ABDULLAH BİN ABBAS (RADIYALLAHU ANH) (1660)

  Babası Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın amcası Abbas bin Abdulmuttalib (Radıyallahu Anh), annesi ise Mü’minlerin Annesi Meymûne (Radıyallahu Anha) nin kız kardeşi olan Ümmü’l-Fadl (Radıyallahu Anha) dır. Künyesi Ebu Abbas olup hicretten üç sene önce, müşriklerin Hâşim oğullarıyla ilişkiyi kesip onlara ambargo uyguladığı dönemde Hâşim oğulları vadisinde dünyaya gelmiştir.

   İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) beyaz tenli, iri cüsseli, uzun boylu, dolgun yüzlü, sarı saçlı, güzel görünüşlü, güler yüzlü ve parlak biriydi. Saçları sıktı ve saçına kına sürerdi. Atâ (Rahmetullahi Aleyh) onun hakkında: “Her ne zaman on dördüncü gecesinde gökte ayı görsem İbni Abbas’ın yüzünü hatırlarım.” derdi. Çok zekî ve hafızası müthiş kuvvetli olup şu üstün özelliklerin sahibiydi:

1. Sahabe olma şerefine ermiş,

2. Rasûlullah’la akrabalık şerefine nail olmuş,

3. Eşine ender rastlanır ilmî bir kudret verilmiş,

4. Bunlarla beraber takvâ şerefine sahip olmuştur ki, o (Radıyallahu Anhuma) gündüzleri oruçla, geceleri namazla geçiren, seherlerde istiğfar edip Allah korkusundan dolayı gözyaşı döken bir zâttı. İbni Ebi Müleyke şöyle anlatmaktadır: “İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) ile Mekke’den Medine’ye yolculuk ettim. Konakladığımızda gece yarısından sonra kal­kar, tane tane Kur’an-ı Kerim okur ve okurken çokça ağlardı.” Mesruk (Rahmetullahi Aleyh) ise onun hakkında: “Ben İbni Abbas’ı gördüğümde ‘İnsanların en güzeli’, konuşmaya başladığında ‘İnsanların en fasihi’, bir konu hakkında açıklamalarda bulunduğunda da ‘İnsanların en bilgilisi’ derdim.” demektedir.

   İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) ‘el-Hibr (En Yüksek Bilgin)’, çok fazla ilim sahibi olması nedeniyle ‘Bahru’l-İlim (İlim Denizi)’ ve özellikle de tefsirdeki üstünlüğü sebebiyle ‘Sultanu’l-Müfessirîn (Müfessirlerin Sultanı)’ gibi en yüksek lakaplarla şöhret bulmuştur. Haftada bir gün tefsir, bir gün fıkıh, bir gün meğâzî (savaş), bir gün şiir ve arap dili ve diğer bir gün de eyyam-ı Arap (Arap tarihi) dersleri verdiği anlatılmaktadır. En değerli öğrencilerinden Mücahid (Rahmetullahi Aleyh) şöyle söylemiştir: “Bir kimsenin ‘Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu’ diye başlayarak söylediği sözler (hadisler) dışında İbni Abbas’ın fetvalarından daha güzel fetva duymuş değilim.”

   İbni Hazm’ın el-İhkâm ad­lı eserinde bildirdiğine göre Müslümanların ileri gelen  imamlarından Ebu Bekir Muhammed bin Musa, İbni Abbas (Ra­dıyallahu Anhuma) ın fetvalarını yirmi ciltlik bir kitapta toplamıştır.[54] İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) a bu yüce ilmî mertebeye nasıl ulaştığı sorulduğunda kendisi: “Soran bir dil ve düşünüp muhakeme eden bir kalp ile.” diye cevap vermiştir. Gene ondan şöyle rivayet edilmiştir: “Benim bir meseleyi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nin ashâbı içinden otuz kişiye sorduğum olurdu.” Kendisinin belirttiği bu sebeplerden daha önemlisi de Nebimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in amca oğlu için yaptığı dualar olsa gerek. Çünkü Allahu Teâlâ onun duasını bir kaç istisna dışında daima kabul ederdi: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir seferinde İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) ı bağrına basmış ve: “Ey Allah’ım! Buna hikmeti öğret!” diye dua etmişir.[55] Hadisi rivayet eden Buhârî (Rahmetullahi Aleyh) hadiste geçen hikmeti “Nübüvvet (peygamberlik) dışında rey ve içtihatta isabet etmektir.” diye tefsir etmiştir. Bu hadis Buhârî’nin Sahihi’ nde aynı senetle “Buna Kitabı öğret!” şeklinde de gelmiştir. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir başka sefer de kendisine su hazırlayan İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) için: “Ey Allah’ım! Onu dinde fâkih (bilgin, ince anlayışlı) kıl!” diye dua etmiştir.[56]

   İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) Rasûlullah vefat ettiğinde 13 yaşındaydı. Teyzesi olan Rasûlullah’ın eşlerinden Meymûne (Radıyallahu Anha) sebebiyle Rasûlullah’ın evinde kalma fırsatını bulmuş ve ondan evinin dışında istifade imkanı bulduğu gibi evinin içinde de istifade etmiştir. Nebi’ nin yakın alâkası ve terbiyesi ile yetişmesi de İslâmî ilimlerde otorite olmasına katkıda bulunan etkenlerdendir.

   Abdullah bin Abbas (Radıyallahu Anhuma) Mekke’nin fethine kadar annesi Ümmü’l-Fadl (Radıyallahu Anha) ile beraber Müslüman olmalarına karşın hicret edemeyip Mekke’de kalmak zorunda kalan mustaz’aflardandı. Mekke’nin fethinden sonra babasıyla birlikte Medine’ye hic­ret etmiştir.[57] Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın vefatından sonra da Ömer, Ali, Muaz, Ebu Zerr, Ubeyy bin Ka’b ve Zeyd bin Sabit (Radıyallahu Anhum) gibi sahâbîlerin alimlerinden hadis dinleyip ilmini genişletmiş, Ömer (Radıyallahu Anh) tarafından yaşı küçük olmasına rağmen çoğunluğu Bedir halkından olan şûra meclisine dahil edilmiş, Ali (Radıyallahu Anh) tarafından Şam valiliğine tayin edilmiştir.

   İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) ın ilmi hakkında çok şeyler söylenmiştir: Ömer (Radıyallahu Anh) tarafından Bedir ihtiyarlarıyla beraber şûra heyetine çağrılırdı. Buna içerle­yen bazıları Ömer (Radıyallahu Anh) e sitem etmişlerdi. Bir keresinde Ömer (Radıyallahu Anh) Nasr sûresi kavlinin içerdiği mânâyı sormuş ve şûra heyetinden tam bilgiyi alamayınca İbni Abbas’a sormuştu. O da, bu sûrenin Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın eceli olduğunu, Allah’ın onun ecelini bu sûreyle haber verdiğini belirtince Ömer de onu tasdik etmiştir. Böylece daha bıyıkları yeni terleyen bu genci neden onlarla beraber bulundurduğunu göstermiştir.[58]

   Kur’an’ın en önemli bilginlerinden olan İbni Mes’ud (Radıyallahu Anh) Nebi döneminde çocuk yaşta bulunan İbni Abbas için: “O, Kur’an’ın tercümanıdır.” derdi. İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) kendisine bir ayet hakkında soran Amr bin Habeşî’ye: “İbni Abbas’a git. O, Allah’ın Nebi’sine inzal ettiği Kur’an’ı geride kalanların en iyi bilenidir.” demiştir.[59] İbni Abbas’ın kendisi de Kur’an’daki dört kelime hariç diğerlerini bildiğini ifade etmiştir. Ali bin Ebi Talib (Radıyallahu Anh) onu hac emîri olarak görevlendirdiği yıl insanlara bir hutbe irad etmiş, bir yandan Nûr sûresinin ayetlerini okumuş, bir yandan da bunların tefsirini yapmıştı. Gene Ali (Radıyallahu Anh) den izin is­teyerek Hâricîlerle konuşmak üzere gittiğinde onların Ali’yi tenkit ettikleri meselelere karşı ortaya koyduğu delillerle herkesi büyülemişti. Neticede 2.000 Hâricî ikna olmuş ve Ali (Radıyallahu Anh) ye düşmanlık beslemekten vazgeçmiş, geri kalan 4.000 kişi ise sapık olarak öldürülmüşlerdir.[61]

   İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) ayetleri bazen dinî, bazen lugavî, bazen de tarihî bir yolla izah etmeye çalışmıştır. Bunlardan başka olarak Arap şiirinden deliller getirdiği rivayeti de vardır. O kadar çok rivayet etmiştir ki sanki gâip haberlerin bir menbaı olarak ortaya çıkmış, görüşleri tefsir ilminde ilk başvurulan kaynak haline gelmiştir. Kendisi Abbasîlerin atası olması sebebiyle bilhassa Abbasî halifelerine yaklaşmak ve menfaat elde etmek için kendisinden muhtelif tariklerle rivayette bulunanlar çoğalmıştı. Neticede aynı mesele hakkında muhtelif  görüşler ve rivayetler zuhûr etmiş ve tefsirde karışıklık ortaya çıkmıştır. Bunların ayırt edilmesi için alimlerin görüşlerine başvurulmalıdır. İbni Ab­bas’tan yazılı bir mecmua olmamakla beraber öğrencilerine yazdırdığı hakkında rivayetler vardır. İbni Mes’ ud ve İbni Ab­bas (Radıyallahu Anhuma) kadar tefsire dair rivayetleri yaygın olan başka sahâbî yoktur. Fâkih sahâbenin en çok fetva veren ve en genç olanı İbni Abbas’tır.

   İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) 1660 adet hadis rivayet etmiştir.[62] Bunlardan 75 adetini Buhârî ve Müslim müttefiken, 120 adetini Buhârî, 9 adetini de Müslim münferiden tahriç etmişlerdir. Kendisinden hadis rivayet edenler ise, başta oğlu Ali ve yeğeni Abdullah, âzâtlıları İkrime, Miksem ve Kureyb, kardeşi Kesir olmak üzere, Urve bin Zübeyr, Tâvûs, Ebu Şa’sa, Said bin Cübeyr, Mücahid, Ebu’l-Aliye, Atâ bin Yesar, Atâ bin Ebi Rabah, Hasan Basrî, İbni Sîrîn, İbni Ebi Müleyke, Amr bin Dinar, Dahhak bin Muzâhim ve bunların dışında pek çok kişidir. Tehzib’de İbni Abbas’tan hadis nakletmiş 187 kişinin adı geçmektedir.

   Son dönemlerinde gözlerini kaybeden bu büyük alim, hicrî 68 yılında 71 yaşında, Tâif’te, kıyamete kadar yaşayacak bir ilim ve nâmı arkasında bırakarak Rabbine kavuştu. Cenaze namazını: “Bugün bu ümmetin rabbânîsi (üstün seviyedeki din bilgini) öldü.” diyen Muhammed bin Hanefiyye kıldırdı.

Allah ondan razı olsun ve bizleri ona komşu kılsın.

PAYLAŞ