Efendi Hazretleri’nin mürideleri ile münasebeti

Yolumuzun büyüklüğünü ve Efendi Hazretlerimizin ahlakını anlamamız açısından bir olay nakledeceğiz.

Bildiğiniz üzere güzel ülkemizde Nakşibendî olarak bilinen Hak tarikatlar vardır. Ehli Sünnet inancında olan bu yollara mensub olanlar bizim kardeşlerimizdir. Hepsi Allah için, bir kişiyi daha kazanmanın çabası ve gayreti içerisindeler. Allah gayretlerini arttırsın.

İşte bu yollardan birinin manevi önderliğini yapan Şeyh Efendi, kadınlar için bir sohbet vermiş. Kadınların olduğu bir mekanda onlara vaaz-u nasihat eylemiş. Sevenler, merak edenler dinlemişler hoca efendiyi.  Sohbeti dinleyenlerden biri çıkışta, bir hanım hanım kardeşimize şöyle demiş: “Gözlerimin içine baktı, bakışlarından çok etkilendim.”

Şeyh Efendi “gözlerinin içine” bakmış.

Bir de Sultanımız Efendi Hazretlerimize bakalım. Acaba o, müridelerine sohbet ederken nasıl bir tavır takınıyor?

Bizler çok şahit olduk ama Efendi Hazretlerimizin sohbetlerine katılan hanım kardeşlerimizin de bildiği üzere O, eğer sadece bir müride ile baş başa kalacaksa mutlaka ve mutlaka hanımını da yanında bulundurur ve öyle ulu orta görüşülmez, perde arkasından diyalog kurar. O hanım ihvan kardeşimiz de çarşafının içinde olur.
Sultanımız eğer kadınlara toplu sohbet veriyorsa bir kere bile, evet dikkat edin! Bir kere bile gözünü hanım kardeşlerimizin üzerine doğrultmaz. Hatta gözünü açtığını bile görmek imkânsızdır.

İşte bizim yolumuzun büyüklüğü buradan geliyor. Taviz vermemekten…

Bakın Risale-i Kudsiyye’de hanımlara ders verme meselesi işlenirken bu konuda ne buyruluyor:
Eğer zi mahrem ise eyle halvet (Eğer gelen kadın senin mahreminse ona normal bir şekilde ders verebilirsin)
Değilse halvet etme, alma töhmet (Eğer gelen müride, mürşidin mahremi değilse onunla yalnız kalıp, töhmet alamaz)
Veya bir mahremiyle eyle davet (o hanım bir mahremi ile gelsin)
O zi mahrem ide talim-ü davet (sen o mahremi olan kişiye öğret, o da ona öğretsin)
Gıyabından teveccüh kıl Hakka gidelim

Veya na mahremi sen eyle ta’lim (Eğer o kadının mahremi yoksa sen ona şöyle öğret ki)
Vera-i perde de dursun o teslim (O kadın perdenin arkasında)
Otursun mestura ola talim (çarşafıyla örtülü bir şekilde otursun)
Lisanından işitsin eyle tefhim (Dersi ona anlat, senden işitsin)
Bu adabı gözet Hakka gidelim
Cemali ba kemali seyredelim

İşte bu anlatılanlar tarikat ve sohbet taliminin, adabıdır, düsturudur. Ne büyük yolumuz var ki, ne büyük bir mürşidimiz var ki Elhamdülillah şeriattan taviz vermiyor, edep dairesinden dışarı çıkmıyor.

Şimdi anlıyoruz ki, yüzlerce alim ve Allah dostu, O’nu boşuna 15. Asrın müceddidi ilan etmemişler. Çünkü bu vasıflara layık bir mürşit yok. Bu dikkat ve titizlik hiçbir Şeyh Efendide yok.

Allah’ımıza şükürler olsun hiçbir gayretimiz olmadan bize bu yolu buldurdu, kıymetini bildirsin inşallah. Yolundan ayırmasın…

www.ismailaga.info

PAYLAŞ