Mal sevgisi Müslümanın imtihanıdır

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
   Kuşkusuz her ümmetin bir imtihanı vardır. Ümmetimin imtihanı da (aşırı) mal sevgisidir. (Tirmizî)
   Toplumsal denge-düzenin gereği, her insanın fıtratında (yapısında) mal
sevgisi vardır ve bu doğaldır. Bu nedenle küçücük çocuklar bile oyuncaklarını sahiplenir ve onları en yakın arkadaşları ile bile paylaşmak istemezler. Ancak her şeyin hayırlısı ortası ve aşırısı zararlı olduğu gibi mal sevgisinin de ortası hayırlı ve aşırısı zararlıdır.
Yüce Allah buyuruyor:
   Ey îman edenler! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ı anmaktan
(ibâdetlerinizden) alıkoymasın. Kim böyle yaparsa, işte onlar (âhirette) hüsrâna uğrayanlardır. (Münâfikûn, 9)
   Bir kimsenin işi, gücü, görevi, malı ve mülkü, eğer o kimseyi Allah’ı anmaktan ve başta beş vakit namaz olmak üzere ibâdetlerini düzenli bir şekilde yapmaktan alıkoyuyorsa, işte bu aşırılıktır. Her aşırılığın sonu pişmanlık olduğu gibi aşırı mal sevgisinin sonu da dünyada pişmanlık ve âhiret âleminde hüsran yani azaptır.
   Peki müslümanlar çalışıp çabalamayacak ve iş güç sahibi olmayacak mı?
   Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman ve Hz. Abdurrahman İbni Avf gibi seçkin sahâbeler Asr-ı saadette ticaretle uğraştıkları ve binlerce km. uzaklardaki ülkelerden deve kervanları (konvoyları) ile mal getirerek Medine-i Münevvere’deki yahudi tekelini kırdıkları gibi,
   Kuşkusuz müslümanlar her dönemde çalışıp çabalamalı, iş güç sahibi olmalı, çağın bilim ve teknolojisinden yararlanmalı ve ticaret dahil her çeşit işleri yapmalıdır. Çünkü Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğru dürüst çalışıp kazanmayı ve ticaretle uğraşmayı yasaklamıyor, aksine teşvik ediyor.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Güvenli doğru tüccar, (âhirette) peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle birlikte olacak. (Hâkim-Tirmizî)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Doğru tüccar, kıyâmet günü Arş’ın gölgesinde gölgelenecek. (Deylemî)
Ancak!..
Yüce Allah buyuruyor:
   Öyle erler (var) ki, onları ne ticaret ne de alış veriş Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. (Çünkü) onlar kalplerin ve gözlerin (yerinden hoplayacağı) bir günden korkarlar. (Nûr, 37)
   Mal tutkusu insanın fıtratından kaynaklandığı için aşılması gerçekten güç bir imtihandır. Ancak doğumla başlayan dünya hayatının bir gün ölümle noktalanacağını ve korkudan kalplerin, gözlerin yerinden hoplayacağı mahşer günü sorguya çekileceklerini unutmayanlar için hiç de güç değildir.
   Çünkü Yüce Allah “Onları ne ticaret ne de alış veriş Allah’ı anmaktan, namazı (dosdoğru) kılmaktan ve zekâtı (tastamam) vermekten alıkoymaz. (Çünkü) onlar kalplerin ve gözlerin (yerinden hoplayacağı) bir günden korkarlar” buyuruyor.
   Atalarımız da “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan” diye aşırı mal tutkusundan kurtulmamız için bizi uyarmışlardır.
Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahü anhü diyor ki:
Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahâbelerine:
“Hanginize mirasçının malı, kendi malından daha sevimlidir?” diye sordu.
(Sahâbeler:) “Ya Resûlallah! Hepimize kendi malımız daha sevimlidir” dediler.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:
“Kişinin kendi malı âhirete gönderdiği, mirasçının malı da arkasından kalandır”. (Buhârî)
Abdullah İbni Şihhir radıyallahü anhü diyor ki:
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Elhâkümü’t-tekâsür’ü” okurken yanına geldim, şöyle buyurdu:
“Âdemoğlu malım malım der. Ey Âdemoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ya da sadaka verip önden (âhirete) gönderdiğinden başka malın var mı?” (Müslim-Nesâî-Tirmizî)
Malın gelir ve giderinden sorgulama
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Kul, kıyâmet gününde ömrünü nerede tükettiğinden, ilmi ile ne yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve vücudunu nerede yıprattığından sorgulanmadıkça, mahşer yerinden ayrılamaz. (Tirmizî)
İnsanlar kıyâmet günü “malını nereden kazanıp nerede harcadığından” sorguya çekilecek ve malının hesabını vermeden mahşer yerinden ayrılıp cennete gidemeyecek. Bu nedenle öncelikle meşrû yollardan helâl kazanmaya, eşimize, yavrularımıza helâl lokma yedirmeye ve sonra Allah’ın (Celle Celaluhu) razı olduğu yerlere harcama yapmaya çalışalım.
Allah yolunda harcama
Yüce Allah buyuruyor:
Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, yedi başak veren bir tane (buğday tohumu) gibidir ki, her başakta yüz tane (buğday) vardır. Allah dilediğine kat kat (daha fazlasını da) verir. Allah’ın ihsanı boldur, her şeyi bilendir. (Bakara, 261)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Malını Allah yolunda harcayana, harcadığının yedi yüz katı sevap verilir. (Tirmizî-Nesâî)
   Toprağa tohum ekenler vakti gelince karşılığını kat kat aldıkları gibi gerçekte âhiret âleminin bir tarlası konumunda olan dünyaya mânevî tohum ekenler yani Allah yolunda harcama yapanlar da vakti gelince karşılığını kat kat sevap olarak alacak ve çok sevinecekler. Ne mutlu sağlığında eli ile malının bir kısmını Allah yolunda harcayıp âhiret âlemine yatırım yapanlara!
   Ne yazık malının tamamını dünyada bırakıp, âhiret âlemine boş el ile gidenlere!
Ahmet Tomor Hoca – İhvanlar.net

PAYLAŞ