ABDULLAH BİN ÖMER (RADIYALLAHU ANH) (2630)
Babası Ömer’ül-Fâruk (Radıyallahu Anh), annesi Osman bin Maz’un (Radıyallahu Anh) un kız kardeşi Zeynep’tir. Aynı ana babadan olan kız kardeşi Hafsa (Radıyallahu Anha) Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın eşlerindendir.
Hazreti Ömer’in 12-13 çocuğu olup onlar içinde en çok bilinenler Abdullah ve Hafsa’dır. Abdullah (Radıyallahu Anhuma) Kureyşli olup Ebu Abdurrahman diye künyelenmiştir. Daha çok İbni Ömer diye meşhur olan Abdullah (Radıyallahu Anhuma), nübüvvetin 1. veya 2. senesinde dünyaya gelmiş, bulûğ çağına ermeden babası ile beraber Müslüman olmuş, dolayısıyla şirki hiç tatmamıştır. On yaşındayken babası Ömer (Radıyallahu Anh) ile hicret etmiştir. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Uhud günü harpten önce orduyu teftiş ettiğinde o sıralar 14 yaşında olan Abdullah bin Ömer’in karşısına gelmiş ve onun harbe katılmasına izin vermemiş, bir sene sonraki hicrî 4. yılın Şevval ayında yapılan Hendek harbine katılmasına ise izin vermiştir.[28]
İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) bu harpten itibaren bütün muharebelere iştirak etmiş, Rıdvan Biatı’nda bulunmuş, Ömer devrindeki fetihlerin hepsine katılmıştır. Hicretin 27. yılında Afrika, Tunus, Cezayir ve Marakeş seferlerine, hicretin 30. yılında Horasan ve Taberistan seferlerine, Ebu Eyyûb el-Ensarî ile Bizans seferine katılmış, Ali (Radıyallahu Anh) döneminde vukû bulan dahilî olaylar ile Cemel ve Sıffîn fitnelerine katılmamıştır. Yermuk, Kâdisiye, Celûla savaşlarına, Fars seferlerine ve Mısır’ın fethine de katıldı.
İbni Kesir’in verdiği bilgilere göre orta boylu ve iri cüsseli bir adam olan İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) in saçları omuzlarına kadar uzanırdı. Bıyıklarını derince kısaltırdı. Babası Ömer (Radıyallahu Anh) ve daha sonra da halife Osman (Radıyallahu Anh) onu kadılığa tayin etmek istedilerse de o kabul etmedi. Allah (Azze ve Celle) ın: “Sevdiğiniz şeylerden sarfetmedikçe asla birre (iyiliğe) eremezsiniz.”[29] ayetini kendisine şiar edinmişti. Bu sebeple malı ve kölelerinden beğendiklerini Allah için sadaka olarak verirdi. Bu huyunu öğrenen köleleri onun görüp beğeneceği şeyler yaptığı için “Kölelerin sana hile yapıyorlar.” dendiğinde: “Bizi Allah yolunda aldatan kimseye biz de Allah için aldanırız.” Diye cevap verirdi. Vefatına kadar 1000 civarında köle âzât etmişti ki, en değerli öğrencisi Nâfi de onun âzâtlılarındandır.
Gerek maaşından, gerekse ganimet ve hediyelerden kendine gelen yüz binlerce dirhemi Allah yolunda harcamıştır. Kendine verilen hediyeleri: “Ben kimseden bir şey istemem ama Allah’ın bana nasip ettiği şeyi de geri çevirmem.” diyerek alır ve onların çoğunu da sadaka yapardı.[30] Bize İbni Ömer’in birçok hâlini bildiren âzâtlısı Nâfi şöyle demektedir: “Öyle olurdu ki bir günde 30.000 dirhem dağıtır, sonra bir ay boyunca ağzına bir parça et dahi koymazdı.”[31]
GECE NAMAZI
İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) gençliğinde mescitte yatardı. Bir gece rüyasında şunları gördüğünü anlatmaktadır: “İki melek beni yakalayıp cehenneme götürdüler. Cehennem, kuyu duvarı gibi taşla örülmüştü ve iki de boynuzu vardı. Onun içinde tanıdık bazı kimseleri gördüm. ‘Eûzu billahi min’ennâr.’ diyerek ateşten Allah’a sığındım. Bu sırada bizi üçüncü bir melek karşıladı ve bana: ‘Korkma!’ dedi. Ben rüyamı Hafsa’ya anlattım. O da Rasûllullah’a arz etti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Abdullah ne iyi bir adamdır, şayet bir de gece namazı kılsa!’ buyurdu.”
Abdullah’ın oğlu Salim dedi ki: “Abdullah bundan sonra gecenin (çoğunu ibadetle geçirir ve) az bir kısmında uyurdu.”[32] Diğer bir rüyasını ise şöyle anlatmaktadır: “Elimde ipekten dokunmuş kalın bir kumaş vardı. Benim cennette gitmek istediğim bir yer olunca, o kumaş parçası oraya uçardı. Rüyamı Hafsa’ya anlattım. Hafsa da Nebi’ye arz etti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Ben Abdullah’ı salih bir adam görüyorum.’ buyurdu.”[33]
Fitne dönemlerinde Medine’ye hangi emîr gelirse gelsin, İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) gider, onun arkasında namazını kılar ve zekatını ona öderdi. Bu hususta şöyle söylerdi: “Kim ‘Hayya ale’ssalâh (haydin namaza)!’ derse onun çağrısına icabet ederim ama her kim ‘Haydi Müslüman kardeşini öldürmeye ve malını almaya!’ derse onun çağrısına icabet etmem.”[34] Bununla beraber zalime karşı durmaktan ve hakkı söylemekten geri kalmazdı. Nitekim Zalim Haccac’ın birçok hareketini yüzüne karşı tenkit etmiş, bir seferinde kendisini ziyarete geldiğinde Haccac ile konuşmamış ve onu görmemek için gözlerini kapatmıştı.[35] Ölüm döşeğindeyken de Ali (Radıyallahu Anh) ye karşı taşkınlık eden guruba ve Haccac’a karşı savaşmadığı için duyduğu üzüntü ve pişmanlığı dile getirmiştir.[36]
Fakir ve gariplerin babası olan Abdullah bin Ömer (Ra-dıyallahu Anhuma) son derece zühd sahibiydi. Adaleti sever, övülmekten hoşlanmaz, sade giyinir ve misafirsiz yemeğe oturmamayı tercih ederdi. İbni Mes’ud (Radıyallahu Anh): “Dünyaya karşı Kureyşli gençler arasında kendi nefsine en hâkim olan kişi İbni Ömer’dir.” demektedir. Cabir (Radıyallahu Anhuma) ise: “Hepimiz dünyaya meylettik, dünya da bize meyletti, ancak İbni Ömer müstesna.” dedi. İbni Ömer hakkında tabiîn imamlarının büyüklerinden Said bin Müseyyeb: “İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) in vefat ettiği gün dünyadaki herkes Allah’ın huzuruna onun ameli gibi bir amelle çıkabilmeyi arzulamıştı.” demiştir.[37] Ebu Seleme bin Abdullah ise: “İbni Ömer, fazilet ve üstünlükte babası Ömer gibi olduğu halde vefat etti.” demektedir.
İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) in en belirgin ve meşhur hâli ise her hareketinde Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a adım adım uymaya gayret etmesidir. Öyle ki, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın boyandığı boya ile saçlarını boyar, altında dinlendiği ağacın altında dinlenir, kaylûle (öğle uykusu) yaptığı yerde kaylûle yapar, namaz kıldığı yerde namaz kılar, vakfe yaptığı yerde vakfe yapardı.[38]
İbni Hazm, el-İhkâm adlı kitabında şu açıklamada bulunmaktadır: Sahabeden çokça fetva verenler yedi kişidir ki, onlar Ömer bin el-Hattab, oğlu Abdullah, Ali, Aişe, İbni Mes’ud, İbni Abbas ve Zeyd bin Sabit (Radıyallahu Anhum) tir. Bu faziletli insanların fetvaları oldukça fazladır. Sadece İbni Abbas’ın fetvaları yirmi ciltte toplanmıştır.[39] İbni Ömer ise, İmam Malik’in bildirdiğine göre, altmış yıl fetva vermekle ve Müslümanların dinî meselelerini çözmekle meşgul olmuştur.
Abdullah bin Ömer (Radıyallahu Anhuma) muksirûnun ikincisi olarak 2630 adet hadis rivayet etmiştir.[40] Zehebî, İbni Ömer’in, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nin dışında kendilerinden ilim aldığı kişileri 15 kişi kadar saymaktadır ki, bunların içinde Ebu Bekir, Ömer, Osman, Sa’d bin Ebi Vakkas, İbni Mes’ud, ablası Hafsa ve Aişe (Radıyallahu Anhum) bulunmaktadır. Kendisinden ilim alıp hadis rivayet edenlerin sayısı ise 227’yi bulmakta, bunların içinde oğulları Hamza, Bilal, Zeyd, Salim, Abdullah, Ubeydullah ve Ömer ile babasının âzâtlısı Eslem, Enes bin Sîrîn, Hasan, Said bin Cübeyr, Said bin Müseyyeb, Tâvûs, Urve, Atâ, İkrime, Mücahid, Zührî ve âzâtlısı Nâfi bulunmaktadır. Hadis isnadında İbni Ömer, ondan Nâfi, ondan Malik bin Enes senedi en kuvvetli senet kabul edilmektedir. İbni Ömer’in hadislerinden 168 adedini Buhârî ve Müslim ittifaken, 81’ ini Buhârî ve 31’ini Müslim münferiden rivayet etmişlerdir.
Abdullah bin Ömer (Radıyallahu Anhuma) hicrî 74 yılında hac dönüşünde Haccac’ın düzenlediği bir suikastta zehirli bir hançerle ayak parmakları arasından yaralandı ve bu yara sebebiyle aynı yıl İmam Malik’e göre 86, Zehebî’ye göre 84 yaşında olduğu halde doğduğu yer olan Mekke’de vefat etti ve Fahn mahallesindeki ‘Muhacirler Kabristanı’na defnedildi. Onun defniyle beraber Hicaz bölgesinin fıkhının temel taşı da defnedilmiştir.
Allah ondan razı olsun.