ABDULLAH BİN AMR BİN AS (RADIYALLAHU ANH) (700)

  Arap’ın en kurnazlarından olan Amr bin As’ın oğlu olan Abdullah, Kureyş kabilesindendir. Künyesi Ebu Muhammed olup annesinin adı Rayta binti Münebbih’tir. Babasından önce Müslüman olmuştur. Mekke fethinden evvel babasıyla beraber hicret etme şerefine nail olmuştur. Babasından 12 yaş küçük olduğu rivayet edilen Abdullah bin Amr (Radıyal­lahu Anh) uzun boylu ve kırmızı tenliydi. Bilekleri gayet güçlüydü.

   Babası zeka, deha ve kurnazlıkta üstat olduğu kadar o da âbid, zâhid ve her şeyi âşikâr olmada yüce bir mevkîye sahip üstat idi. Sahâbîler arasında takvâca en üstün olanlardandı. Hatta her gece sabaha kadar namaz kılar ve Kur’ an’ı hatmeder, her gün oruç tutardı. Babası Amr bin As bu durumu Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a bildirdiğinde Abdullah (Radıyallahu Anh) ı çağırttı, kendisine gelen haberi ondan sorarak doğruladı ve Abdullah’ın: “Daha fazlasına gücüm yeter!” diyerek yaptığı ısrarlara rağmen Kur’an’ı azamî 3 günde bir hatmetmesini emretti. Sebep olarak da 3 günden kısa sürede okuyanın Kur’an’ı anlamayacağını zikretti.[97]
   Oruç hakkında da azamî olarak Davud (Aleyhi’sSelam) un orucunu yani bir gün oruç tutup bir gün iftar etmeyi emretti ve bunun, oruçların en faziletlisi olduğunu belirtti. Gece namazı hususunda ise Allah’a en sevimli namazın Davud (Aleyhi’sSelam) un namazı olduğunu, Davud (Aleyhi’s-Selam) un gecenin ilk yarısında uyuduğunu, müteakiben üçte birinde namaz kıldığını ve son altıda birinde gene uyuduğunu bildirmiş ve kendi sünnetinin ise gecenin bir kısmında namaz kılıp bir kısmında uyumak, bazen oruç tutup bazen tutmamak ve eşleriyle beraber olmak olduğunu söylemiş ve: “Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” buyurmuştur. Abdullah (Radıyallahu Anh) yaşlanıp da kendine nezrettiği bu ibadetleri yapmakta zorlandığında hayıflanır ve: “Keşke Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın bana verdiği ruhsatları kabul etseydim!” der dururdu.[98]

   Abdullah bin Amr (Radıyallahu Anh) ın üstünlüklerinden biri de ilme olan merakı ve tutkusuydu. Hicret ettikten sonra Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın dizinin dibinden ayrılmamış, bu sayede ondan birçok hadis işitmiş, ezberlemiş ve diğer sahâbîlerden ayrı olarak da yazmıştır. Onun yaz­dığı bu hadis mecmuasının adı Sâdıka’dır. Nebi (Sallal­lahu Aleyhi ve Sellem) nin, kendisinin sözlerini yazmasına ilk müsaade ettiği kişi olan Abdullah’ın ilmine muksirûnun ilki olan Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) de şahitlik etmektedir. O: “Abdullah bin Amr’dan bildirilenler hariç tutulursa sahâbenin içinde benden daha çok hadis rivayet eden olmadı. Abdullah yazardı, ben ise yazmazdım.” demiştir.[99] Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nin başlangıçta hadislerin yazılmasını nehyetmesinin gayesi, sahâbîlerin ilgilerinin sadece Kur’ an’a yönlendirilmesi ve Kur’an’ın yazılması sûretiyle Sünnet-i Nebevî ile karıştırılmadan ayrı bir konuma kavuşturulması ve iyice kalplerde yer ederek öğrenilmesi, ezberlenmesidir. Bu amaca ulaşıldıktan ve Kur’an birçok sahâbî tarafından hıfzedilip öğrenildikten sonra karışma ihtimali ortadan kalkmış ve hadislerin yazılmasına izin verilmiştir.

  Abdullah bin Amr (Radıyallahu Anh) ın rivayet ettiği hadis sayısı 700’dür.[100] Bunlardan 17’sini Buhârî ve Müslim ittifaken, 8’ini Buhârî ve 20’sini de Müslim münferiden riva­yet etmiştir. Oldukça fazla öğrencisi vardı. Zehebî’nin Siyer’de bildirdiğine göre 82 kişi Abdullah’tan hadis rivayet etmiştir. Kendi dili Arapça’dan başka İbranice’yi de bilirdi. Tevrat ve İncil’i tetkik etmiş ve onlarla Kur’an arasında mukayese yapmıştır.

   Ali (Radıyallahu Anh) ile Muaviye arasında çıkan fitnede ba­basıyla beraber hareket ederek Muaviye’nin yanında bulunan Abdullah bin Amr (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir: “Benim Sıffîn olayı ile de, Müslümanların birbirleriyle çarpışmalarıyla da ilgim yok, bunları onaylamıyorum. Keşke bu olaylardan önce ölseydim. Vallahi bu olayda hiç kılıç sallamadım ve hiç ok da atmadım.”[101]

   Ömrünün sonunda gözSerini kaybeden bu büyük alimin vefat yeri ve tarihi hakkında çokça şeyler söylenmekle beraber hicrî 65 yılında 72 yaşında vefat ettiği ve evine defnedildi­ği bilgileri daha sahihtir. Mısır’da vefat ettiği söylendiği gibi Şam’da, Tâif’te ve Mekke’de vefat ettiği de söylenmektedir, Allahu a’lem.

Allah ondan razı olsun.

   İslâm dininin ikinci kaynağı olan hadislerin binlercesini Rasûlullah’tan işittikleri şekilde rivayet edip bizlere ulaşmasını sağlayan muksirûna selam olsun…

   Sayılarının 114.000’e ulaştığı rivayet edilen ve Allah’ın ken­dilerinden razı olduğunu bildirdiği ışık saçan sahâbenin tamamına selam olsun…

   Allah (Azze ve Celle) hepsinden razı olsun…

PAYLAŞ