Abdullah Cevdet ve “Tanrısızlığın İlmihali”

abdullah-cevdetArapgirli (Malatya) Dr. Abdullah Cevdet’i (d. 9 Eylül 1869, Arapgir/Malatya-ö. 29 Kasım 1932, İstanbul) bilen bilir. Kendileri göz doktorudur, ama mesleğiyle değil, daha ziyade siyasetle ilgilenmiştir.

Osmanlı ve Türkiye’de Batılılaşmayı savunmuştur. Din üzerine yazdığı kafa karıştırıcı yazılarından dolayı “dinsiz” olarak tanınmış, halkın nefretini kazanmıştır. O kadar ki, öldüğünde Ayasofya Camii’ne getirilen cenazesi sahipsiz kalmış, ne imam ne cemaat namazını kılmaya yanaşmamış, ancak halkın sevdiği başka bir yazarın (Peyami Safa) ricası üzerine namazı kılınmış, birkaç belediye görevlisi tarafından Merkezefendi Mezarlığına gömülmüştür. 

Eski dostum Burhan Bozgeyik’in “Meşhurların Son Anları” isimli kitabında, cenazesini taşıyacak araba bulunmadığı için Fener Rum Patrikhanesi’nden araba istendiği ve haç sembolü taşıyan bu cenaze arabasıyla mezarlığa götürüldüğü belirtiliyor.

Abdullah Cevdet’in, Sultan II. Abdülhamid’e karşı kurulan ve sonradanİttihad-Terakki Fırkası’na dönüşen gizli  İttihâd-ı Osmânî Cemiyetinin beş tıbbiyeli kurucusundan biri olduğunu da belirtelim… Yazdıklarıyla II. Meşrutiyetdönemi ile cumhuriyet dönemi idarecilerini derinden etkilemeyi başardığını da…

1908’de Reinhardt Dozynin “Essai sur l’Histoire de l’Islamisme” (İslam Tarihi Üzerine Deneme) isimli iki ciltlik çalışmasını “Tarih-i İslamiye”ismiyle Türkçeye çevirip yayınladığında yer yerinden oynamış, İslam’a ve Peygamber Efendimiz’e yönelttiği çok ağır saldırılar hem milleti hem de yönetimi son derece rahatsız etmiştir.

Kitap yasaklanmış, toplatılmış ve kendisi de yargılanmıştır. Ne var ki söylediklerinin arkasında durmamış, “Bu eseri Müslüman tarihçilerin Dozy’nin yanlışlarını düzeltmelerine imkân tanımak için çevirdiğini” iddia etmiştir. Ancak sürülmekten kurtulamamıştır.

1910’da tekrar İstanbul’a dönmüş, “İçtihad Evi” adıyla kendi matbaasını kurmuştur. Bir Fransız gazetecinin “İslâm Dünyası nasıl kurtulur?”şeklindeki sorusuna, “Kur’ân’ı kapa, kadınları aç!” (Abdullah Cevdet, Umûm Müslümanlar Kongresi, İçtihad, s: 4, sy. 287, Eylül 1907) demesi meşhurdur. 

Cenazesinin ortada kalmasına sebep olan asıl kıyamet, “Tanrısızlığın İlmihali” isimli kitabı tercüme ederek, “Akl-ı Selim” ismi altında yayınlamasıyla kopmuştur. Bu kitap, ateist olduğu ancak öldükten sonra yayınlanan “Tanrısızlığın İlmihali” isimli kitabıyla anlaşılan Fransız papaz Jean Meslier’e aittir. Kitapta Allah’a, peygamberlere ve bütün dinlere saldırılmakta, hakaretler yağdırılmaktadır. Fakat Cevdet bunu Gazi’nin isteğiyle yaptığını söylemiştir.

Zaten kitap kendi matbaasında değil, devlet matbaasında basılmış, Milli Eğitim Bakanlığı yayınları arasında çıkmış, okullara dayatılmıştır.

İlk baskısı 1928 yılında Arap Alfabesi’yle yapılmış, bir yıl sonra (o arada harf inkılâbı gerçekleştiği için) da Lâtin alfabesiyle tekrar basılmıştır (günümüzde Kaynak Yayınları’nca yayımlanmaktadır).

Abdullah Cevdet, kitabının ilk baskısından bir nüshayı Gazi’ye “En büyük acizden en büyük iktidara” diye imzalamıştır.

Bugün Çankaya’daki Atatürk Müze Köşkü Kütüphanesi’nde 146 numarayla kayıtlı bulunan kitabı Atatürk’ün altını çize çize okuduğu anlaşılmaktadır.

Şimdi biraz da bu “hezeyanname”nin bölüm başlıklarına bakalım…

Bir Allaha inanmak zarurî değildir, en makulü onu düşünmemektir…

Din bir sahafettir (zayıflık, bozukluk)…

Din, cahilleri mucize ile iğfal eder…

Her din tahakküm arzusundan doğmuştur…

Allahın mevcudiyeti ispat edilmemiştir.

Ruhaniyet bir ham hayaldir…

Her mevcut olan şey, maddenin sinesinden çıkmıştır.

Allaha tapmak mevhuma (vehim) tapmaktır…

Havarıki tabiat (tabiat harikaları) Allahın varlığını ispat etmez…

Cihan yaratılmamıştır… 

Kâinattaki nizam da Allahın varlığını ispat etmez…

Din ile hurafeler arasında fark yoktur…

Allahın insanı cezalandırma hakkı yoktur…

Mucizelerin doğru olduğu ispat olunamaz…

Allah aklın ve zekâ nurunun düşmanıdır…

Din, ahlâk ve fazilet için lâzım değildir…

Sofu bir hükümdar bir memleket için belâdır…

Din ahlâkı felce uğratır…

Allahcılığı vücude getiren korkudur!

Eminim bu saçmalıklar hepinize fazla “çocuksu” gelmiştir. Ama kitabın yayınladığı günlerde etkisi müthiş olmuştu: Pek çok genç dinden çıkmıştı. Acısını bugün bile çekiyoruz.

Yavuz Bahadıroğlu

PAYLAŞ