Hakimin 4 suçu

   Başlığa bakıp aldananlar olmuştur. Günümüzdeki hakimleri ele almaya gerek yok zaten. Halleri meydanda. Biz, asrı saadette yetişen bir hakimden bahsedeceğiz.

   O zamanlar hakimden bile şikayetçi olunabiliyor ve gereği yapılıyordu. “Hakimdir, ne yaparsa doğrudur” anlayışı İslam kültürü ile bağdaşmadığından halife tarafından sorguya çekilebiliyordu.

  Hazreti Ömer Radıyallahü Anh, hilafeti zamanında Hımıs ileri gelenlerine bir mektup yazıp çevredeki fakirlerin kendisine bildirilmesini isteyerek yardım edeceğini bildirdi. Hımıs’lılar Şam ve civarında bulunan fakirlerin bir listesini Halife Hazreti Ömer’e arzettiler. Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) gelen listeyi açıp baktığında listenin başında kadı olarak ta’yin ettiği Sa’d bin Amir’in ismini görüp listeyi getirenlere hakiminin malî durumunu sordu. Onlar:

— Hakimimiz hakikaten gayet fakirdir. Çünkü rüşvet olacağı korkusundan, en küçük bir hediyemizi bile kabul etmiyor, dediler. Bu sözler Halife Ömer’in hoşuna gitmişti:

— Allah’tan bu kadar korkan hakiminizin hoşunuza gitmeyen tarafları da vardır herhalde… dedi. Onlar: Hakimlerinden şikâyetlerinin de olduğunu ve bazı hallerinden memnun olmadıklarını söyleyerek kusurlarını şöyle sıraladılar:

1 — Hakimimiz vazifesine her zaman sabah namazından sonra başlaması lâzım geldiği halde kuşluk vakti vazifesinin başına gelir.

2 — Hakimimizi hiç bir gece aramızda görmüyoruz. O hep kendi başına evine çekilir halkla münasebet kurmaz.

3 — Hele haftada birgün, evinden dışarı bile çıkmaz, kapısını arkasından sürgüleyip içerden ses bile vermiyor.

4 — O’nun şahid olduğu bir hadise vardır. O hadise aklına geldiği zaman baygınlık gelir ve üzüntüsünden hastalanır. O hadise ise Eshaptan Hubeyb’in öldürülmesidir, dediler.

   Hımıslıların şikâyetlerini sonuna kadar dinleyen Hazreti Ömer, onlara bir kısım erzak ve giyecek vererek gönderdi. Hakim Sa’d bin Amir’i de kusurlarının sebebini öğrenmek üzere huzuruna davet etti.

   Hakim, Hazreti Ömer’in huzuruna geldiğinde, Halife O’na Hımıslıların bazı şikâyetleri olduğunu söyleyerek dört kusurunun sebebini sordu. O, bu dört hatasını şöyle izah etti:

   Birinci kusurum; ailem hasta olduğundan evin bütün işlerini bizzat kendim görüyorum ve bu sebepten vazifemin başına ancak kuşluk vakti gelebiliyorum, ikincisi ise; gündüzleri halk için vazife gören bir kimsenin gece olunca Hak için vazife görmesine müsaade edersiniz her halde. Ben akşam olunca gün boyu yaptığım işlerin muhasebesini yapıyor acaba yaptığım işlerde bir kusurum var mı diye onu tetkik ediyorum.

   Üçüncüsü ise; sırtımdakinden başka giyecek elbisem yoktur. Haftada birgün giydiğim çamaşırlarımı yıkıyor temizlik işleri ile meşgul oluyorum. Hatta evimde bile üzerime alacak bir elbisem olmadığından yıkadığım çamaşırlarım kuruyuncaya kadar hiçbir kimseyi görüşmeye bile kabul edemiyorum.

   Hubeyb’in şehid edilmesini hatırlayınca bayıldığım ise doğrudur. Çünkü müşrikler Hubeyb’i asarlarken ben yanlarında idim. Belki mani olabilirdim, ama o zaman İslâmla müşerref olmamıştım, sadece hadiseye seyirci kaldım. İşte bu hadise aklıma geldikçe kendimi tutamıyor mes’uliy etinden korktuğum için bayılıyorum, hastalanıyorum, diye sayarak dört kusurunu da Halife Ömer’e izah etti.

   Sa’d bin Amir’in (Radıyallahu Anh) bu izahatı karşısında göz yaşlarını tutamayan Halife çok memnun oldu ve ondan sonra Sad’ı hatırladıkça ağlar “Ah Sa’d ah Allah korkusu seni ne kadar yüceltmiş” der onunla iftihar ederdi.

www.ismailaga.info

PAYLAŞ
Etiketler