Ölüm ve uyku ilişkisi

Yüce Allah buyuruyor:
   Geceleyin sizi öldüren (uyutan), gündüzün ne yaptığınızı bilen, sonra takdir edilmiş ecel (vaktiniz) tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O’dur. Sonra dönüşünüz yine O’nadır. Sonra yaptıklarınızı size haber verecek (hesaba çekecek) tir. (En’âm, 60)
   Îmanın temel ilkelerinden biri de, âhirete yani öldükten sonra yeniden dirilmeye îmandır. Gerçi âhiret âlemi gayb (gizlilik) kapsamında olmakla birlikte, orada ne varsa ve ne olacaksa pek çoğunun bu dünyada canlı örnekleri vardır. İşte bu canlı örneklerden biri de, yaşam boyu her gün tekrarlanan uyku ve uyuduktan sonra tekrar uyanma olayıdır.
   İbretle baktığımızda! Uyku, ölümün ve uyuduktan sonra tekrar uyanma da, öldükten sonra yeniden dirilmenin her gün tekrarlanan canlı örnekleridir. Çünkü Allah (c.c.) geceleri bizi öldürür gibi uyutuyor, sonra takdir etmiş olduğu ömrümüzün kalan kısmını tamamlamamız için bizi yeniden diriltir gibi uyandırıyor. Bu uygulama Azrâil (a.s.) ölüm düdüğünü çalıncaya kadar devam ediyor ve düdüğü çalınanlar bu fâni dünyaya veda edip gidiyor. Hiç uyumadan sürekli uyanık durmak ve uyuduktan sonra tekrar uyanmamak elimizde olmadığı gibi hiç ölmeden sürekli yaşamak ve öldükten sonra tekrar dirilmemek de elimizde değildir.
   Uyumak, uyuduktan sonra tekrar uyanmak, ölmek ve öldükten sonra tekrar dirilmek bizi aşan olaylar olduğuna göre, bizi uyutan, uyuduktan sonra uyandıran, öldüren ve öldükten sonra yeniden dirilten kimdir? Neden bunları düşünmüyor ve kendimizi sorgulamıyoruz?
   Kuşkusuz, bir gün takdir edilen ömrümüz sona erecek ve ölüm meleği Azrâil (a.s.) tatlı canımızı alacak. İşte o zaman hepimiz, bizi yaratan, uyutan, uyuduktan sonra uyandıran, öldüren ve öldükten sonra dirilten Allah’a (c.c.) döneceğiz ve mahşer yerinde sorguya çekileceğiz.
 Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Uyku ölümün kardeşidir. (Beyhakî-Taberânî)
   Uyku ile ölüm kardeştir ama ikiz kardeşler arasında bile bazı farklılıklar olduğu gibi kuşkusuz uyku ile ölüm arasında da bazı farklılıklar vardır.
Şöyle ki:
   Uyku dönüşü olan bir yolculuğa, ölüm ise dönüşü olmayan bir yolculuğa benzer. Uyuyan kişi gereğinde dış etkenlerle uyandırılabilir, ölen kişi ise ancak Hz. İsrâfil’in Sûr’a üflemesi ile uyanır. Uyuyan kimsenin beyinsel faaliyeti devam eder ve otonom sinir sistemleri, dolaşım, solunum ve sindirim gibi sistemlerin çalışmasını kontrol eder. Ölüm de ise beyinsel faaliyetler geri dönmemek üzere durunca, dolaşım ve solunum sistemleri de durur ve insanın dünya hayatı sona erer.
Yüce Allah buyuruyor:
   Ve uykunuzu da dinlenme yaptık. (Nebe, 9)
    Zihinsel, fiziksel yorgunluklara, stres, sıkıntı ve ruhsal bunalımlara karşı en etkili ve en kolay tedavi yöntemi uykudur. Çünkü Allah (c.c.) “Ve uykunuzu da dinlenme yaptık” buyuruyor. Ölümün kardeşi olan uyku, bu dünya âleminde kısa dönemleri kapsayan geçici bir dinlenme ve rahatlama olayı olduğu gibi, ölüm ise berzah âleminde kıyâmete kadar sürecek olan çok daha uzun bir dönemi kapsayan dinlenme ve rahatlama olayıdır.
   Ancak kötü, korkunç ve olumsuz rüyalar gören kimseler için uyku dinlendirici ve rahatlatıcı bir olay olmadığı, hatta uyanınca korku ve evhamdan günlerce psikolojileri bozulduğu gibi,
   Günahkârlar için de ölüm dinlendirici ve rahatlatıcı bir olay olamaz. Çünkü dünyada yapmış oldukları her çeşit kötü ve çirkin amelleri (günahları) berzah âleminde korkunç yılanlara dönüşüp onlara saldırır ve kıyâmete kadar azap ederler.
   Güzel, olumlu ve mânevî açıdan feyizli rüyalar görenler, uyandıkları zaman sevinçlerinden sevdikleri dostları ile bunları paylaşmak istedikleri gibi dünyaları Allah yolunda olumlu geçen ve her çeşit günahlardan sakınan gerçek mü’minler de ölünce sevinçlerinden, berzah âlemindeki sevdikleri dostları ile dünya anılarını paylaşırlar. Korkunç rüyalar görüp uyananlar, oh! Çok şükür o rüyaymış diye sevindikleri gibi dünyaları çok dertli, çileli, hastalıklı ve sıkıntılı geçen gerçek mü’minler de, hadîs-i şerifte “İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar” buyurulduğu gibi, öldükleri an, oh! Çok şükür onlar bir rüyaymış diye sevinirler ve cennet bahçesine dönüşen kabirlerinde ruhsal huzurla kıyâmetin kopmasını beklerler.
Ahmet Tomor Hocaefendi – www.ihvanlar.net

PAYLAŞ