HADİS RİVAYET ETMEK

  Binden fazla hadis rivayet eden sahâbîlere denir. Çok hadis rivayet edenler için de kullanılır.

   Hadis: Rasûlullah’ın sözleri, fiilleri, takrirleri (onaylamaları) ve hâlleridir. Sünnet diye de isimlendirilir. Kur’an’dan sonra dinin ikinci kaynağı olduğu hakkında ittifak vardır. Asr-ı Saadet’te Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın kendisi, Müslümanlar için dinin kaynağı iken, vefatından sonra bu görev onun hadislerine geçmiştir. Bu sebeple hadis ilmi, Allahu Teâlâ’ya yaklaşmaya vesile olan en faziletli ilimlerden biridir. Çünkü bu ilim, Nebi’nin yolunu anlatarak diğer ilimlere kaynaklık eden bir ilimdir.

   Hadis ilmi, tarifinden de anlaşıldığı gibi diğer dinî ilimler içinde kapsamı en geniş olanıdır. Kur’an ayetlerinin 6000 civarında olduğu düşünülecek olursa, hadislerin tekrarlarla birlikte yüz binlerle ifade edilmesi bunu göstermektedir. Kur’an’ın ve ona bağlı olarak dinin doğru anlaşılabilmesi için gerekli en detaylı bilgiler hadislerde bulunmaktadır. Fıkhî içtihatların kaynağı hadisler olduğu gibi, tefsir ilminin en doğru yorumları, ayetlerin iniş sebepleri, nasıhmensuh gibi birçok bilgiler hadislerde yer almaktadır. Bunlara ilaveten Allah’ın sıfatları, evrendeki mahlukat, ölüm ve sonrasındaki karşılaşılacak durumlar, Nebiler ve önceki ümmetlerin kıssaları, bizzat Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın yaşantısı, savaşları, hükümleri, mucizeleri, hutbeleri, aile fertleri, onların faziletleri vb. gibi pek çok ayrıntı ancak hadislerde mevcuttur.

   Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sağlığında hadis öğrenim ve öğretimini teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur:

1. “Benden bir ayet de olsa tebliğ edin, hadislerimi nakledin ve benim adıma yalan söylemeyin.”[1]

2. “(Veda Hutbesi’nde)Sizden burada bulunanlar bulunmayanlara tebliğ etsin.”[2]

3. “Allah, benim sözümü işitip de benden işittiği gibi (başkasına)  tebliğ eden kişinin yüzünü ağartsın.”[3]

   Sadece teşvik etmekle kalmamış, hadislerine ilgi duyanlar hakkında: “Allah’ım! (Benden sonra gelip hadislerimi ve sünnetimi rivayet ederek insanlara öğreten) halifelerime rahmet et!”[4] diye dua etmiş ve onları ‘halifelerim’ diye nitelendirerek onore etmiştir.

   Şüphesiz ki hadis rivayetinde ilk ve en önemli tabaka sahâbe tabakasıdır. Onlar gerek Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayattayken, gerekse vefatından sonra hadislerin muhafazası ve duydukları şekliyle harfi harfine rivayeti için harikulâde gayret sarfetmişlerdir. Onların bu gayretleri, hata yapma korkusuyla fazla rivayetten kaçınmaları, ravilerin durumlarını titizlikle araştırmaları ve hadisi, bizzat Rasûlullah’tan işiten sahâbîden almak için uzun ve meşakkatli yolculuklara katlanmaları gelecek nesiller için örnek olmuş ve bu ilme temel teşkil etmiştir.

   Şüphesiz ki bu titizliğin sebebi; sahâbîlerin, nakledecekleri her hadisin her bir harfinin ümmet için ne büyük bir öne­me sahip olduğunun bilinci içinde olmalarıdır. Hatta İbni Ömer ve İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) gibi pek çok sahâbî, hadisin manasını değiştirmeyecek tarzdaki lafızların yer değiştirilmesi, eş anlamlı iki kelimeden birinin diğerinin yerine kullanılması gibi hatalara dahi müsamaha göstermiyorlardı.[5]

   Sahâbenin hadis rivayetindeki ihtiyatlarının en belirgin göstergesi, az hadis rivayet etmeleri ve mecbur kalmadıkça rivayette bulunmamalarıdır. Muksirûndan olan Ebu Hureyre, İbni Ömer ve Ebu Said el-Hudrî gibi sahâbîlerin çokça riva­yet­ten kaçındıkları bilinen bir gerçektir.[6]

   Sahâbîlerin kendileri çok hadis rivayetinden kaçındıkları gibi, başkalarını da bundan menederlerdi. Bunların başında da Dört Raşit Halife gelmektedir.[7]

   Hadislerin muhafazası için sahâbe tarafından benims­nen diğer bir tedbir de rivayet edilen hadislerin kabulünde gösterdikleri ihtiyattır. Bu ihtiyat şahit istemek, yemin ettirmek vb. şekillerde uygulanmıştır. Özellikle Raşit Halifelerin hadis kabulündeki titizlikleri çok tesirli olmuştur.[8]

   Sahâbenin, hadislerin kabulüne dair yukarıda zikredilen tatbikatları onların daimi tutumları değildi, bunları ihtiyaç olduğunda yapıyorlardı. Çünkü gayeleri kesin kanaate ulaşarak mutmain olmak, gelecek kuşaklara örnek olmak ve hadislerin gelişi güzel rivayet edilmesine mani olmaktı.

   Bütün bu ihtiyatların uygulanmasıyla ehil olmayanlara ve dini tahrif etmek isteyenlere meydan verilmemiş ve büyük oranda arzulanan neticeye ulaşılmıştır. Bu işe ehil olanlar ise Allah’ın kendilerine verdiği bu nimeti iyiye kullanarak ümmetin hayrına olmak üzere hadisleri dinlemiş, ezberlemiş ve işittikleri gibi kendilerinden sonra gelenlere aktararak vazifelerini hakkıyla yapmışlardır, Allah onlara hayırla karşılık versin!

   Sahâbeden en fazla rivayette bulunanlara ‘çokça yapanlar, çoklaştıranlar’ manasında ‘muksirûn (en çok rivayette bulunanlar)’ denilmiştir. Muksirûn sahâbîler 9 kişidir ki, İb­nu’l Cevzî’nin Müsnedü’l-Bâki adlı eserinde bildirdiği gibi onların isimleri ve rivayet ettikleri hadis sayısı şöyledir:

1. Ebu Hureyre………………………………….5374 hadis

2. Abdullah bin Ömer………………………..2630 hadis

3. Enes bin Malik……………………………..2286 hadis

4. Aişe binti Ebu Bekir………………………2210 hadis

5. Abdullah bin Abbas……………………….1660 hadis

6. Cabir bin Abdullah………………………..1540 hadis

7. Ebu Said el-Hudrî………………………….1170 hadis

8. Abdullah bin Mes’ud……………………….848 hadis

9. Abdullah bin Amr bin As………………….700 hadis

PAYLAŞ