Kibir Nedir? Kibir hakkında ayet hadis kıssa
Nisa / 36. …Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.
Yunus / 75. Sonra bunların arkasından Musa ile Harun’u âyetlerimizle Firavun’a ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular.
İsra / 37. Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.
Lokman / 18. “Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez.
Sad / 75. Allah: “Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?” dedi.
MÜ’MİN / 56. Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah’a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören O’dur.
Nuh / 7. “Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler. “
HADİS-İ ŞERİF
* Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhümâ anlatıyorlar: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: “Büyüklük ridâmdır, izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azab veririm.”
* İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir!” buyurmuştu. Bir adam: “Kişi elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının güzel olmasını sever!” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: “Allah Teâla hazretleri güzeldir, güzelliği sever! Kibir ise hakkın ibtali, insanların tahkiridir” buyurdular.”
* Bir diğer rivayette: “Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez.”
* Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Yakışıklı bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a gelerek: “Ben güzelliği seviyorum. Gördüğünüz gibi bana güzellik de verilmiş. Kimsenin beni, ayakkabı bağı bile olsa bu hususta geçmesinden hoşlanmıyorum. Ey Allah’ın Resülü! Bu (haram olan) kibre girer mi?” diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: “Hayır! buyurdular. Ancak kibr, hakkı ibtal, halkı tahkirdir!”
* Amr İbnu Şu’ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü, mütekebbirler küçük karıncalar gibi haşrolunurlar. Onları her yönden zillet bürümüştür. Cehennemde Bûles denen bir hapishâneye sevkedilirler Ateşlerin ateşi onları bürür. Cehennem ehlinin irinleri kendilerine içecek olarak verilir. Bu içeceğe tînetu’l-habâl denir.”
* Selemetu’bnu’I-Ekvâ’ radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:”Kişi kendisini (halktan büyük görüp) uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir de onların başına gelen musibete düçar olur.”
* Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resulûllah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teâlâ hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü’min yahut bedbaht bir,fâcirdir. İnsanların hepsi Hz. Âdem’in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır.”
* İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah, Kıyamet günü, büyüklenerek elbisesini sürüyenin yüzüne bakmayacaktır.” Bir diğer rivayette: “Elbisesini çalımla sürüyene bakmayacaktır” denmiştir.
* İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim namazda izarını (gömleğini) çalımla yere değecek kadar uzatırsa, Allah onun ne günahını affeder, ne de onu kötü amellere karşı korur.”
* Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Bir adam, nefsinin hoşuna giden bir takım elbise içinde saçları da yapılmış olarak giderken yürüme sırasında kibre düşmüştü ki, birden yere battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek.”
* Câbir İbnu Atik radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kıskançlıktan bir nevi var ki Allah sever; bir kısmı da var ki Allah onu sevmez. Allah’ın sevdiği kıskançlık, kişinin (mehariminden haram kılınmış bir fiil görmesi ile) şüphe halinde duyduğu kıskançlıktır. Allah’ın sevmediği kıskançlık, şüphe olmadan kıskançlık duymasıdır. Aynı şekilde birkısım gurur vardır ki Allah hoşlanmaz, birkısmı da var, Allah hoşlanır. Allah Teâlâ’nın sevdiği gurur, kişinin savaş sırasında ve sadaka verme esnasında nefsine güvenerek duyduğu gururdur. Allah’ın buğzedip sevmediği gurur ise, taşkınlık ve övünme sırasında duyduğu gururdur.”
* Cübeyr İbnu Mut’im radıyallahu anh demiştir ki: “Benim hakkımda “Sende kibr var” diyorsunuz. Ben eşeğe binmiş, (dikişsiz) kumaşı (elbise olarak) sarınmış, keçiyi sağmış birisiyim. Üstelik Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: “Bun(lar)ı yapan kimsede hiçbir kibir bulunmaz” buyurdular.”
Kibir büyüklenme, kendini yüksek görme olarak ifade edilebilecek bir duygudur. İnsan fıtratına: İslâm’ın izzetini, Kur’ân’ın şerefini, Din’in haysiyetini, ulvî görülen şeyleri, cematini, ırzını, namusunu ve benzeri kıymetlerini korumak için yerleştirilmiştir. Bu duygu su-i istimâl edilirse geri tepen silah gibi kişinin aleyhine işleyerek azgınlığa, sapkınlığa ve küfre düşmeye sebep olur.
Allah’ın sıfatı olan “büyük olmak” tan ferde tecelli edecek şey; Allah’ın İslâm’ın Kur’ân’ın ve Resûlullah’ın izzetini, şerefini ve haysiyetini koruma uğruna başını eğmemek, küfür adına yapılan herşeye karşı tavır alarak yüksekten bakmak, büyüklenmek, başını dikmektir. Tefekkürsüzlük ve düşüncesizlik neticesinde su-i isti’mâl edilen bu duygu çok zaman mü’minlerin aleyhine işlemiş, onların şirazeden çıkmalarına sebebiyet vermiştir. Kur’ân-ı Kerim âyetler ve misallerle bunu da anlatır.
Halkın teveccühüne karşı bazı şahıslar yanılabilir ve o makama lâyık olabilmek için riyaya düşebilirler.
Selman ve Amr b. Âs, Medain’de valilik yaptılar. Halkla o kadar bütünleşmişlerdi ki, bir defasında bir yabancı, hamal zannederek Hazreti Selman’a yükünü taşıttırmıştı. Yolda görenler Hz. Selman’a “Emir Emir” diye ta’zimde bulununca, yabancı anladı ki, hamal zannettiği emirmiş; bu sefer de yaptığına pişman oldu.
ŞEYTAN NEDEN KOVULDU?
Kibir o kadar büyük bir günahdır ki; mesela şeytanın kovulmasına kibri neden olmuştur. Adem (aleyhisselam) a tazim secdesi emri verilince şeytan:”ben ateşin dumansız yerinden yaratıldım, o ise topraktan yaratılmıştır” dedi ve ateşi topraktan üstün gördü, kibirlendi.Kibri sebebiyle Allah’ın bir emrini yerine getirmedi ve huzurdan kovuldu.
Hazreti Ali Efendimiz, kendisine kibir hali olan bir gence şöyle buyurmuştur:
“Ey genç! Her zaman mütevazi ol! Topraktan gelen insanın, toprak üstünde böbürlenip kibirlenmesi uygun olmaz.”
EŞEK TÜCCARI ŞEYTAN VE MÜŞTERİLERİ
Şeytan ateşten yaratılmıştır. Böyle yaratılışı O’na bazı hususiyetler de kazandırmıştır. Nitekim şeytan çeşitli kılık kıyafete girer, muhtelif görünüşlerde dolaşabilir. Hazreti İsa da bir gün eşek tüccarı kılığında görünmüştür. Kendisini hemen tanıyan Allah’ın Nebisi sormuş:
-“Ey şeytan, böyle eşek tüccarı kılığında nereye gidiyorsun?” tanındığını anlayan şeytan gerçeği gizlemeyi ihtiyaç duymadan cevap vermiş:
-“Nereye olacak pazara gidiyorum!”
-“Ne yapacaksın pazarda?”
-“Şu eşekleri yükleriyle birlikte satacağım.”Hazreti İsa merak etmiş. Eşekleri yükleriyle birlikte kim alır diye sormuş:
-Eşekleri ayrı, yüklerini de ayrı satman gerekmez mi?
-“Hayır, eşeklerimin yükleri de kendileri gibi kıymetlidir. Eşeği almak isteyenler yükünü de almak isterler. Onun için onları üzerindeki yükleriyle birlikte satacağım.” Hazreti İsa büsbütün meraklanmış.
-“Ey şeytan, sen bu eşeklere ne yükledin ki, ikisini birden satacağını sanıyorsun? Eşeğin yükü çok mu kıymetli sanki?” demiş. Şeytan kahkahayı basmış:
-Sen, demiş, bu yükleri bilsen şaşıp kalırsın. Bilmiyorsun da onun için tereddüt ediyorsun.
-“Anlat bakayım neler yükledin eşeklerine.” Şeytan başlamış anlatmaya:
-“Şu birinci eşekte (hased), İkincisinde (kibir), üçüncüsünde (zulüm) yüklüdür.” Hazreti İsa (aleyhisselam) daha çok meraklanmış:
-Ey şeytan, kim alır senin hased, kibir, zulüm yüklü eşeklerini? Deyince bir kahkaha daha atan şeytan:
-“Bak demiş, anlatayım kimler müşteri olacak, eşeklerimi yükleriyle birlikte satın almaya?” En öndeki eşeği göstermiş:
-“Şu birinci eşekte hased yüklüdür. Bunu, bilginlere, azıcık ilim sahiplerine satarım. Zira bilginlerin bir kısmında hased arzusu zirvededir. Onlar kendileri gibi olan diğer bilginlere hased etmekten duramazlar. Hased ve kıskançlık onların en çok kullandıkları sermayelerdir. Bu eşek onlarındır.” Sonra ikinci eşeği göstermiş:
-“Şu ikinci eşekte kibir yüklüdür. Bunu da cahil zenginlere satarım. Serveti çok, bilgisi az zenginler, çok kibirli olurlar. Başkalarını küçük, kendilerini büyük görürler. Kibirsiz duramazlar. Bu eşek de onlarındır.” Son eşeği gösterirken de şöyle demiş:
-Bu üçüncü eşekte ise zulüm yüklüdür. Bunu da salahiyet sahibi amirlere, hükümet büyüklerine satarım. Onlar vatandaşın istediklerini rüşvetsiz yapmazlar. İstedikleri zamana kadar geciktirirler. Zulümsüz duramazlar. Bu da onlarındır.
Bunları dinleyen İsa (Aleyhisselam) ellerini açıp Allah’a yalvarmaya başlamış:
-“Ey Rabbim, bu eşek tüccarlarına müşteri olmak istemeyenleri sen koru, hased, kibir, zulüm eşeklerine muhtaç eyleme.” Duayı işiten şeytan bağırmaya başladı:
-Ne yapıyorsun, ben kiminle alış veriş yapacağım, müşterilerimi kaçıracaksın?
EVVELİ NE?
Mutarrif ibni Abdullah, Mühelleb’i gördü. Yeni ve güzel paltosuyla böbürlenir bir hal içinde idi. Mutarrif dedi ki:
-Ey Allah’ın kulu bu yürüyüş öyle bir yürüyüştür ki, Allah ve Resulü ona öfkelenir.
Mühelleb:
-Beni tanıyor musun deyince Mutarrıf şu cevabı verdi:
-Evet tanıyorum. Evvelin fasit bir meni, sonun murdar bir necis yığını! Sen bu ikisinin arasında bir necis hammalından başka bir şey değilsin.
KALBE KİBRİ SOKMA
Bir gün Süleyman (Aleyhisselam) yüzbinlerce insan, cin ve hayvan huzurunda öyle yükseldi ki, meleklerin göklerdeki tesbih seslerini duydu. Sonra öyle alçaldı ki, ayakları deniz sularına değmeye başladı. Bu sırada bir ses duydu:
-“Eğer Süleyman’ın kalbinde zerre kadar bir kibir olsaydı, onu yükselttiğim nispetten daha çok aşağı düşürürdüm…”
Şaşarım o kimseye ki, kalıbıyla kibirlenir.
O ki, doğmadan önce fasid bir menidir.
Bugün hayatta güzeldir, fakat yarın ölünce,
Olur kabrinde murdar bir cife
Arkadaşımız vardır, muhalefet etmeğe Haris’tir.
Hatası pek çoktur, sevapları ise azdır.
İnatçılıkta pislik böceğinden beterdir,
Yürürken de kargadan daha kibirlidir.
Dedim ki “benzerim yoktur” deyip kibirlenene
“Niçin tevazu göstermezsin, bakarak çıktığın yere!”
Ey kibirli ki, olmaz Allah’a ram,
Biz balçıktanız, olsun sana selam.
Bu dünya hayatı boştur, fanidir,
Değil mi ki, ölüm var, herkes müsavidir.