Kur’an’a savaş açan Mustafa Öztürk’ün akla ziyan sözleri

MUSTAFA ÖZTÜRK

    İlahiyatçı geçinip Prof. etiketiyle ders verip dinden ahkam kesen, oryantalistlerin yerli temsilcisi Mustafa Öztürk ve benzerlerinin Kur’an’a alenen savaş ilan ettiği, Allah’a ve kelamına etmedikleri iftira kalmadığını ibretle gözlemliyoruz.

   İşte sadece bir örnek daha:

   “Kur’an Dili ve Retoriği” isimli zırvalar manzumesinde önce Thomas Carlyle’nin:
   “Kur’ân karmakarışık, usandıracak derecede düzensiz, anlaşılmaz, bitmez tükenmez tekrarlar, insanın nefesini kesen pasajlar ve anlaşılmaz ifadelerle doludur. Kısacası Kur’ân kahrı çekilmez saçmalıklarla doludur” (s. 24-25) ifadelerini naklediyor ve sonra da bizzat kendisi;
    “Kur’ân’daki tekrarlar yazılı bir metni okunamaz hâle getiren bir eksiklik, kusur ve ifade zaafıdır” (s. 25) diyerek bu görüşe katıldığını beyan ediyor…

CEHALET VE İMAN NOKSANLIĞI

   Prof.un bu yaklaşımı elbette cehaletinden, ilim zannettiği şeyi erbabından değil de müsteşriklerden almasından ve iman noksanlığından kaynaklanıyor. Gerçek bir mü’minin Kur’an’a yani yaratıcımız, sahibimiz, mâlikimiz olan Allah’ın kelamına olan yaklaşımı böyle olamaz.

   İşte konuyla alakalı İhsan Şenocak Hocaefendi’nin “Kur’an Müdafaası” adlı eserinde verdiği cevap:

   Öztürk, i’câzı ile Arab’ın en büyük ediplerini ilzam eden Allah Kelâmı etrafında şüpheler oluşturmak için, Kur’an’daki tekrarları hata bağlamında zikreder. Oysa Arap edebiyatına vakıf olanlar, hem ayetlerin i’câzına hem de Kur’an’ın tertibine hayran olur.

    Bundan mahrum olanlar ise onda sadece kelimeleri ve onların oluşturdukları sûretleri görür. Edebi ve dini gayeye mebni olarak zikredilen, bazen cümle tamam olduktan sonra gelen ve verdiği mana itibariyle de tekrar edilmemesi halinde ya manada ya da ibarede bozukluk olacağını izhar eden tekrarların hikmeti ,ancak Kur’anî bir zevke vakıf olan rabbânî alimlerde ortaya çıkar. Bir çiçeğin arıda bala, diğer hayvanlarda ise necasete dönüşmesi gibi, derin bir Arapça’ya vakıf olanlar nezdinde tekrarlar imanın güçlenmesine cühelâda
ise inhitâta sebep olur. Bu yüzden saf bir Arapça’ya vakıf olan Sahâbede tekrar, imana vesile olurken, Mustafa Öztürk gibi mübtediler nazarında “hata” olarak
addedilmektedir.

    Kur’an’daki tekrarların işlevini şu iki sûre bağlamında mülahaza edelim: “Allah Teâlâ, Rahman Sûresi’nin ikinci ayetinde Rahman’ın Kur’an’ı öğrettiğini, üçüncü ayette ise insanı yarattığını ifade eder. “Kur’an’ı öğretmeyi”, “insanı yaratma”dan önce zikrederek, “kulun bu Kur’an’ı öğrenmek ve Ona göre yaşamak için yaratıldığına” işaret eder. Sûre’nin baş tarafındaki 12 ayetle sûreye bir mukaddime yapar; âleme bir mizan koyduğunu bildirir. Farklı vurgularla “mizan” kelimesini üç defa tekrar ederek inse ve cinne dair pek çok nimetin hatırlatılacağı ve her birinin müstakil bir mevzu bağlamında ele alınacağı tekrarlara alıştırır. Nasıl ki her ders, her mesai, her ameliye benzer ifadelerle başlar ve biter. Kur’an da insan için hayati derecede önem arz eden her bir nimeti müstakil bir mevzu bağlamında değerlendirir ve her birinin sonunda ins ve cinne, “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?” (Rahman 13) diye sorar.

   Mürselât Sûresi’nde on yerde tekrar edilen  “Vay haline o gün yalanlayanların” ayetinde Allah Teâlâ on farklı mevzudan bahseder ve her birini müstakil bir konu olarak arz eder; Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman (Mürselat 8) diye başlayan
ve“Vay haline o gün yalanlayanların” (Mürselat 15) ayetiyle biten birinci bölüm kıyâmetten, 16. ve 19. ayetlerden oluşan ikinci bölüm ise önceki milletlerin yok olmaları yanında, Allah’ın hakikati yalanlayanlara karşı değişmez kanunlarının olduğunu bildirir. 20. ve 24. ayetlerden oluşan üçüncü bölüm ise yaratılıştan ve bunun ilham ettiği takdir ve tedbirlerden bahsediyor.365 Allah Teâlâ yaratılışın kodlarını unuttuğundan dolayı kendini kaybeden insanı, sûre içerisinde esasta birbirine bağlı, detayda farklı konularda ibret yolculuklarına çıkarır ve her yolculuğun nihayetinde “Vay haline o gün yalanlayanların” (mürselat 15) ayetini zikrederek seyahati sonlandırır.

   Sûredeki her bir yolculuğun sonunda, insana Ahiret hatırlatılır, bir uyarı cümlesiyle ona “eşyayı gerçek şekliyle düşün”, denir. Tıpkı yolun ortasına yığılan bir sarhoşu polisin kaldırıp, “niçin eşyanın hakikatini yalanlarcasına, araçlara ait olan bu yolu yatak olarak kullanıyorsun?’’ şeklinde uyarması gibi. Sarhoş başka bir sokağa girip, öncekinde olduğu gibi yatarsa polis onu kaldırır ve yine aynı cümleyle ikaz eder. Allah Telala da ayetini tekrar ederek dünyaya dalan ,bu dalışıyla da yaratılış amacını unutan insana “kendine gel” der.

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ