Mubarek Geceler (Kandiller) Bid’at mi?

   Bazı reformistler dinimizde olan mukaddesata “bid’at” diyerek karşı çıkmakta, müslümanların önüne set olmaya, sevap ve faziletlerden mahrum bırakmaya çalışmaktadır.

   İnkârcıların karşı çıktığı şeylerden biride hicri yıl içerisinde karşımıza çıkan mübarek gecelerdir. Reformistler bu gecelerin dinde yerinin olmadığını iddia ederler ve “kandil Osmanlı’da çıkarılmış bir bid’attir” derler.

   Ve derler ki: “Kur’an-ı Kerimde geçmiyor”

   Peygamberimizi yok sayarak, dini Kur’an-ı Kerimden ibaret sayarlar. Halbuki Mevla Teala Kur’an-ı Kerim’de:
   “ …Peygamber size ne verdiyse onu alın (ne emrettiyse onu yapın). Size ne yasak ettiyse ondan da sakının (ona muhalefet etmeyin). ALLAH’tan korkun; çünkü, (Peygamber’e muhalefet edenlere karşı) ALLAH’ın azâbı çetindir. ” (Sûre-i Haşr,7)
Ali İmran Suresi:  32- “De ki: Allah’a ve peygambere itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez. 132-Allah’a ve peygambere itaat edin ki, rahmete erdirilesiniz.”

  Ey iman edenler, Allah’a ve Resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yan bükmeyin! (Enfal/20)
Nur Sûresi 52-Kim Allah’a ve Resulüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na sığınırsa, işte murada erecek olanlar bunlardır.

   Ve nice ayeti Kerimede Allah’u Teala peygamberine itaati emretmiştir. Böyle olduğu halde peygamberimizin hadis-i şeriflerini inkar etmekte ve kabul etmemektedirler. Bunların halide yine Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmıştır:

   “O gün yüzleri ateşte çevrilirken: “Ah ne olurdu bizler Allah’a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!” derler. (Ahzap/66)

   Değerli mü’minler!

   Türkiye’de bu gecelere kandil denilmesinin sebebi Osmanlılar döneminde, II. Selim (1566-1574) zamanından başlayarak minarelerde kandiller yakılarak duyurulması ve kutlanmasıdır.

   Yani bu geceler sonradan çıkarılmış, sonradan icad edilmiş olmayıp “kandil” ismi ile anılması Osmanlı’dan kalmıştır.

   Mesela Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
   “Allah Teâlâ Şaban’ın onbeşinci geresi tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allah’a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar.” (İbn Mace, İkametü’s-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38)

   Şimdi bu hangi gecedir?

   Bizim Beraat gecesi dediğimiz gecedir. Siz bu geceyi işaret etmek için isterseniz Beraat Kandili, isterseniz Beraat gecesi, isterseniz Nurlu Beraat gecesi dersiniz. Bu geceye bir isim vermek gecenin önemine ve manasına zarar vermez.

   Dolayısıyla inkârcılar beyhude bir çaba içerisindedirler ve müslümanların zihinlerini bulandırmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

KANDİL İSMİ NEREDEN GELİYOR

   Ayeti kerimede şöyle buyruluyor: “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab 45, 46)

   Peygamber Efendimizin gönderilişi “aydınlatan bir kandil” olarak tasvir ediliyor. O halde onun dünyaya gelmesi aydınlatıcı kandilin teşrif etmesidir.

   Osmanlı da bu ayetten esinlenerek mubarek gecelerde minarelere kandil asardı ve bu geceler böylece kandil gecesi olarak anılmaya başlandı.

KADİR GECESİ
   Bu geceye hakkında başlıbaşına bir sure bulunduğu için itiraz edememektedirler. Allah’u Teala: “Doğrusu biz Kur’ân’ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. “ (Kadir sûresi, 97/ 1-5)

   Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber genellikle Ramazan’ın yirmi yedinci gecesinde olduğu tercih edilmiştir. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunun kesinlikle hangi gece olduğunu belirtmemiş, ancak; “Siz Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız” (Buhârî, Leyletü’l-Kadir, 3; Müslim, Sıyam, 216) buyurmuştur.

   Başka bir rivayette son on gün içinde teklerde 21-23-25-27-29 aranmasını buyurmuştur.

   Kuvvetli ihtimal 27. Gecesidir.
   Übey b. Ka’b dedi ki: “Allah İbn Mes’ud’a rahmet eylesin. O, insanların Kadir gecesine güvenmemelerini istemiştir. Yoksa Kadir gecesinin, Ramazanda, Ramazanın da son on günü içerisinde yirmi yedinci gecesinde olduğunu biliyordu” dedi.
   “Bunu neye dayanarak söylüyorsun, Ey Ebü’l-Münzir (Übey b. Ka’b’ın lakabı)” dedim. Übey;
   “Ben bunu Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve sellem)’in bize haber vermiş olduğu alametle söylüyorum ki, o da, “o gün güneş şuasız olarak doğar” dedi (Müslim, Sıyam, 220).

   “Kim Kadir gecesini, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmiş günahları bağışlanır” (Buhârî, Kadir, 1)

   Kadir gecesi hakkında daha bir çok hadis-i şerif malumat vardır… Kısaca iktifa edelim.

MİRAC GECESİ
   “Kuluna (Muhammed aleyhisselama) bir gece bazı âyetlerimizi [Allahü teâlânın kudret ve azametine delâlet eden nice harika olayları] göstermek için, onu Mescid-i Haram’dan [Mekke’den], çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya [Kudüs’e] götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören Odur.) [İsra 1]

   Miraç, Receb ayının yirmi yedinci gecesi Peygamberimizin Mescid-i haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan da Allahu Teala’nın katına yükselişine deniliyor.

   Resulullahın, Mekke’den Kudüs’e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Çünkü bu hadise ayet-i Kerime ile sabittir.

   Göklere ve Allah’ın katına götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur. Çünkü hadis-i şerifler ile sabittir.

   Miraç hakkında bir çok hadis-i şerif vardır:
   Mirac gecesinde ateşten makasla kendi dudaklarını kesenleri görüp, kim olduklarını sordum. “İlmi ile amel etmeyen din adamlarıdır” dendi. [Buhari, Müslim]

“Mirac gecesi Cehennemi gösterdiler, çoğunun kadın olduğunu gördüm.” (Tirmizi)

“İsra gecesi [Miraca çıkınca] Cennetin kapısı üzerinde “Sadakanın on, ödünç vermenin sevabı onsekiz mislidir” yazılmış olduğunu gördüm.” (Beyheki)

   NASIL OLDU -RUH İLE Mİ BEDEN İLE Mİ?
   İnkarcılar İsra olayına dil uzatamadıkları için miraca yönelirler. Miraç hususunu inkarda da aciz kalınca “Peygamberimiz rüyada gitti” derler.
      Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki her iki iddiaya göre de bu gece mubarek bir gecedir. Namazın farz kılınması, Amenerrasulü ve şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi bu gece Allah tarafından verilmiştir. İhya edilmesi gereken bir gecedir.

   Bu husus anlaşıldıktan sonra ruh ile mi yoksa beden ile mi gitti meselesi şöyle izah edilmektedir.

   Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kafirleri toplayıp bir gecede Mescid-i Aksa’ya gidip geldiğini söyleyince kafirler ayaklandı ve bunun olamayacağını hararetli bir şekilde tartışmaya başladılar.

   Peygamberimiz eğer rüyada gitmiş olsaydı “bu bir rüyadır” derler ve kimsenin de ilgisini çekmezdi zaten. Ama öyle bir kargaşa oldu ki Peygamberimizden delil bile istediler. O da gelecek olan kervanı işaret buyurdu.

   Ayrıca bu olay Hazreti Ebubekir (Radıyallahu anh)ın sıdık lakabını almasına vesile oldu.

   Dolayısıyla ehli sünnet alimlerine göre isra ve mirac mucizesi ruh ve beden ile gerçekleşmiştir. Yukarıda da dediğimiz gibi bunun keyfiyeti, gecenin değerinden bir şey kaybettirmez.

BERAAT GECESİ
   Bu gece Şaban ayının on beşinci gecesidir. Kur’an-ı kerimin, Levh-il-mahfuza bu gece indirildiği bildirilmektedir.

   Allah’u Teala şöyle buyuruyor:
   “Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.” [Duhan 2,3]

   Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu geceyi Hazreti Âişe validemize tanıtırken şöyle buyurmuştur:
   “Bu gece Şaban’ın onbeşinci gecesidir. Allah Teâlâ bu gecede Benü Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları Cehennem’den kurtarır. Ancak kendisine şirk koşanların, müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin, akrabaları ile münasebeti kesenlerin, gururlu ve kibirlilerin, ana-babasına asî olanların ve içki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz. “ (Buhârî, et-Tergîb ve’t-Terhib, II, 118).

   İnsanların bir sene içerisindeki rızıkları, zengin veya fakir olacakları ve ecelleri gibi mühim hususlar o gece içerisinde meleklere bildirilir. O geceyi ibâdet ve tâatla geçirmek ve nafile namaz kılmak sevaptır. Fakat o geceye mahsus belirli bir namaz şekli yoktur. Nitekim Peygamber Efendimiz bu geceyi ibadetle geçirmiş ve Allah’a şöyle dua etmiştir: “Azabından affına, gazabından rızana sığınır, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamdetmekten âcizim. Sen seni senâ ettiğin gibi yticesin. “ (et-Tergib, II, 119, 120).

   Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere de şöyle buyurmuştur:
   “Şaban ayının yarısı (Berâet gecesi) gelince: gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Cenâb-ı Allah o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim. Şifaâ dileyen yok mu; ifâ vereyim. “

   “Allah Teâlâ Şaban’ın onbeşinci geresi (Berâet gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allah’a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar. “ (İbn Mace, İkametü’s-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38).

   “Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.” [Tirmizi]

   Peygamberimiz, sahabeleri ve günümüze kadar gelen Müslümanlar bu geceyi ihya etmektedir.

REGAİP GECESİ
   Receb-i şerifin ilk Cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu gece yapılan dua red olmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevablar verilir.

   “Receb ayında Allah’a çok istiğfar edin, çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.” (Deylemi)

   Receb ayı üç ayların başlangıcı olması nedeniyle de önemlidir.

(Bu konuda çok geniş malumat Cübbeli Hoca’nın yazdığı Receb ayı risalesinde mevcuttur)

AŞURE GÜNÜ
   Kamerî ayların ilki olan Muharrem’in onuncu günü. Âşûre günü adını alan bu günde oruç tutulurdu.

   “Aşure günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, Aşure günü yardı. Yine Aşure günü Allahü teâlâ Âdem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.” (Taberani)

   Peygamberimiz de bu gün oruç tutmuştur. Hatta Ramazan farz olmadan önce vacip idi. Ramazan orucu far kılınınca sünnet olarak kaldı.

   Ancak yahudilerde oruç tuttuğu için Peygamberimiz onlara muhalefet etmek için birgün öncesinin veya sonraki günün tutulmasını da emretti.

   Aşure tatlısı da yukarıda ki hadis-i şerifin işaret ettiği Nuh Aleyhisselam’ın gemisinde yapılan yemeğe atfedilir. Eğer bu tatlı yapılıp yeniyor veya komşuya ikram ediliyorsa bunda bir şey yoktur. Buradaki önemli husus aşure tatlısının bu güne has olarak bir ibadet kabul edilmemesi gerektiğidir.

HİCRİ YILBAŞI
   Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Muharrem ayı, Zilkade, Zilhicce ve Receb ile beraber Kur’an-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biridir. (Tevbe 36)

   Peygamberimizin kutlu yolculuğu. Bu gün İslam devletinin peygamberimizin önderliğinde kuruluş günüdür.

   Berâ’ b. Âzib: “Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’ye gelince, Medinelilerin Rasûlullah’a sevindikleri kadar hiç bir şeye sevindiklerini görmedim demiştir.

   Enes b. Mâlik de: “Ben, Rasûlullah’ın Medine’ye girdiği günden daha güzel, daha parlak bir gün görmedim” der (İbn Sâ’d, Tabakat, I, 233, 234).

   Müslümanların bu günü oruç ve ibadet ile geçirmeleri Muharrem ayının fazileti ile beraber daha gerekli hale gelmektedir.

   “Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut; çünkü o, Allah’ın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde Allah geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.” (Tirmizi)

   “Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.” (Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Nesai)

MEVLİD GECESİ
   Onun hürmetine yaratıldığımız Kainatın Efendisinin dünyaya teşrif ettiği gecedir. Müslümanların bu geceyi şükür ve ibadet ile ihya etmesinden daha doğal hiçbir şey olamaz.

   Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir.

   Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, “Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum” buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, İ. Ahmed, H. S. Vesikaları)

   “Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.” [Buhari]

   Başka bir hadis-i şerifte de: “Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen imanın tadını tadamaz” buyurmaktadır.

   Bu nedenle Peygamber Efendimizi anmak, ondan bahsetmek sevginin gerektirdiği bir ibadettir. Okunan Mevlidler de O’nu anmaktan başka bir şey değildir.

   Ancak mevlid okunurken teganni yapılmayıp düz bir şekilde okunsa hem anlaşılır hemde bid’at şekline sokulmaktan kurtulmuş olunur.

GECELERİ İHYA ETMENİN BİD’AT OLDUĞUNU SÖYLEYEN AHMAKLAR!
   Şu fani ömrümüzün hangi gecesi olursa olsun fark etmez kendimize çeki düzen verip ihya edebiliyorsak bu bayramdır bize. Herkesin gaflet içinde yüzdüğü şu zamanda Beraat yada regaib yada miraç gecesi diyerek bir Müslümanın o geceyi ibadetle ihya etmesi, kaza namazı kılması, nafile namaz kılması veya gündüzünde oruç tutması büyük bir kazançtır.

   Kaldı ki bütün bu sayılan geceler hakkında yukarıda da verildiği gibi rivayetler mevcuttur. Buna rağmen birileri kalkıp “bu geceler bid’at, bu geceler hurafe” diyebiliyorsa ona söylenecek tek söz “yuh artık” olur. “Şeytan görevi size mi teslim etti” diyerek te sormak gerekir…

   Allah’u Teala bu gecelerdeki faziletlerden mahrum bırakmasın. İnkarcıları da mahrum bırakmasın. Onlarda şuurlanıp istifade etsin… Temennimiz budur…

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ