İmtihan hakkında ayet, hadis ve kıssalar
AYET-İ KERİMELER
Bakara/155- Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!
Al-İ İmran/186- Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir.
Araf/168- Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere ayırdık. İçlerinde iyi olanları da vardı, olmayanları da. Onları biz, bazan nimetlerle, bazan da musibetlerle imtihana çektik. Sonunda belki hakka dönerler diye.
Enfal/ 28- Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.
Enbiya/ 35- Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz.
Ankebut/ 2- İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
Teğabun/ 15- Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır.
Mülk / 2. O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.
HADİS-İ ŞERİF
* Hazreti Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Yanıma bir kadın girdi. Beraberinde iki kız çocuğu da vardı. Bir şeyler istedi. Aksi gibi yanımda bir hurmadan başka bir şey yoktu. Onu verdim. Kadın aldı ve ikiye bölerek kızlarına taksim etti. Kendine pay ayırmadı. Çıkıp gittiler. Arkadan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) girdi. Durumu ona anlattım. Dedi ki: “Kim bu şekilde kızlarla imtihan edilir o da onlara iyi davranırsa, kızlar, onun için, ateşe karşı perde olurlar.”
* Hazret Aişe (radıyallahu anhâ), “O vakit onlar hem üstünüzden, hem altınızdan size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve siz Allah’a karşı türlü zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada mü’minler imtihana uğratılmıştı. Şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı…” (Ahzâb, 10-11) mealindeki âyet hakkında: “Bu, Hendek Savaşı ile ilgilidir” demiştir.
* Râşid İbnu Sa’d, ashaba mensup birinden naklen anlatıyor: “Bir zât Resûlullah’a gelip: “Ey Allah’ın Resûlü, niye şehid dışında kalan mü’minler kabirde imtihan edilirler?” diye sordu. Resûlullah şu cevabı verdi: “Şehidin ölüm anında tepesinin üstünde kılıç parıltısını hissetmesi imtihan olarak ona kâfidir.”
* Hazreti Ömer ve Hazreti Ebü Hüreyre (radıyallâhu anhümâ) anlatıyorlar: “Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: “Kim bir belaya uğrayanı görünce şu duayı okursa: “Seni imtihan ettiği şeyde bana âfiyet veren ve birçok yarattığından beni üstün kılan Allah’a hamdolsun!” Artık yaşadığı müddetçe, bu bela ne olursa olsun ona mâruz kalmaktan muaf kılınır.”
* “Hazreti Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın şöyle söylediğini işittim: “Allah Teâla hazretleri buyurdu ki: “Ben kulumu iki sevdiğiyle imtihan edersem o da sabır gösterir (ve sevap umarsa) onlara bedel cenneti veririm.” (Buradaki “iki sevdiği” ile gözlerini kastediyor.” Doğruyu Allah bilir.”)
* Mus’ab İbnu Sa’d, babası radıyallahu anh’tan naklediyor: “Ey Allah’ın Resûlü! dedim, insanlardan kimler en çok belaya uğrar?”
“Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi diyaneti nispetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa onun belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nispetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Tâ o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar.”
* Hazreti Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün): “Bana İslâm telaffuz eden kaç kişi olduğunu sayıverin” buyurdular. Biz: “Ey Allah’ın Resûlü! Bizim sayımız altı-yedi yüze ulaşmış olduğu halde, hakkımızda korku mu taşıyorsunuz?” dedik. “Siz bilemezsiniz, (çokluğunuza rağmen) imtihan olunabilirsiniz!” . Gerçekten öyle (belaya maruz kalıp) imtihan olunduk ki, içimizden namazını gizlice kılanlar oldu.”
* İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “(Bir gün) Resülullah aleyhissalâtu vesselam yanımıza gelip şöyle buyurdular: “Ey muhacirler! Beş şey vardır, onlarla imtihan olacağınız zaman (artık cemiyette hiçbir hayır kalmamıştır. Onların siz hayatta iken zuhurundan Allah’a sığınırım. (Bu beş şey şunlardır:
l) Zina: Bir millette zina ortaya çıkar ve aIenî işlenecek bir hale gelirse, mutlaka o millette tâun hastalığı yaygınlaşır ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görûlmeyen hastalıklar yayılır.
2) Ölçü-tartıda hile: Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın zulmüne uğrar.
3) Zekat vermemek: Hangi millet mallarının zekatını vermezse mutlaka gökten yağmur kesilir. Hayvanlar da olmasaydı tek damla yağmur düşmezdi.
4) Ahdin bozulması: Hangi millet Allah ve Resülünün ahdini (yani düşmanla yaptığı anlaşmayı) bozarsa, Allah Teâla hazretleri o millete, kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve ellerindeki (servet)lerin bir kısmını onlar alır.
5) Kitabullahla hükmetmeyi terk: Hangi milletin imamları Kitabullahla ameli terkederek Allah’ın indirdiği hükümlerden işlerine gelenleri seçerlerse, Allah onları kendi aralarında savaştırır.”
Gelse celâlinden cefa
Yahud cemâlinden vefa
İkisi de câna safâ
Lütfun da hoş kahrın da hoş
Bir iş adamı işe alacağı elemanları imtihan eder.Aynı şekilde bir ödülü kazanmak için imtihan veya sınavdan geçilir.Allah-u zül celal Hazretleri’de bizleri cennet nimetlerini hak etmemiz için imtihan ediyor.
Aynız zamanda sabredilen imtihan derecemizin artmasına sebep oluyor.
Allah dostları imtihan edilmeyi istemiş ve arzu etmişlerdir.Çünkü onlar bilirler ki Allah, kendisine yakın olan, olmaya çalışan, kendisini sevdiğini iddia edenleri imtihan yağmuruna tutar.
İnsan bir imtihanda olduğunu daha baştan kabul etmezse, en yakın daireden küfür dairesine kadar herkesin onunla uğraştığına, elini attığı her dalın kırılıp her yerin sarsıldığına, herkesin ona karşı düşman vaziyeti aldığına inanır. Oysa, bunların birer imtihan vesilesi olduğunu kabul etse, o türlü bütün mülahazalar eriyip gidecektir. Sürekli şoku yaşanan çirkin yüzlü toslamalar gayet mûnis, inşirah veren hadiseler haline gelecektir. Ama biraz katlanmak gereklidir.
DERECEYE GÖRE
Bir gün müminler zalimlerin zulmünden şikayetçi olurlar. Mevlana Hazretleri:
– Kasaplar pazarında hiç köpek kesiyorlar mı? Öldürülmeye onlar lâyık olduğu halde, kesilen ve kesilmek zahmetine katlanan koyunlardır.
Allah’ın yardımı müminlere daha fazla olduğu için zahmetleri çoktur. Onlar hakkındaki rahmet o zahmet . nispetinde sayısızdır, der.
Evet, köpeklerin kesilmemesi, o sıkıntıyı yaşamamaları kıymetlerinden değildir. Koyunun yaşadığı sıkıntılar kıymetindendir.
Allah’ın imtihan unsuru olan bazı sıkıntılar da önce Nebilere, sonra velilere ve daha sonra da derecesine göre müminlere gelir.
Kutsî hadiste, “iki korkuyu bir arada vermem. İki sevinci de bir arada vermem.” buyuran Allah celle celaluhu, mümin kullarını arındırmak ve derecelerini artırmak için çeşitli sıkıntılara ve imtihanlara tabi tutar.
Burası onlar için hizmet yeridir, ücret yeri değildir de ondan… Hak yolunda ve Hak hatırına bir kısım zorluklar yaşamaları onlar için şereftir.
Zorluk istenmez, ama gelirse mümin için ahirete azık olur.
CEBRAİL ALEYHİSSELAM’IN HAZRETİ EBU BEKİR’İ İMTİHANI
“Cebrail aleyhisselâm, Hazreti Ebu Bekir’i Resûlüllah’a kargı ne kadar sevgisi olduğunu öğrenmek istediğini Hak Teâlâ’dan istedi. Cenab-ı Allah ona imtihan etmesini emretti. Cebrail aleyhisselâm bir bayram sabahı Hazreti Ebu Bekir’in geçeceği yol üzerine bir âmâ gibi oturdu.Hazreti Ebu Bekir bayram günü en yeni ve kıymetli elbiselerini giymiş Resûlüllah’ın yanına gidiyordu. Tam Ebu Bekir (Radıyallahu anh) önüne geldiği zaman :
—Hazreti Muhammed’in sevgisi için bana bir şey vereni Allah afvetsin, dedi. Hazreti Ebu Bekir bunu duyunca sırtındaki cübbesini çıkarıp verdi:
—Bu sözü tekrar söyler misin? Diye sordu. Âmâ tekrar söyledi. Hazreti Ebu Bekir bu sefer çıkarıp sırtındaki elbiseyi verdi. Tekrar söyletip ayakkabısını da verince üzerinde ancak örtünecek kadar elbise kalmıştı.
Yolun ortasında kalan Hazreti Ebu Bekir’i o ara Bilâl-i Habeşi (radıyallahu anh) görüp elbise getirmesi için eve gönderdi.
Yolda Bilâl’a (Radıyallahu anh) Peygamberimize rastlayıp nereye gittiğini anladığı için :
—Ya Bilâl, Ebu Bekir’in elbisesini alan Cebrail (as)dır. Bana olan sevgisini ölçmek için böyle yaptı, buyurdu. Hazreti Bilal elbiseyi, Hazreti Ebu Bekir’e götürüp teslim etti ve Resûlullah’ın huzuruna geldi. O zamana kadar Cebrail aleyhisselâm elbiseyi getirip Peygamber Efendimize vermişti bile, Peygamber Efendimiz :
—Ey Ebu Bekir! Al elbiselerini, imtihanı kazandın. Cebrail kardeşim seni imtihan etmişti. Bana olan sevgini Öğrenmek istemişti, buyurdu.
Bunun üzerine Hazreti Ebu Bekir :
—Ya Resûlullah! Ben o elbiseyi senin sevgin için verdim, buyurun. Sonra geri alamam istediğiniz yere verin, dedi. Elbiseyi bir fakire hediye ettiler.
Dünya bir mektep, hayat ise bir imtihandan ibarettir. Alemi ervah’dan yola çıkan insan, rahm-i maderden, çocukluktan, gençlik ve ihtiyarlıktan, berzah, mahşer, hesap, mizan ve sırattan geçerek mükâfat ve mûcazatın verileceği, rütbelerin sökülüp takılacağı, yüzlerin ağarıp kararacağı sonsuz ve ebedî âleme namzet bir yolcudur.
Kabir ötesi hayatı belirleyecek en büyük imtihan dünyada olandır. İmtihandan, kontrolden geçmeyen bir şeyin sağlam mı, çürük mü, sâdık mı, kâzip mi, olduğu belli değildir.
İmtihanlar seviyeye göre farklı farklıdır. Talebe ile öğretmenin, er ile generalin, memurla âmirin imtihanı bir değildir.
Onun için: Hadisi şerifte; “Belâların en şiddetlisi enbiya-yı izam efendilerimize, sonra evliyayı kiram efendilerimize, sonra da seviyelerine göre diğer mü’minleredir” buyruluyor.