EBU HUREYRE (RADIYALLAHU ANH) (5374)

   İsmi hakkında en çok ihtilaf edilen sahâbîdir. Kendisinin ve babasının isimleri hakkında 40’tan fazla rivayet vardır. Ancak en meşhur rivayete göre adı Abdurrahman bin  Sahr’dır. Cahiliyede adı Abduşşems idi. Bir rivayete göre Müslüman olduğunda Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından Abdurrahman olarak değiştirilmiştir. İsmi hakkında bu kadar ihtilaf olmasının sebebi, gerek sahâbîler arasında ve gerek diğer dönemlerde ismi ile anılmaması, bilakis ‘kediciğin babası’ manasına gelen künyesi ile anılması ve meşhur olmasıdır. Bu lakabından sorulduğunda şöyle yanıtlamıştı: “Ailemin koyunlarını güderdim. Benim küçük bir kediciğim vardı. Geceleyin onu bir ağaca koyar, gündüz olunca da ya­nımda götürür onunla oynardım. Bu yüzden bana Ebu Hureyre künyesi verildi.”[9]

   Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) Yemenli olup Devsî kabilesindendir.[10] Kendi ifadesine göre yetim olarak büyümüştür. Annesi Meymûne binti Sahib’dir. Önceleri küfür üzere kalmayı yeğledi. Oğlu Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan annesinin Müslüman olması için dua talep etmiş, o da onun için dua etmişti. Bunu annesine haber vermeye giden Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) eve varınca annesinin kelime-i şehadetine tanık olmuş ve sevinçten ağlamıştı. Bu müjdeli haberi Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a ulaştırmış ve kendi­siyle annesini mü’minlere, mü’minleri de kendilerine sevdirmesi için dua etmesini istemiş, müteakiben Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu duayı yapmıştı. Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) bunun için: “Beni duyan ve gören her mü’min sevmiştir.” demektedir.[11]

   Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) hicrî 7.yılda Hayber gazvesi esnasında Yemenli Müslümanlarla birlikte Medine’ye gelmiş ve Müslüman olmuştur. Müteakiben Suffe ashâbı arasına katılmış ve bu ilim yuvasında dinini öğrenmiştir.[12] Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) fakirlik ve ihtiyacın bütün şiddetine katlanarak Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a biat ettiği andan itibaren uyku zamanları dışında ondan hemen hemen hiç ayrılmadı ve irtihaline kadar Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte yaşadığı 4 yıl böyle geçti. Öyle bir 4 yıl ki; dinleme, itaat edip yapma ve her türlü güzelliklerle dopdolu, kendi içinde geniş ve uzun, adeta tek başına bir ömür…

    Kendini İslâm’a adayan bu gencin hafızası kuvvetliydi, kendisini meşgul edecek çoluk çocuğu yoktu, Rasûlullah’ın da “Amin!” diyerek duasına katıldığı Allah’tan istediği şeylerin içinde ‘unutulmayacak bir ilim’ de vardı.[13] Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a: “Senden çok şeyler işitiyorum fakat unutuyorum.” diye şikayetlenince, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun ridasını yaydı, sonra uçlarından tutarak Ebu Hureyre’nin kalbinin üzerinde topladı ve o bundan sonra işittiklerini unutmadı.[14]

   Kendisinin ne ekecek bir toprağı ne de meşgul olacağı bir ticareti vardı. Bu nedenle yolculukta da, yerleşik halde de Rasûlullah’ın yanından ayrılmıyordu. İşte bu sebeple o kadar çok hadis öğrenip ezberledi ki, birçok değerli sahâbî: “Bütün bu hadisleri nereden buldu, ne zaman duyup ezberledi?” diyecek kadar hayrete düştü. Doğrudan Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan ilim aldığı gibi Ebu Bekir, Ömer, Ubeyy bin Ka’b, Usame bin Zeyd, Aişe ve daha birçok büyük sahâbîden de ilim almış ve bunları zaptederek rivayet etmiştir.

   Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) çok hadis rivayet ettiği için her dönemde tartışma konusu olmuştur. Halbuki rivayet ettiği hadislerin yalnızca 180 kadarında tek kalmış, kalanlarına ise diğer sahâbenin rivayetleri şahitlik etmiştir. O, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan hadis öğrenmeye çok istekliydi. Bunun  için birkaç örnek zikredelim:

   1. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir ganimet dağıtımı esnasında: “Dostlarının istediği şu ganimetlerden sana da vermemi istemiyor musun?” buyurmuş, Ebu Hurey­re (Radıyallahu Anh): “Ben senden Allahu Teâlâ’nın sana öğrettiklerinden bir şeyler öğretmeni istiyorum.” demiştir.[15]

   2. Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh), Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a kıyamet gününde şefaatiyle mes’ud olacak kişiyi sorduğunda Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Ya Eba Hureyre! Hadis bellemek için sende gördüğüm bu şiddetli arzuya göre bunu senden evvel kimsenin bana sormayacağını zaten tahmin ediyordum. Onlar hâlis olarak ‘La İlahe İllallah’ diyen kimselerdir” buyurdu.[16]

   3. Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir: “İnsanlar ‘Ebu Hureyre çok hadis rivayet edip duruyor.’ deyip duruyor­ar. Halbuki Allah’ın Kitabı’ndaki şu iki ayet[17] olma­saydı hiçbir hadis nakletmezdim. Muhacir kardeşlerimizi çarşılarda alışveriş, Ensar kardeşlerimizi de bahçelerindeki işleri meşgul ederdi. Ebu Hureyre ise karın tokluğuna Rasûlullah’tan ayrılmazdı da, onların bulunmadıkları meclislerde bulunur ve onların belleyemedikleri sözleri bellerdi.[18]

   4. Aişe (Radıyallahu Anha) Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) yi çağırıp kendisinin duymadığı bazı hadisleri rivayet etmesini eleştirince Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh): “Ey ana­cığım! Ayna, sürme ve Rasûlullah’a güzel görünme arzusu seni alıkoyuyordu ama vallahi beni ondan alıkoyan bir şey yoktu.” diye cevap verdi.[19]

   Hadis öğrenmeye böyle düşkün olan Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) onun rivayetine de çok şiddetliydi. Asım bin Kuleyb şöyle anlatmaktadır: “Babam, Ebu Hureyre’nin hadis rivayetini dinlemiş, o (Radıyallahu Anh) hadis rivayetine: ‘Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: ‘Kim bile bile benim hakkımda yalan konuşursa, ateşteki yerine hazırlansın!’ ’ diyerek başlardı.”[20]

   Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) nin, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den işittiği hadisleri yazıp yazmadığı hususunda birbirine muhalif haberler bulunmakla beraber, ondan hadis rivayet eden birçok tabiîn bunları kitap ve sahifelerde toplamıştır. Mesela, bunlardan Beşir bin Nehik, Ebu Hureyre’ den işittiği bütün hadisleri yazıp bunları ona arz ederek rivayet hakkını aldığını zikretmektedir.[21] Meşhur öğrencilerinden Hemmam bin Münebbih’in yazdığı ‘es-Sahife es-Sahiha’ isimli Ebu Hureyre’ye ait 140 kadar hadisi ihtiva eden kitap Ebu Hureyre’den yazılan hadis kitaplarının en mühimidir. İmam Ahmed, Müsned’inde (2/312-319) bir tek isnad zinciri altında bu hadisleri sıralamıştır.

   Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) nin eleştirildiği diğer bir cihet de Emevîlere hizmet ettiği hususudur. Bunun sebebi de, Muaviye’nin onu iki defa Medine valiliğine ataması, Mervan Medine’den ayrılınca da onun yerine vekillik yapmasıdır. Halbuki o, bir seferinde Mervan’ın yanına girmesine müsaade etmemiştir.[22] Mervan’ın yerine vekil olduğu zaman­larda onların yaşadığı lüks hayatı kınarcasına bir eşeğe binerek yola çıkar ve: “Yoldan çekilin, Emîr geldi.” derdi. Mervan’ın vekilliğini yaptığı diğer bir sırada, sırtında bir bağ odun olduğu halde çarşıya girdi ve: “Emîr için yolu açın.” diye seslenerek yol aldı.[23]

   Gene, Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) nin rivayet ettiği: “Ben Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan iki kap ilim belledim ve bunlardan sadece birini neşrettim. Diğerine gelince, onu neşretseydim şu boğazım kesilirdi.”[24] manasındaki hadisten, her ne kadar ilimden nasibi olmayan bazı cahiller kendileri için delil çıkarıyorlarsa da onun bu hadisini, diğer bazı fiilleri şerh etmektedir. Şöyle ki; Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh): “Ey Allah’ım! Beni (hicrî) 60 yılına ulaştırma ve çoluk çocuğun emîrliklerini bana gösterme!” diye dua ederdi. Bu hadisi Hafız İbni Hacer, İbni Ebi Şeybe’ye dayandırmaktadır. Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) den rivayet edilen merfû bir hadiste Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Ümmetimin helâki, Kureyş’ten bazı oğlanların eliyle olacaktır.”[25] buyurmaktadır ki bütün bunlardan, oğlancıklar (babadan oğula geçen saltanat) yönetiminin başlangıç yılının hicrî 60 yılı olacağına işaret etmektedir. Gerçekten de öyle olmuştur. O yıl Yezîd bin Muaviye halifeliğe geçmiş ve 64 yılına kadar kalmıştır. Sonra onun oğlu Muaviye halifeliğe geçti, o da birkaç ay sonra öldü. Bütün bunlardan, Ebu Hureyre’ nin neşretmediği ilmin, Kâ’be’ye saldırmaya bile cüret eden Emevîlerin dalâletine işaret ettiği anlaşılmaktadır.

   Son derece yumuşak ve mu’tedil bir kişi olan Ebu Hu­reyre (Radıyallahu Anh) üstün bir takvâya ve zühde sahipti: İbni Sa’d’ın sahih bir senetle rivayet ettiğine göre İkrime, Ebu Hureyre’nin her gün yüksek miktarda tesbih çektiğini ve: “Günahım miktarınca tesbih çekmekteyim.” diye söylediğini bildirmiştir. Zehebî de, Siyer’de en-Nehdî’den şöyle rivayet etmektedir: “Ebu Hureyre’ye yedi kez misafir oldum. O, hanımı ve hizmetçisi geceleyin birbirini takip ederek kalkarlardı. Birisi namazını kılar, sonra diğerini uyandırırdı. O kalkar kılar, sonra diğerini uyandırırdı.”

   İbni Hazm, el-İhkâm fi Usûli’l-Ahkâm adlı kitabında şöyle demektedir: “Kendilerinden orta miktarda fetva rivayet edilenler 13 kişidir ki, onlardan birisi de Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) dir. Diğerleri ise Ebu Bekir, Osman, Sa’d bin Ebi Vakkas, Ümmü Seleme, Enes, Ebu Said el-Hudrî, Ebu Mu­se’l-Eşarî, Muaz bin Cebel, Cabir bin Abdillah, Selman-ı Farisî, Abdullah bin Amr ve Abdullah bin Zübeyr (Radıyallahu Anhum) dir. Bunlardan her birinin fetvalarından küçük bir cüz oluşturulması mümkündür.[26]

   Sahâbe-i Kirâm arasında 5374 adetle en çok hadis rivayet eden[27] Ebu Hureyre’nin 326 hadisini Buhârî ve Müslim ittifaken, 93’ünü Buhârî ve 98’ini Müslim münferiden rivayet etmişlerdir.

   Ömer (Radıyallahu Anh) tarafından Bahreyn valiliğine, Osman (Radıyallahu Anh) döneminde Mekke kadılı­ğına ve Muaviye tarafından Medine valiliğine tayin edilen fâkih, müçtehit ve çok ilim belleyen hafızların seyyidi Ebu Hureyre’den toplamı 800’ü aşan sahâbî ve tabiîn talebe ilim almıştır.

   Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) bir rivayete göre hicrî 59 yılında 78 yaşında olduğu halde Akik mevkiindeki evinde vefat etmiş, oradan Medine’ye getirilmiştir.

Allah ondan razı olsun.

PAYLAŞ