Evham nedir? Nasıl giderilir?

   İnsanın akıl dışında evham ve hayal denilen iki beyinsel duygusu vardır ve ikisi de çok önemli ve gereklidir. Çünkü eğer evham duygusu olmasa, insan her konuda aşırı hayalci, atılgan olur ve tabii olarak sonuçta pişman ve mutsuz olur. Ya hayal duygusu olmasa? O zaman da her konuda aşırı çekingen, ürkek, kararsız ve karamsar olur ve başladığı işleri bile yarım kalır.
   Hayal insanın gazı ve evham frenidir. Hayal ve evham duyguları üzerinde egemen olanların ve ikisinden eşit düzeyde yararlananların, kaderle örtüşmesi koşulu ile işleri başarılı, dünyaları ve âhiretleri mutlu olur. Evham ve hayal duyguları üzerinde egemen olamayanların, gaz yerine frene ve fren yerine gaza basanların da işleri başarısız, dünyaları ve âhiretleri mutsuz olur.
    Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
   Şeytan insanın damarlarında kan akımı gibi dolaşır. (Buhâri – Müslim – Ebû Dâvûd)
  Gözle görülmeyen röntgen ışınları kemiklerimize kadar sirâyet ettiği ve lazer ışınları böbreklerimizdeki taşları kırıp parçaladığı gibi, ısıdan (enerjiden) yaratılan ve çok bilinçli bir varlık olan şeytan da damarlarımızda dolaşır ve vesvese denilen fısıltısını gönlümüze, evham duygumuza duyurur.
   Bakteri türleri kendileri için elverişli ortamlarda hızla üreyip çoğaldıkları
gibi, şeytan da aşırı duyarlı, alıngan, karamsar ve içe kapanık kimselerin evham duygularına yerleşip güçlenir ve zamanla bu tür insanların üzerinde tam egemen olur.
   Hz. Âdem ile Hz. Havva’yı bile aldatan şeytan, çok bilinçli olduğu için herkesin zayıf yönünü bilir ve insanlara o açıdan yaklaşır. Bilinçli müslümanların dinin direği olan beş vakit namazı terk etmeyeceğini ve haramlara yaklaşmayacağını bildiği için onları abdest ve gusül ile oyalamaya ve lavabonun başında tutmaya çalışır. İslâm’ı daha güzel yaşayım derken şeytanın tuzağına düşer ve “Acaba elimi, yüzümü kaç defa yıkadım? Başımı mesh ettim mi? Gusül abdesti alırken arkamda kuru yer kaldı mı?” gibi soru işaretleri ile oyalanırken, gönlü daralır, içine sıkıntı gelir ve dinin
direği olan namazdan soğur.
   Beyinde evhamla başlayan gerilim, zamanla sıkıntı, dalgınlık, bıkkınlık, uykusuzluk, baş ağrısı, sinirsel bozukluk ve gönül darlığı derken ruhsal bunalıma dönüşür ve zavallı insan “artık dayanamıyorum, patlayacağım” diye tatlı canına kıymaya bile kalkışır.
   Evham, gerçekte bir hastalık olmadığı halde aşırı evhamlı kimse kendini ağır hasta zanneder ve herkesin kendisi ile ilgilenmesini ister. Yakınlarından ve çevresinden beklediği ilgiyi göremeyince herkese küser ve toplumdan kopar.
   Sonra hastane hastane dolaşmaya ve hayâli derdi ne derman aramaya başlar. Filmler, tahliller temiz çıkınca ve doktorlardan beklediği ilgiyi göremeyince, bu her halde hoca işidir diye bakıcı ve cinci denilen sapıkların tuzağına düşer. Zavallı hayâli derdine derman ararken, dertsiz başını derde sokar ve sapıkların büyü hikâyelerine aldanıp yakınlarına ve eşine bile kuşku ile bakar.
Peki, evhamdan kurtulmak için ne yapmalı?
   Kurtlar sisli havayı sevdiği gibi, şeytan da içe kapanık, aşırı duyarlı, karamsar ve topluma küskün kimseleri sever ve onların evham duygularına yüklediği programlarla (dürtüleriyle) onları etkisi altına almaya çalışır.
   Eğer insan evham duygusuna olumlu güzel programlar yüklemez yani güzel şeyler düşünmezse, şeytanın kafasına taktığı (yüklediği) olumsuz ve karamsar programlarla (dürtülerle) uğraşma zorunluluğunda kalır ve kolay kolay bunları kafasından söküp atamaz.
   Aşırı duyarlı kimseler bu duruma gelmemek için evham duygularına sürekli olumlu programlar yüklemeli (güzel şeyler düşünmeli), toplumdan kopmayıp sevdiği kişilerle görüşmeli, gülümseyip konuşmalı ve boş durmayıp ya dünya ya da âhiret için bir şeyler yapmalıdır. Ayrıca,
Yüce Allah buyuruyor:
   (Ya Muhammed!) De ki: Rabbim! Şeytanların vesvese (dürtü) lerinden sana sığınırım. Ve Rabbim! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım. (Mü’minûn – 97 – 98 )
   Tıb, genelde iki bölümden oluşur; koruyucu hekimlik ve tedavi hekimliği. Koruyucu hekimlik ne kadar başarılı olursa, tedavi hekimliğinin yükü o kadar hafifler ve hatta gerek bile kalmaz.
   İşte şeytanın dürtülerine karşı en etkili koruyucu âyetlerden biri de bu âyetlerdir. Sabah-akşam bu âyetleri Kur’an’daki aslından okuyan kimseye şeytan vesvese veremez ve yanına bile yaklaşamaz. Ayrıca sabah namazı ile yatsı namazından sonra Âyet-el-Kürsî, İhlâs, Felâk ve Nâs sûrelerini okuyanlara da şeytanlar, cinler yaklaşamaz ve büyücüler hiçbir zarar veremez.
   Eğer alınan bu önlemlere rağmen şeytan bir açık bulup yine vesvese (dürtü) verirse,
Yüce Allah buyuruyor:
Eğer şeytandan sana bir vesvese gelirse, hemen Allah’a sığın
(“Euzü billahi mine’ş-şeytânirracîm” de). Çünkü O (Allah) her şeyi işitendir, bilendir. (Fussilet – 36 )
   Şeytandan bir dürtü geldiği zaman, hemen “Eûzü billahi mine’şşeytânirracîm” diye, Allah’ın rahmetinden kovulmuş (lânetlenmiş) olan şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalı ve hafif sesle en az yedi defa bunu tekrarlamalıdır.
   Şeytanın dürtülerini (sessiz fısıltılarını) duymamak için mutlaka bir şeyle oyalanmalı ve îmanla ilgili olumsuz soru işaretlerine, atalarımızın “İt ürür, kervan yürür” sözünü uygulamalı yani şeytan ürüse de kesinlikle ona muhatab olmamalıdır.
www.ihvanlar.net Ahmet Tomor hocaefendi

PAYLAŞ