MÜMİNİN FİRÂSETİ – ABDULHALIK-I GUCDUVANİ HAZRETLERİ
AbdülHalık Gucduvani (Kuddise Sirrahu) Hazretleri Evliyânın önderlerinden ve Altın Silsilemizin büyüklerindendir. Babası Abdülcemîl Malatyalı idi. İmâm-ı Mâlik hazretlerinin neslinden olup âlim ve ârif idi. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde çok yüksekti.
MÜMİNİN FİRÂSETİ
Abdülhâlık Goncdüvânî, namazları ekserî,
Kâbede edâ edip, dönerdi tekrar geri.
Bir aşûre gününde, hazret-i Abdülhâlık,
O gün talebesiyle, sohbette, bir aralık,
Müslüman kıyâfetli, bir genç girdi içeri,
Talebe arasında, oturdu diz üzeri.
O hazret, bir taraftan, hem sohbet ediyordu,
Yine bir taraftan da o genci süzüyordu.
Sohbeti dikkatlice, dinleyen o genç adam,
Dedi ki: “Ey efendim, Resûl aleyhisselâm,
“Müminin firâsetinden, sakının ey insanlar,
Çünkü onlar, Allah’ın nûru ile bakarlar.”
Diye buyurmuşlardır, sahâbeye bir kere,
Bu hadîsin sırrını, anlatınız bizlere.”
Buyurdu: “Sırrı şu ki, belindeki zünnârı,
Çıkar at, müslüman ol, kandırma insanları!”
Genç îtirâz etti ve dedi ki: “Yok zünnârım,
Ve onu kuşanmaktan, Allah’ımdan korkarım.”
Buyurdu: “Öyle ise, çıkar da kaftanını,
Öğrenelim içinde, zünnar olmadığını.”
Çıkardı kaftanını o genç, istemeyerek,
Belindeki zünnârı, çıkınca, üzüldü pek.
Bu durum karşısında, utandı, mahcup oldu,
O an İslâma karşı, kalbine sevgi doldu.
Anladı, müminlerin, firâseti nasılmış,
Ve Allah’ın nûruyla, mümin nasıl bakarmış.
Kalbinde ona karşı, hâsıl oldu muhabbet,
Getirip bin şevk ile, kelime-i şehâdet.
Müslüman olmak ile, şereflendi o anda,
Sâdık bir talebesi, oldu hem de sonunda.
Hazret-i Abdülhâlık, buyurdu sonra hemen:
“Bu genç, maddî zünnârı, kesip attı belinden,
Biz dahi şu mânevî, zünnârı atalım,
Bunlar, gurûr, kibirdir, bunlardan kurtulalım.”
Talebeler topluca, o gün tövbe ettiler,
Ağlayıp gözlerinden, sel gibi yaş döktüler.
“Tasavvuf yoluna yeni gelmiş bir talebe, nefsini emmâre olmaktan kurtaramamış ise, bir şeye öfkelendiği zaman şeytan ona yaklaşabilir. Şâyet nefsi mutmainne derecesine çıkmış ise, o kimsede öfkelenmek yerine, gayret hâsıl olur. Her ne zaman gayret etse, şeytan ondan kaçar. Bu kadar sıfat o kimseye kâfidir. Yeter ki, Hakk’a yönelsin. Allahü teâlânın Kitâbına ve Resûlünün sünnetine sarılsın. Bu iki nûr arasında tasavvuf yolunda yürüsün.”
EVİN MESCİT OLSUN
Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerinin mânevî oğulları Şeyh Evliyâ Kebir’e yaptığı nasîhatlerinden her biri bütün müslümanlar için birer kıymetli inci değerinde düsturlardır. Bir tânesi şöyledir:
Yavrucuğum, sana ilim tahsili ile edeb öğrenmeyi tavsiye ederim. Hemen her zaman Allahü teâlânın huzurunda olduğunu bil ve dikkat et. Geçtiğimiz asırlardaki büyük âlimlerin izini bırakma. Resûlullah efendimizin sünnetine uygun davran. O sünnetin hakîkî uygulayıcısı olan eshâbın davranışını da gözünden ırak etme. Fıkıh ve hadîs öğren. Câhil tarîkatçilerden sakın. Şöhret peşinde koşma, şöhret âfettir, tehlikelidir. Hemen her hâlinle insanlardan biri gibi yaşa. Namazını her zaman cemâatle kılmaya gayret et. Bid’at sâhibi sapıklar ile ve dünyâya düşkün kimselerle arkadaşlık etme. Kâdılık ve müftülük gibi övülen bir makam da olsa herhangi bir makâma meyletme. Devlet idarecileri ve onların adamları ile dostluk kurma. Din dışı hareketleri ile meşhur, sözünü bilmeyen bayağı kimselerle de arkadaşlık etme. Az konuş, az ye, az uyu. Oturmak için daha çok ıssız yerleri tercih et. Helâl yemeye çok gayret eyle. Şüpheli şeyleri terket. Çok kere dünyâlık isteği sana ağır basar. Ağır basan bu taleb için yola düşersen, dînin elden gider. Çok gülme. Kahkaha ile gülmek kalbi öldürür. Kimseyi hakîr görme. Kimse ile münâkaşa etme. Kimseden bir şey isteme. Hiç kimseye sana hizmet etmesi için emir verme. Tasavvuf büyüklerine dil uzatma. Onları inkâr eden felâkete düşer. Gözlerin yaşlı, amelin temiz olsun. Yenisinin gereği olmadığı zamanlarda eski elbise giy. Sermâyen fıkıh, din bilgisi, evin mescid olsun.