İsmailağa Camiinde bir pazar sohbeti

   İstedik ki, bu yazımızda İsmailağa Camii’nde Efendi Hazretlerimiz ile geçen bir Pazar sohbetinde yaşadığımız manevi atmosferi sizler ile paylaşalım. Görenler o günleri yâd etsin, görmeyenlerde görmüş gibi olsunlar.

   Gecenin 3’ünde Diyarbakırlı Mehmet ağabey ile birlikte caminin içerisindeki ayakkabılıkları düzeltiyoruz. Orta kısımda bir yol olacak şekilde sıralıyoruz. Hem Efendi Hazretleri cemaatin arasından geçerken sorun olmasın, hem de yol açık olsun isteyen istediği şekilde girip çıkabilsin diye ayakkabılıklar düzeltilir.

   Ön saflarda bulunmak için erken gelenlerle birlikte caminin açılmasıyla cemaatte dolmaya başlıyor.

    Erken kalkan yol alır derler ya erken gelen ön taraftan yeri kapıyor. Efendi Hazretlerine ne kadar yakın olursa insan, heyecan o kadar artıyor.

   Teheccüd namazını kılanlar başlıyorlar tesbihle nefsin gözüne gözüne vurmaya. Tarikat dersi yapanlar, Kur’an okuyanlar, dua edenler. Bir şenlik ki sormayın.

   Caminin açılmasından kısa bir süre sonra caminin ön kısmına girmek imkânsız hale gelir. Yine bazı uyanıklar vardır, farza kalkınca saflar sıklaşır diyerek aralara kaynar.
  Cami tarafı dolunca cemaat arka tarafa doğru uzanır. Alt kat almazda üst kata taşar. Geç kalanlar artık neresi olursa… Caminin içine girebileyim de diyor, nereye denk gelirse.

   Sabah ezanından sonra sünneti kılıyor ve artık Efendi Hazretlerinin teşrif etmesini bekliyoruz.

   İki sevdalının birbiriyle buluşma anı gibi sabırsızızdır. Gelecek mi, gelmeyecek mi endişesi bir yandan insanı endişelendirir. Peki ya gelmezse!

   Sessiz bir bekleyişin ardından arkalardan uğultu kopar. Anlıyoruz ki Efendi Hazretleri çıkıyor ve cemaat o görüntüyü yakalamak için ortaya doğru yığılmaktadır. Önden gelen ihvanlar yolu genişletme çabasında:
   “Şöyle geniiiş bir yol açalım”

EFENDİ HAZRETLERİ GÖRÜNÜNCE
   Efendi Hazretlerinin o gelişi her şeyi unutturuyor insana. Kalmaz dert, sıkıntı, tasa, anı yaşa… Peygamberin elçisi geliyor, habercisi geliyor, sünnetin dirilticisi geliyor, Mahmud Efendi hazretleri geliyor…

   İhvanlar hep kızmışlardır, mübareği biraz daha yavaş götürsenize diye. Aceleniz ne ki, arkanızdan kovalayan mı var?

   Baklacı Camiinde Cuma çıkışında yüzlerce ihvan toplanmış, Muhammed Hoca’nın Efendi Hazretlerini göstermesine bakmışlar 11 sn. tutuyormuş toplam süre.
   Adam kim bilir nereden geliyor görmeye, acele etmenin ne manası var ki? Herkes istifade etsin.

   Sabah sabah insanın içine bir güneş gibi doğuyor Efendi hazretleri. Uykulu gözler açılıveriyor sonuna kadar onu görebilmek için.

   Efendi Hazretlerimizin gelmesiyle farza duruluyor. Sabah namazından sonra sesli okuduğumuz o salavatlar öyle lezzetli oluyor ki, tadına doyamıyor insan.

   Hele Efendi hazretlerimizin önde oturduğunu bilmek, orada olduğunu görmek ve öylece rabıta yapmak feyiz deryasına girip çıkmak gibi oluyor.

   Yüksek elektrik akımını düşünün. Sizi çeker ya… Efendi Hazretleri öyle çekiyor insanı. İçinizden geçirirsiniz ki, geçeyim karşısına şöyle bir kucaklayayım, doya doya sarılayım. Tutayım elini daha bırakmayayım diye gayri ihtiyari bir şekilde geçirirsiniz içinizden.

   Siz bunları düşünürken eski İmam Efendi, Fikri Hocamız Mektubat’tan ve hadisi şeriflerden okur. Bu sohbet dakikalarca bile sürse Efendi Hazretlerimizin oturuşu hiç değişmez. Edebini öyle bir muhafaza ediyor ki zannedersiniz İmam-ı Rabbani Hazretleri gelmiş de Mektubatı ondan dinliyor.

   Bu arada cemaat öyle bir kalabalık hale gelir ki özellikle kandil gecelerinde de olurdu yukarı çıkmak imkânsız hale geldiğinden aşağıda bulunan demir kapılar kapatılır.

   Efendi Hazretleri sohbetin sonunda bazen dua buyururlar bazen el-Fatiha derlerdi. Çoğu zaman Fikri Efendi tamamlardı sohbeti.

   Derken güneş doğmuş ve işrak vakti gelmiştir. Hep beraber, sultanımızla beraber işrak namazı kılıyoruz.

   Sultanın eve dönüş zamanı…

   Cemaat geniş bir yol açıverir sultanın geçmesi için. Bu sefer daha yavaş götürüyorlar ve devamlı uyarıyorlar: “El sürmüyoruz, el öpmüyoruz”

   Kimisi yeni doğan yavrusuna isim ister, kimi de dua ister. İlk defa görenlerin hayranlığı yüzünden okunur.

   O anları yaşayan kardeşlerimiz bilirler ki, bu çok farklı bir duygudur. Her yerde yaşanmayan farklı bir duygu. Çünkü düşünebiliyor musunuz bir Allah dostu var ön safta. Bir Allah dostu ile cemaat yapıyorsunuz ve bir evliya aranızdan geçiyor. Hani Mevlana Hazretleri ne buyuruyor ya: “Allah’ın dostu ile bir an beraber olmak, yüz senelik riyasız ibadetten evladır.” diye. Siz o anı yaşayan nasiplilerdensiniz.

   Efendi Hazretleri cemaatin arasından yavaş yavaş geçip gidince bir sohbet ortamı oluşur ihvanlar arasında. İlk defa gelenler, birbirini görenler, kenara çekilip ders yapanlar… Ortam şahanedir.

   İsmailağa’ya Efendi Hazretlerini görmeye gelip, görüp de sohbetten sonra aşağıya inip tekke çorbası içmezseniz olmaz, bir şeyler eksiktir. İnersiniz aşağıya ve dünden kalmış belediye ekmeğiyle sıcak mercimek çorbasını kaşıklarsınız. Kardeşinizle aynı kâseden yediğiniz çorbanın lezzetine de hiçbir lokantada bulamazsınız.

   Dışarıda da bayram havası vardır. Sohbetten çıkanlar soluğu kitapçılarda alırlar. Yayınevleri dolar taşar. Börekçisi, çaycısı da sabah sabah nasiplenir bu sayede.

   İşte Efendi Hazretlerimizle geçirdiğimiz bir Pazar sohbetinde böyle güzel duygular yaşardık. Allah sultanımıza sıhhat afiyet ihsan eylesin, sayısız Pazar sohbetlerinde buluşmak nasip eylesin ki bütün kardeşlerimiz bu feyizli ortamı görüp yaşasınlar.

 www.ismailaga.info

PAYLAŞ