaldir. En yüce olan Allah’dır.
ARŞ ÜZERİNDE MEKÂN TUTMAK İDDİASI
Allah Teâlâ’nın arş üzerinde mekân tutmuş olması iddiasında da durum aynıdır. Bu iddia varid olsa Allah Teâlâ, arşın miktarına (yüzeyine, hacmine) ya tam denk gelecek, ya ondan küçük veya büyük olacaktır. Eğer onun mikdarına müsavi veya ondan küçük farz edilirse Allah’ın sınırlı ve nihayetli olması lazım gelir. Nihayetli oluş ise hudus (yok iken sonradan meydana gelmek) belirtilerindendir.
Şayet Allah, arş üzerinde mekân tutmuş olsaydı, üzerinde karar kılabilmesi için alt taraftan nihayetli olması gerekirdi. Hlabuki bir yönden nihayetli olan bir şey, diğer yönden de nihayetli olur.
Madem ki Allah’ın mekandan ve cihetten münezzeh olması ezelde sabittir (bu konuda muarızlarımızla ittifak içerisindeyiz).. O halde ezelde yokken bil’ahare Allah’ın mekân ve cihet tutması demek, ezelde olmayan bir mananın onun zatında hâsıl olması demektir. Böylece o, haadislere mahal teşkil etmiş olur. Bu ise muhaldir.
Bunu iddia edenlerin dayanağı olan ”Rahman olan Allah, Arş üzerine istiva etmiştir”(Taha 5) ayeti kerimesi çeşitli ihtimaller taşır. Çünkü bazen ”istiva” kelimesi zikrolunur ve ondan istila etmek, hâkimiyeti altına almak, kasdetmek, yönelmek… Bazen tam ve kamil olmak manaları, bazen de karar ve mekan tutmak manaları anlaşılır. Bu ihtimaller karşısında, Allah’ın arş üzerinde mekan tuttuğunu ileri süren görüşlerin lehine bu ayeti kerimede bir mesned mevcud değildir.
Şüphe yok ki Allah, arşa istiva ettiğini beyan ederek kendisini övmüş oluyor. Eğer ”istiva etmek” yaratılmışlar hakkında medih için zikrolunmuş olsaydı her halde ondan ”mekan ve karar tuma” manası anlaşılmazdı. Nitekim şairin şu beytinde durum aynıdır:
”Bişr Irak ülkesine hâkim olmuştur,
Kılıç kullanılmadan, kan akıtılmadan.(burada hâkim olmuştur manası, şiierde geçen ”istiva” kelimesinden kastedilen manadır”
ZATIYLA HER MEKANDADIR İDDİASI
Neccariyye’nin bu tarzdaki görüşü ise tamamen yanlıştır. Çünkü mekan tutma vasfına haiz cismin bile aynı anda iki yer işgal etmesi imkansız iken mekan tutması aslında muhal olan Allah’ın, bütün mekanları işgal etmesi nasıl tasvir olunabilir.
İLMİ İLE HER MEKÂNDADIR İDDİASI
Zatı ile değil de ilmi ile her mekânda bulunduğunu ileri süren Mutezile’nin görüşü de aynı şekilde yanlıştır. Çünkü bir mekânı bilen kimse hakkında ”ilmiyle o mekanın içindedir” denilmesi hiç bir zaman doğru olmaz.
”ALLAH YUKARDADIR” MI?
Şunu belirtelim ki yön bakımından yukarıda bulunmakta övünülmeye değer birşey yoktur. Çünkü muhafız, görünüşte sultanın üst tarafında bulunur ama kudret ve hâkimiyet bakımından sultan, muhafızdan kat kat üstündür. Delil olarak alınan şu ayeti kerimeden kasıt ”O, kullarının üstünde yegâne kudret sahibi olandır”(Enam 18) olsa gerektir.
ELLERİ GÖĞE KALDIRMAK
Dua edilirken ellerin göğse doğru kaldırılmasına gelince, bu sadece samimi bir kulluk ve itaat nişanesidir, tıpkı secdede alnı yere koymak ve namazda Kâbe’ye yönelmek gibi. (Kabe’ye yönelen bir insan nasıl Allah’ın Kabe’de olduğunu iddia edemez ise elleri yukarı kaldırmakta Mevla’nın üstte olduğu anlamına gelmez.) Ki Cenab-ı Hak:
”Rızkını ve size vaad olunan şeyler göktedir”(zariyat 22) buyurmaktadır.
Bu anlatılanlardan anlaşılmış oldu ki Allah mekândan münezzehtir. Şarkı sözleri ile insanların dillerinde dolaşan ‘‘Yukarda Allah var” sözü tamamen yanlış ve sapık mezheplerin görüşüdür. Bu yanlışa düşülmemesi gerekmektedir.
www.ihvanlar.net